BOR İLÇEMİZE HAS YEMEK , TATLI VE KIŞLIK GIDALAR. 
      Bor , yemekleriyle de ünlü bir ilçedir aslında. Belki Türkiye’nin başka bölgelerinde de Bor’umuzda yapılan yemek çeşitlerine rastlanmaktadır fakat Bor’da yapılan yemeklerimizin kendine has bir yapılışı vardır.Kullanılan malzemeleri genellikler bizzat bu yörenin malzemeleridir dolayısıyla bu özellik yemeklerimize kendine has özelliği katmıştır.Genel itibarı ile yiyecek dediğimiz fakat bazen çorba, bazen kışlık , bazen tatlı olan bu ihtiyaçları kısa da olsa anlatmaya çalışalım.Bor’da kışın zorlaşan yaşama önceden hazırlıklı olmak, dayanacak her gıda ürününü saklamak esastı.Sarı erik, kayısı ve çilekten reçeller yapılırdı.Bulgur, erişte, tarhana, salça, ev ekmeği hazırlanırdı. Vişne, kiraz, erik, kayısı, zerdali, kurutulurdu. Elma, armut hak kesilirdi.Kabak, patlıcan, biber ipe dizilip asılırdı. İşkembeler üzüm çubuğuna geçirilir gerilirdi. Etler, kış için kurutulurdu. Sucuk, pastırma, kavurma yapılırdı. Yapraklar tuzlanırdı. Biber, domates, salatalık, lahana, üzüm turşuları kurulurdu.
Arabaşı Çorbası ;     Arabaşı Genellikler kış aylarında yapılan ve ev gezmelerinde sıkça sunulan bir yemekti.Özellikle aileler birleşip birlikte bu yemeği yaparlardı.Daha sonra bu kaynaşma içinde hem muhabbet, hem akrabalık bağları gelişirdi.Genellikle kış aylarında yapılması av etinin kış aylarında bol olmasından ve bu çorbanın soğuk günlerde içilme özelliği olduğundan kaynaklanırdı.Şimdi bu özel çorbanın nasıl yapılacağına ilişkin bildiklerimizi söyleyelim.           Av eti, yoksa hindi eti o da yoksa tavuk eti (bazıları kuzu eti ) haşlanır, kemiğinden ayrılıp didiklenirdi.Pirinç de hazırlanır ayıklanırdı.Pişirilip suya atılırdı.Acı ve tuz eklenip un, yağ, salça kavrulup çorbaya yedirilirdi.Kaynadıktan sonra servis yapılırdı.Bir de bu çorbanın özel hamuru var.Bu hamur da şöyle yapılırdı; Normal un soğuk su ile karıştıra, karıştıra ocağa yerleştirilirdi.Pişirilir sinilere alınırdı.Sinini ortasında da tas bulunurdu.Taslarla Arabaşı çorba limonluca ve bol baharatlı bir şekilde sıcak servis yapılırdı. 
Söğürme ; Eskiden fırınlarda yapılan artık mangallara, barbekülere düşen bir et yemeğidir.Aslında yemek de değildir bir zevktir.Eskiden koyunun pirzola kısmından alınan eti tuzlar , yağlı şekilde tavaya yayarlarmış ve fırına verirlermiş bu yemeğe de Söğürme derlermiş.Ama zamanla söğürme şu şekilde de yapıla gelmiştir.  Kemiksiz siyah et alınır, ince ince kesilir (yazılır) , tuzlanır (baharatsız) ve mangalda pişirilerek söğürme yapılır.
Kelle Yemeği -Tirit ; Eskiden evlerde ekmek yapılırdı.Bunlar tandır adı verilen fırın misali yerlerde meydana getirilirdi.İşte ekmek yapma olayı bittiğinde tandırda kalan köz boşa gitmezdi bu közle de kelle yapılırdı.Kelle tandırda ütülür, temizlenirdi.Daha sonra küçük kelle çömlekleri alınır içine biraz su koyulur, kelle de içine yerleştirilir ve tuzlanır.Sonra hazırlanan kellemiz çömlekle tandıra gömülür.Tandırda pişen bu kellenin tadına doyum olmaz. Tepsiye parçalanarak koyulan ev yufkasının üzerine kelle suyu yani tirit dökülerekde yenir .
Aşlık Çorba ve Pilavı   ; Evlerde kışa hazırlık için aşlık yapılırdı.Aşlık (erişte) ; yumurta, un, tuz, su kullanılarak bunları sertçe hamur şeklinde yoğurup şepe  (Bkz. Bor Ağzı )gibi kalın açıp dürüm gibi sardıktan sonra kesilerek küçük parçalara ayırarak oluşturulurdu.Daha sonra kesilen parçalar güneşte kurutulurdu.En son olarak hazırlanan parçalar fırında kavrularak çorba yapımına hazır hale getirilir. Aşlık Çorbası ; Biraz yağ ve salça alınır tencerede kavrulur sonra üzerine biraz su ilave edilir.Belli süre kaynadıktan sonra üzerine aşlık ilave edilir.Aşlık yumuşamaya başladıktan sonra artık çorbamız hazırlanmış olur. Aşlık ile pilav da yapılırdı ;  Bir tencerenin içinde suyla birlikte aşlık haşlanır, haşlanan aşlık kevgirden geçirilerek süzülür.Haşlanmış aşlığın üzerine daha önce kızdırdığımız tereyağını dökeriz ve pilavımız hazır hale gelir.
Tarhana ; Tarhana için süzme yoğurt kullanılır.Yoğurt koyu ayran kıvamına gelinceye kadar su ile karıştırılır.Sonra  ocağın üzerinde pişirilmeye başlanır.Pişirme işlemi sırasında içine yarma buğday katılır.Tuz eklenip buğday yumuşayıncaya ve karışım kaynayıncaya kadar karıştırma işlemi devam eder.Kaynama başlayıp karışım koyulaşınca indirilir ve soğumaya bırakılır.Daha sonra şekil verilerek hazırlanır.Bor’da tarhana yapıldığı zaman komşular birbirlerine bunu ikram ederler.Geri kalan kısmı da kış için kurutularak saklanır.
Pekmez ;   Bağdan üzümler toplanır, yıkanır şarapanada çiğnenir,  çıkan şıra pekmez toprağıyla kestirilir, duru olduktan sonra ocağa konulur koyu kıvamı alıncaya kadar kaynatılır.Sonra soğumaya bırakılır.Kışın yenmek için hazırlanır.
Niğde Tava ;   Malzemeler:  2 kilo kuşbaşı et , 250 gr civarında kuyruk yağı , 3 baş sarımsak, 250 gr sivribiber, 1 kilo kabukları soyulmuş  domates. Yapılışı:Biber , domates ve sarımsak  küçük küçük doğrandıktan sonra tepsinin altına önce sarımsaklar , üzerine kıyılmış biberler , onun üzerine domates, onun  üzerine de etler dizilir.En üste de kuyruk yağı konulur ve tuzlanarak fırına verilir.Servise hazırdır.
Salça ;Ağustos sonlarında Sazala’nın domatesi atlı arabalar ve merkeplerle pazara gelirdi.Domates sandıklarla alınır, büyük bir kazanda yıkanır ve tuz atıp birkaç gün güneşte bırakılır.Sonra kalbur ve kevgirde el ile ezilerek geçen domates suyu ocak üzerinde leğen ile kürek ile karıştırılarak kaynatılır.Kıvamı, renginin koyuluğu ve tadı kontrol edilerek suyu iyice alınıp koyu kırmızı bir kıvama gelmesi ile ateşten alınıp kaplara konur.Salça leğeni de çocuklar ve komşular tarafından el ile sıyrılarak, yalanarak yenir yada ekmeğe sürülerek tadılırdı.Özellikle yeni yapılmış salçayı yeşil soğanla yemeye doyamazdık.Domates çekirdeği ve posası da kurutulup yakıldığı gibi tohum olarak da yararlanılırdı.
Kabak Tatlısı ; Kabak duru pekmeze katılarak kabak tatlısı yapılır.tohuma bırakılan kabak düzgün kesilip kabuğu soyulup sulandırılır, kirecin duralmış suyuna 3-4 saat bırakılır.Kireçli sudan alınıp iyice yıkanır ve süzdürülüp kuş kanı denen hazırlanmış, kaynatılmış şıraya kabak katılır.Kabak tadını çekene kadar kaynatılıp rengi kırmızılaşınca tülbentle süzülerek şıra alınır, kabaklar devamlı karıştırılmaya devam edilerek kıvamına gelince ateşten alınır ve pekmezin içine konup yemeye hazırlanır.
Köfter ;  Pekmez yapılan evde köfter de yapılmaktadır.Beyaz üzümden elde edilen şıra kaynatılıp yüzünün kefi alınır, ateş söndürülür.Nişasta ve un ölçüye göre hazırlanır.Soğuk şıra ile yoğrulur.Özel köfter küreği ile dinlenen şıraya yoğrulan boza kıvamındaki nişasta ve un karışmış şıra katılır ve köfter küreğiyle 45 dk bu işlem devam eder.Kıvamını bulunca leğen ateşten alınır.Önceden hazırlanmış kaplara kepçe ile akıtılan karışım 1 gün bekletilir.Soğuma ile kısmen katılaşan kıvama köfter denilir.Ertesi gün kaplarda düzenli olarak kesilerek  yerden yüksekçe ve güneş gören, korunmalı yerlerde kamış çığlara düzenli olarak serilir., birkaç gün sonra arkalı önlü yapılır ve kurumaya bırakılır.Kuruması sonrası toplanıp  bez torba ya da tenekelere alınarak kış için saklanır.Köfter kaynaması da komşularla paylaşılan bir gelenektir.
Sirke   ;  Şarapanada (bkz. Bor Ağzı) pekmez sıkıldıktan sonra cıbrası(bkz. Bor Ağzı) kalırdı.Çuval bez üzerine konan cıbra üzerine ağırlık konur, birkaç gün beklenir ve kendi kendine ısınan cıbra kontrol edilir, kıvamına gelince üzerine kovalarla su serpilirdi.Sızan su alınırdı ve birkaç kez aynı iş yapılırdı.Sonuçta oluşan sıvı damacanalara ya da küplere konurdu.Üzümün türü sirkenin keskin olmasını sağlardı.  Sirke damacanada korunur ve birkaç yıl bekletilince olurdu.Sıra ile damacanalar kullanılırdı ki sirke çok keskin olurdu.Sirke satılmaz olmayana verilirdi.
Vıttırıvızzık ; Pekmezle yapılan özel bir tatlıdır.Kışın canı taze köfter isteyen bunu yapabilir.Köfter niteliğinde pratik olarak yapılan bir tatlıdır.Yapılışı: 1 su bardağı su,1 su bardağı pekmez karıştırılır, 2 çorba kaşığı tepeleme nişasta ilave edilir kaynayıncaya kadar karıştırılır.Kaynadıktan sonra küçük tabaklara koyulur üzerine dövülmüş ceviz serpilerek servis yapılır.
ŞAİR VE YAZARLAR  : Emin Atlı , Arif Ay (1953), Halil Ataman (1988- ), Togay Bayatlı (1938- ) , Yavuz Donat (1943- ) Talat Gün (1909- ), Ömer Fethi Gürer (1957- ) , Vahap Okay (1911-2006) , Ragın Önen(1903-1996) Hacı Şimşek , Ferit Ünal , Emin Arısoy , Üzeyir Lokman Çaycı (1949- )
FELSEFECİ DİN ADAMI : Ahmet Kuddusi (Mutasavvıf Şair) , Ülfeti (H.1223-1315) Asumi (…-H.1245), Pirizade Binbaşı Mehmet Es’at Bey , Yakup Hind Bin Yusuf , Ahmet Vehbi Ecer , Arif Davut Targan
POLİTİKACI - DİPLOMAT  : Asım Eren , Halit Hami Bey(Mengi) (1884-1958) Rasih Şahap Bayatlı(H.1323-M1962) , Nafi Demirkaya (1319- ), Emin İrişgil , Akın Gönen (1942- ) , M.Fikret Gürer (1925- ) , Ömer Aşkı Gürer (H1326 - ) , Halit Mengi (1883-1958) , Haydar Özalp , Abdülkadir Sakarya , Lütfi Fikret Tuncel , Abdullah Üstün , Cevat Vural , Halil Nuri Yurdakul …  
 BOR TÜRKÜLERİ
 
Çekin Halaylar Düzülsün                                                   Naciyem

Çekin Halay Düzülsün Ellerin Yari,                              Dere boyu giderim naciyem,
Sürmeli Gözler Süzülsün Ömrümün Varı,                      Koyun , kuzu güderim naciyem,
Halaya Girmeyenin Ellerin Yari,                                   İkimizi görmüşler , naciyem ,
Vurun Boynu Üzülsün Ömrümün Varı.                         Bari inkar edelim naciyem,
                *    *    *    *  
Bindim Kerpiç Duvara Ellerin Yari,                              Şöyle olur da gavur dölü böyle olur,
El Ettim Eski Yare Ömrümün Varı.                              Eller sever yüreğime dert olur,
Eski Yar Söyle Dursun Ellerin Yari,                            
Can Kurban Yeni Yare Ömrümün Varı.                       Arabana daş koydum naciyem
               *    *    *    *                                               Al yastığa baş koydum naciyem
Güvercin Vurdum Kalkmaz Ellerin Yari,                      Seni gelecek diye de naciyem,
Kanı Göl Olmuş Akmaz Ömrümün Varı.                      Sağ yanımı boş koydum naciyem
Eskiden Sevdiğim Yar Ellerin Yari,                             
Dönüp Yüzüme Bakmaz Ömrümün Varı.                     Şöyle olur da gavur dölü böyle olur,
        
Türkünün Kaynağı & Mahlası: Emin Aslan                   Eller sarar yüreğine dert olur
                                                                                                       
 Çıktım seyreyledim Niğde’yi Bor’u     
                   
Çıktım seyreyledim Niğde’yi Bor’u                  Hey geri de deli gönül hey geri            
Acep gezsem mavi donlum var m’ola               Adana, İlbeyli, Göksun, Tekir’i
Güzeller durağı Tokat, Engürü                         Otuz iki sancak, Diyarbekir’i
Acep gezsem mavi donlum var m’ola              Acep gezsem mavi donlum var m’ola

 
Heşiri de deli gönül heşiri                                 Yeşil ördek yayılıyor çimende
Deryada dönüyor kıral yesiri                            Mehdi günü doğar ahir zamanda
Halep, Trablus, koca Mısır’ı                            Kürt’te, Hindistan’da, Çin’de, Yemen’de
Acep gezsem mavi donlum var m’ola              Acep gezsem mavi donlum var m’ola

 Yeşil ördek sulanıyor gölekte                          Mecliste içerler demi kanyadan
Altın küpe şavk veriyor kulakta                        Guzel seven murad alır dünyadan
Cennet-i alada, huri, melekte                           Kayseri’den, Karaman’dan, Konya’dan
Acep gezsem mavi donlum var m’ola              Acep gezsem mavi donlum var m’ola

Hacı Bektaş Veli şeyhlerin piri                         Mardin’den de Karac’oğlan Mardin’den
Konya’da yoklayın Molla Hünkar’ı                  Çeken bilir ayrılığın derdinden
İçel’den, Antep’den, Gürün’den beri                Koçhisar’dan, Hasan Dağın ardından
Acep gezsem mavi donlum var m’ola               Acep gezsem mavi donlum var m’ola
                                                                                                                        
Karacaoğlan
  
 BOR ŞİİRLERİ
 
 
            Bor’a Hasret
 
 Anamın koyduğu azık alkımda,                       
Her sabah kalkınca Bor'u özlerim.
Gün batar gurbette içimde tasa,
Özden rüzgarından haber gözlerim.

Firkat basar beni her akşam böyle,
Sıra selvilerden geçip te şöyle,
Çakılbahçeden bir gonca koparıp,
Sinandı bağından eseyim derim.

Seccademi serip yarımadaya,
Gece orda yatıp bakarsak aya,
Yunak'ta soyunup gireyim suya
Bentkavak'a kadar yüzeyim derim.

Çayırlı Camide bir namaz kılıp,
İftihan yoluyla, yedi odaya,
Acıgöl'de durup Kuddüs Babaya,
Bütün sırlarımı vereyim derim.

Gurubu seyredip kayabaşında,
Şıra kaynatayım gala dışında,
Sızgıt dürümünde, arabaşında,
Eski lezzet var mı sorayım derim.

Azrail gelirse şu genç yaşımda,
Bir türkü yakılsın dombul başında,
Okçu suyu içip sabah beşinde,
Bor'da canımı al öleyim derim.

Borlu Ferit derde düştüm hasretle,
Bir gün kavuşursun inşallah dosta,
Paşa camiinde serdiğim posta
Yüzümü, gözümü süreyim derim.
                                   Ferit Ünal

Geçti Bor’un Pazarı
 

Başta kavak yelleri estiği günler hani?
Beklediğin nişanlar, şerefli günler hani?
Aradığın sevgili şanlı düğünler hani?
Selvi gibi ümitler döndü birer iğdeye
Geçti Bor'un pazarı sür eşeği Niğde'ye

Sende varsa bir cevher onu herkes de bilsin
Kimler böyle züğürdün huzurunda eğilsin?
Süslü bir dairede müdür bile değilsin
Ne çıkar öğrenmişsin mesahayı pi diye
Geçti Bor'un pazarı sür eşeği Niğde'ye

Bilmem ki ne olmaktır gayen maksadın?
Fare gibi kitaplar arasında yaşadın
Ne dans ettin, eğledin, ne de sevdin kız kadın
kim dedi hey serseri gençliğine kıy diye?
Geçti Bor'un pazarı sür eşeği Niğde'ye

Gönül ne çalgı ister, ne eğlence ne de dans
Ne güzel kadınların önlerinde referans
Kapandıkça kapandı bunca yıldır kahpe şans
İhtiyarlık gölgesi perde çekti dideye
Geçti Bor'un pazarı sür eşeği Niğde'ye

Fırsatı iyi kolla olma sakın dangalak;
Keyfine bak! Dünyaya gülerek, oynayarak
Sonra iç şampanyalar, viskiler bardak bardak
Dokunuyor üç kadeh şimdi bizim mideye
Geçti Bor'un pazarı sür eşeği Niğde'ye

Fırsat uçan bir kuştur vaktinde yetişmeyeli
Durmadan eğlenmeli, alıştırıp şişmeli
Yanmadan kavrulmadan mükemmelen pişmeli
Sonra seni almazlar hiçbir yere çiğdiye
Geçti Bor'un pazarı sür eşeği Niğde'ye
                         
 
                             Namdar Rahmi Karatay
 
 
Bor’da Bahar


Ortaanadolu'nun küçük, şirin köşesi,
Sanki seher yeliyle esilir yeşil Bor'da
Bağların da dinlenir kuşların şakrak sesi,
İlham, gönülde derya, yüzülür Yeşil BOR'da.

Çiçeklenir ağaçlar, yemyeşil olur kırlar.
İpek ipek ibrişim ilkbaharda çayırlar,
Kuzuya mera olur, güzden kuru bayırlar,
Bu mevsimde arzuyla gezilir Yeşil BOR'da.

ÇAKILBAHÇE-GEBERE, KAYABAŞI'nda bahar,
ÖZDEN'de karsuları, coşarak çağlar akar
BENTKAVAK, MANASTIR'da sevda türkü yakar,
Sevgilinin yüreği ezilir Yeşil BOR'da

Bahçeler gonca gonca, çeşit çeşit gülleri,
Ötüşürken yarışır bülbüllerin dilleri
İlkbaharda yemyeşil giyer mevsim tülleri,
Sevgi dolu güzellik, süzülür Yeşil BOR'da.

YANIK KAPI, bağları mor menekşe kokuyor
YUNAK'da HUMAN Çayı köpürrek akıyor
KIZILYER'de leblebi çiçekleri şakıyor,
Duygular sanki düğüm, çözülür Yeşil BOR'da

Hadırellezle gidilir bağa, yeni yaprağa,
Canlılık fışkırıyor, hayat gelmiş topraga
Gece çiçeklerinden esans yayılır, dağa
İlham gelir, mısralar yazılır Yeşil BOR'da.

Bor'a özlemle dolu Borlular gurbet elde
Birer hatıra şimdi yanık türküler dilde,
Kavuşmamız neşedir hasretli gönüllerde,
Sabır vuslata tespih, dizilir Yeşil BOR'da.

ACIGÖL, ELALDI'da hayatın son durağı,
Kimini gonca iken ereken almış kırağı
Anmadan durulmuyor neşe olasa da ağı,
Her geçişte burukluk sezilir Yeşil BOR'da

Kaynakları beslesin; yaşatsın karlı dağlar
Pınarlar şırıl şırıl, mehtaba çelenk bağlar,
FESÇİOĞLU, sevinçli gelmiş yine ilkbahar,
Sevgilere mezar mı kazılır Yeşil BOR'da.
                         
M. Emin Arısoy (FESÇİOĞLU)  

    “Geçti Bor’un Pazarı Sür Eşeğini Niğde’ye 
 Bor’un pazarı Salı günleridir. Bir gün önceki Pazartesi günü hazırlık günü olup,yöresel deyimle “DERİ PAZARI” dır. Asıl Pazar gününe de ULUPAZAR denir. 
Deri pazarı günü, otuz kırk kilometre uzaktan gelecekler ve Salı günü pazara yetiştireceklerin hazırlık günüdür. İlçeye, bu deri günü gelenler, ertesi günün yoğun işlerinden bir kısmını görürler.   Bu hazırlık günü çalışmaları,yaz ve kış mevsimine göre değişiklik gösterirdi.
 Sonbaharın yazdan kalma bir günü,erken saatlerde,kırk kilometre uzaktaki köyünden çıkmış bir pazarcı, Bor’un bağlarına girdiğinde, geçmiş ikindi zamanıdır. Molayı,yıkılmış kerpiç duvarın içeri girdiği Pınarbaşı mevkiindeki Tütüncü Hasan’ın bağında verir.Eşeğini de dinlendirmek için indirdiği yüke sırtını dayayıp da pazardan alacaklarının hesabını yaparken,içi geçer. Derin bir uykuya dalar. 
Eşşeği önündeki yiyecekleri çoktan bitirmiş, bağlı bulunduğu ağacın kabuklarını kemirmeye başlamıştır. Deri pazarı gününün ikindi zamanı başlayan uyku gece de sürdüğü gibi Ulupazar gününün, yani Salı gününün ikindisine uzanır. Yirmi beş saatlik bir uykudan uyanan pazarcı, halinde bir değişiklik hissetmeden şehrin yolunu tutar. Tutar amma,yollarda bir başkalık var, pazara gidenlere rastlayacağı yerde pazardan dönenleri görür. Dönen bir pazarcıya merakla sorar; 
Neden Ulupazarını almadan dönüyorsunuz?
Pazarcı ertesi günün Niğde pazarını işaretle; “ Geçti Bor ‘un pazarı, sür eşşeğini Niğde’ye babalık” der.  
Deyimler , Atasözleri , Kalıplaşmış ağız  
Abaru : Hayret , telaş ifadesi
Ağıllamak : Koyunu kuzudan ayırmak
Aletrik : El feneri
Andal : Tarlanın bölümlerinin her biri.
Aşlık : Buğday
Avşarlamak : Bir işi üstünkörü yapmak
Ate : Hala
Ballık : Yenilebilen bir tür bitki
Bandıkmak : Çok sıcaklamak
Bannakcak : Derme çatma yapılan kapı
Baruu : Korku ifade eden bir ünlem
Batman : Ölçü birimi.
Bazar ekmeği: Somun ekmeği
Bidiminek : Yenilebilen bir tür bitki
Bocut : Küçük testi
Boğen : Kurumamış koyun pisliği
Bolamadı : Çoklukla, fazlasıyla
Boşanmak : Eşeğin zincirini koparıp kaçması
Böycü : Böcek
Bunek  : Tanayı bağlamaya yarayan ip.
Bunelek : Yazın hayvanlara muzallat olan bir sinek
Cavlak  : Kabuğu soyulmuş ceviz
Cavurdamak  : Gürültü yapmak
Caydak :  Katıksız
Cıncık : Cam ,
Cıncık şeker  : Akide şekeri
Cıngıl :  Üzüm tanesi
Cızlağan :  Isırgan otu
Ciğerin ağzından gelsin :  Bir beddua çeşidi
Cingil  : Bir çeşit süt kabı
Cingil : Burundan dışarı akan sümük.
Coruhsuz  : Çok israf eden
Cülük :  Civciv
Çağşak  : Taşlık alan
Çalçap :  İşi hızlı ve baştan savma yapan
Çellav :  Hırçın yapılı
Çepiç :  Genç keçi
Çevirme : Üzerine ekmek konulan yuvarlak ahşap sini
Çıkrık : Yün eğirme aracı
Çiğin :  Omuz
Çoğzürmek : İşemek
Çolpa :  Beceriksiz
Çonur  : Çalı dikeni
Çopur : Kayalık zirvesi , yamaç
Çömçe : Yemek kepçesi
Çörten  : Dam yağmur oluğu
Çukur :  Hindibağı bitkisi
Dal  : Sırt
Dam tanası :  Aşılanmış cins dana
Daylı : Haylaz çocuğa beddua
Dert : Çocuklara beddua
Depik : Tekme
Devre :  Aksi, ters
Deyramber : Ayçiçeği, günebakan
Dıkaçlı : Ağzının içinden konuşmak
Diri gün :  Salı günü
Domuşmak :  Ayakta durmak
Dölek durmak : Yaramazlık yapmamak
Dumacık :  Aşırı rahatsızlığa yol açan bir tür sinek
Ekin yolmak :  Ekin biçmek
El galem Çıtkırıldım : Nane molla.
Engel : Tarla biçilmiş buğday , arpa tutamı
Epitmek : Yelllenmek
Fıs dimedi : Hava çok sıcak, hiç rüzgâr esmedi
Folu  : Tavuğun yumurtlaması için bırakılan tek yumurta
Fos ciğer :  Sakatadın akciğeri
Fotuk : Yeşil renkli burun akıntısı
Fotulamak  : Suyun tazyikli akması
Gabala : Rastgele
Gabış : Hayvan (tüysüz hayvan) , Kel
Gadem  : Kardeşim
Gağış :  Kurumuş hayvan pisliği
Ganara  : Doymayı bilmez adam
Gaklık  : Taş oyuğu
Gapalı Bazar :  Pazar günü
Gararadert :  Bedddua
Garağış dumanı : Çok kederli yüz ifadesi
Garık :  Bağın bölümlerinden her biri
Garsamba :  Gereksiz alet, edavat
Geber yatlık : Gece yemeği
Geleni : Gelincik
Getleme : Yenilebilen bir tür bitki
Gıbal :  Sima
Gırkmak : Koyunun yününü kesmek
Gırma : Tüfek
Gırma : Tarlada andalın içindeki küçük engel
Gıtır vermek :  Arayı bozmak
Gıykımsız :  İşini hesaplamadan yapan
Gocaoğmak :  Peynirli, soğanlı ekmek parçası yemeği
Golan :  Palanı merkebe sabitlemeye yarayan sağlam ip
Golek  : Yapay su birikintisi
Golük : Merkep
Gosa :  Tırpan
Guğlek : 2 tenekelik ölçü birimi (30 kg civarı)
Gumanım :  Zannedersem
Gurk : Anaç tavuk
Guru : Boşuna, Beyhude yere
Gusgun : Palanın bir parçası
Gülbündü : Kuş burnu
Günülemek : Bir çocuğun başkasını kıskanması
Haftan : Koyunların yem yediği tahta havuz
Hak : Çobanın emekleri karşılığı perânteden aldığı kuzu
Hakkırdamak : Yüksek sesle gülmek.
Hangırda : Nerede
Harar : Büyük çuval
Harım : Harman yeri
Hassek : Sürüden geri kalmış davar
Hazal  : Kurumuş yaprak
Helik : Küçük yapı taşı
Hereni : Büyük yayvan kazan
Heyden : Güçten kesilmek Takati kalmamak
Heyeri :  Be adam
Hındıkmak : Bir isteği olmadığı için içten içe üzülmek
Hülük : Kışın etrafında oturularak ısınılan toprak ocak
Istar : Halı tezgâhı
İl iyisi :  Başkasına yaranmaya çalışan
İn : Koyunun kulağına yapılan sahiplik işareti
İni : Kayın
İssissıran : Spatula
İteği : Ekmek yapılırken serilen örtü
İzbet  : Yorgun, döküntü mal
Kaklamak : Sıyırmayı küçültmek
 Kârden gelmek:  Gurbetten gelmek
Kef  : Kurumuş burun akıntısı
Kele :  Uyuz dana
Kelik  : Ayakkabı
Kemçik :  Düşünmeden konuşan veya iş yapan
Kendir : Sağlam urgan
Kemre :  Katmanlaşmış, parçalara bölünmüş hayvan dışkısı
Keşli :  Patavatsız
Keşli Saçma sapan konuşan
Kişşik :  İmece üsulünde sıra
Kitilemek :  Sinirinden dolayı agresif davranmak
Kofere : Bal peteği, Kovan
Koken : Fasulve, karpuz v.b.nin ağacı
Komüs : Su bekçisi
Kulük :  Manivela
Küpecik : Peynir konulan toprak kap, küp
Küssük :  Küçük balyoz
Loda : Sıyırma yığını
Lömpü  : Ağır, hantal adam
Mane : Kusur bulmak
Mayda  :Annelerin sinirli iken çocuklara buyurduğu yemek çeşidi (Zıkkımın kökü)
Mazer yağı : Vazelin
Mısmıl :  Murdar olmamış,
Mısmıl otur : Yaramazlık yapmadan oturmak
Mızıklanmak :  İşi ağırdan alan
Miliz :  Arı
Mimbal : Sivri uçlu kısa sopa
Mürdümüne :  Boşu boşuna, beyhude
Nâkıt :  Ne zaman
Necaset :  İnatçı, çirkef çocuk
Nöğrün :  Hal hatır sorma ünlemi, Ne yaparsın
Ohmatsız : Gözü doymayan
Onese  : Avlanmak için yapılan mevzi
Ötürek : Amel-İshal
Panus :  Yük eşeği
Papara  : Soğanlı, domatesli bir yemek
Parç :  Maşrapa
Pelezimek :  Heyecanlı bir şekilde koşmak
Perânte : Yaylada bir çobana mensup sürü sahipleri
Pırtı : Kumaş örtü
Pırtı : Düğünden önce kız ve oğlan evinin yaptığı alışveriş
Pişkir :  Havlu
Pörüşmek :  Solmak
Sakı : Ceket
Samarık :  Kandırmaya elverişli, tembel
Samırdanmak :  Uykuda konuşmak
Saptan gelmiş golük gibi serilmek :  Yorgun düşmek
Savan :  Büyükce örtü
Savuşturmak  : Uğurlamak
Sındı : Makas
Sıracalı : Yaramaz çocuk
Sırçan tüyü :  Gri renk
Sıyırma :  Hayvanların yediği dikenli bir bitki
Sinekli : Yavaş iş yapan
Sitil :  Domates, biber fidanı
Sokurtu  : Ağzının içinden konuşmak
Söypümek :  İyice zayıflamak, seçilmek
Suğdu  : Sinsi insan
Süngü :  Bir çeşit kelek
Şalak :  Karpuz
Şaplak :  Tokat
Şarapana :  Üzüm ezilen tahtadan  havuz
Şelek : Taşımaya elverişili hâle getirilmiş keven, buğday, sıyırma yığını
Şepe  : Bir tür ekmek
Şişek : Genç koyun
Tavlar :  Gereksiz eşyaların konulduğu çatı bölmesi
Teleme :  Az pişmiş yumurta
Tetir  : Ceviz kabuğu ,
Tırık : İshalin şiddetlisi
Tızıkmak : Hızlı koşmak
Tingildemek :  Düzensiz ve hızlı yürümek
Toklu : 6-12 aylık kuzu
Topalak :  Sakatadın böbreği
Tütsü  : Nazarı savmayı amaçlayan duman
Uğra :  Ekmek açılırken onun yapışmamasını sağlayan kepek
Ulu Bazar : Pazartesi günü
Ummuoo : Teessüf ederim
Urup : Tahıl ölçü birimi (Guğleğin 1/4'ü)
Üzlük :  Yumurta saklanan derin çukur
Yağlı ufak : Ev yufkası ile yumurtalı baharatlı yemek
Yallus : AçgözlüYalyoz : Uyuz, yüzsüz
Yav  : Yahu
Yazağır : Yani
Yolak :  Patika, dağ yolu
Yoz : Hayvan sürüsünün gönderildiği yer
Yoz  sığırı :  İşe yaramaz tembel (Çocuklar için kullanılan hakaret ünlemi)
Yumuş :  Görev, iş
Yün eğirmek : Yünü ip haline getirmek
Yüzellik :  Nazar değmesini engellediğine inanılan bir tür bitki
Zahra : Tahıl
Zerrâdar : Azıcık
Zıbarmak : Mecburen uyumak
Zımbık :  Yumruk
Zıpırdamak Gürültülü bir şekilde oynamak
Zollu : Çok iyi
Zuğmak : Damın akmaması için yapılan toprağı sıkıştırma
 
 -Buldukca bunamak : İyilik yaramaz, kanaatsız.
 - Ciğeri yanasıca : Sinirlenince söylenilen bir deyim. Benzer..” ocağı batasıca” 
 - Kesirinden gelmek : Sırf inat olsun diye yapılan, zora giden, zorla yapılan iş.  
- Ümüğü ötmek : Yokluktan ve açlıktan perişan olmak. 
 - Seyili Akıllı : Aklı havada, ne yaptığını bilmeyen.
 - Kara ciğeri söğürme olmak : Suzuzluktan perişan olmak 
- Şaştı da donunu yamıyor : Şaşkınlıktan ne yapacağını bilemiyor
 - Siniri sipsi olmak : Bakımsızlık, zayıflık hali 
- Aşığı kurşunlamak : Turnayı gözünden vurmak
- Boyuna düşmedik kaftan eskir sürünü sürünü ,Yerine düşmedik gelin gider yerini yerini.

- Avrat malı kapı mandalı.

- İpliği pazar bilir, ölüyü mezar bilir.

- Öfkenin aklı olmaz.

- Aç karın katığı neylesin, uykusuz baş yastığı neylesin.

- Ah ile gelen vah ile gider.

- Akılsız başa devlet konmaz, konsa bile çok durmaz.

- Alim yaşadıkça koç olur; cahil yaşadıkça hiç olur.

- Babasının mezarını bilmediğin adama kız verme.

- Büyük dağa kar yağmadıkça küçük dağa sıra gelmez.
 
- Bidene vurursam böğürürsün
- Kursağında kalasıca
- Hakıştırıvirdi
- Virivir
- İt kılı postal bağı
- Tasımdan gelibatır
- Bırak Allasen
- Depesi delindi
- Şemşamber yönlü
- Kirbidi süslü
- Ödüm sıttı
- Ciğerimin cingil kadifesi
- Dalıma bin
- Hinci gelir
- Nirden gelin
- Bildiğine bit düşsün
- Tabbelleş olmak
- Ocağı batasıca
 
Editör: TE Bilişim