Bor İlçesinin ve Borlunun Kaybettikleri – 1

.

Abone Ol

Borlu bir hemşerimiz, Bor için kaygılarını belirttikten sonra “Arkadaş, eski milletvekillerini, eski belediye başkanlarını, eski ilçe başkanlarını arar olduk.” dedi.
(Arandıklarının farkında olan bazı eski milletvekilleri Bor için hevesleniyor, biliyoruz.) Konumuz bu değil.

Bor son 5–10 yılda büyük bir irtifa kaybına uğradı, geriledi. Herkes bunun farkında.
Bunu bariz şekilde siyasete yorumlayanlar çok; elbette siyasetin etkisi var, ama bence en büyük etki siyaset değil, başka bir kavram.

Bor’un kaybetmesinde en büyük etki Bor’daki köylülük zihniyetidir.

“Bor İlçesinin Kaybettikleri” başlığıyla birkaç seri yazı yazacağım; “Bor’daki Köylülük Zihniyeti” ile ilgili bir yazı yazmayı yıllardır düşünürdüm.
Seri yazılarımdan önce köylülük kavramının anlaşılması lazım.
Bu konu Niğde’de de var ama Niğde’de geçiş süresi, adaptasyon süresi daha kısa. (Bunda üniversitenin varlığı, seküler kesimin çokluğu, bürokrat ve memur sayısı, ideolojik ve inanç farklılıkları, yerli halkın göç etmemesi vb. sıralanabilir.)

Linç yememek için köylülük kavramının sosyolojik bir kavram olduğunu belirtmek istiyorum:
Köylü olmak başka, köylü kalmak başka, köyden gelmek başkadır.
“Köylülükten, yani köy yaşamını, geleneklerini savunmak, yüceltmek anlamında bir duruştan bahsetmiyorum. Yaşam biçiminden öte, bir zihniyet ve davranış biçimi olarak izah etmeye çalışacağım.

AKP Hükümetinin köy ve belde okullarını kapatması, tarım ve hayvancılığın ekonomik getirisinin her geçen gün azalması, köylere alt ve üst yapı hizmetlerinin gecikmesiyle köyden şehre göç hızlandı.

Köylülük Zihniyetini Tanımamız Lazım

Kuralı değil, kişisel ilişkiyi esas almak: “Tanıdık varsa olur” mantığı. Modern hukuk ve kurum kültürünü değil, akrabalık veya hemşehriliği belirleyici görmek.

Kolektif değil, çıkar merkezli düşünmek: “Benim işim görülsün de başkası ne olursa olsun” anlayışı. Kamuya ait olana saygının zayıflığı, hatta olmaması.

Eleştiriye kapalı olmak: Eleştiri, kişisel hakaret gibi algılanır. Bu yüzden bölgenin düşünce gelişimi engellenir, sekteye uğrar. Bunu bizzat yaşayanlardan biriyim.

Estetik ve kamusal alan bilincinin zayıf olması: Mesela çöplerin ulu orta sokağa atılması, kaldırıma park etmek, yüksek sesle konuşmak, karşı cinse rahatsız edici bakışlar, kadınlara bakış açısı gibi davranışlar kamusal alanın "ortak" olduğuna dair bilincin eksikliğini gösterir.

Yanlışı normalleştirmek: “Herkes yapıyor” diyerek kusuru sıradanlaştırmak, hatta doğruluğunu savunmak.

Farklı ideolojik fikirlere açık olmamak: Farklı kültürleri, farklı inanışları yok saymak. Olaylara, konulara, düşüncelere at gözlüğüyle bakmak.

Mikro milliyetçiliği tırmandırmak, buna teslim olmak: Alternatif düşünce üretmeden, kompleks pozisyonunda kalmak

Haksız etkinlik; Partilerde, derneklerde, tarikat türü şirketlerde! hak etmediği çoğunlukta etkin olma, teslim alma, oy ile tehdit etme.

Yöneticilerin abartılı desteği: Bor bürokrasinin ve siyasetçilerinin köylülük zihniyetini yaşatan oluşumlara gereğinden fazla destek vermesi.

İnanç kaynaklı biat kültürünün bir parçası olmak: Biat kültürünün askeri gibi hareket etmek, biat dışına çıkamamak, çevresini kendi kültüründen, kendi yaşam biçiminden ibaret saymak.

...

Köyden kente göç eden bazı bireylerin köydeki kapalı toplumsal yapıyı, hiyerarşik ilişkileri, dar grup çıkarcılığını ve kuralsızlıkla uyumu şehir hayatına taşımalarıyla ortaya çıkan bir kültürel kırılma…

“Köylülük” aslında kent kültürüyle tanışamadan kentleşmektir.
Yani mesele köyden gelmek değil — şehirde yaşama bilincine geçememektir. Adaptasyon eksikliği veya yarı modernleşme diyebiliriz.

Köylülük, aslında kültürel bir kopuşun yarattığı boşluğu dolduran bir “geçici kimlik”tir. Bu kimliği bazı kişiler birkaç yılda bırakıyor, bazen de birkaç neslin geçmesi gerekiyor.

Tekrar hatırlatıyorum: Köylülüğü, köylü ve köy ile karıştırmamak gerekiyor Köylü, doğallığın, emeğin, toprakla uyumun sembolüdür.

Köylülük ise dar görüşlülüğün, değişime direnç ve sıradanlığın yüceltilmesi halidir.

İki Anekdot ile Bitirelim

Bor İlçesinde görev yapan ve sonrasında hendek operasyonlarında şehit olan rahmetli Yüzbaşı Halil Özdemir, Bor ekonomisi ile ilgili bir sohbetimizde tespit yapmıştı:
“Şeref, (Selim Gökel mahlas ismim) ben Bor’dan ailemle alışveriş edeceksem, o dükkânın önünde boş yer varsa aracımla duruyorum.
Dükkâna eşim ve çocuklarımla giriyorum. Eğer dükkânda aradığım bir şey yoksa başka bir dükkâna yaya olarak geçemiyorum, çünkü ailem bakışlardan rahatsız oluyor.”
demişti.

1989’da CHP’den Avukat Ahmet Oğuz Özmen başkan seçildiğinde ilk sözü şuydu: “Köylü olmak onur vericidir, kentli olmak da onur vericidir. Köyde yaşıyorsak köyün, şehirde yaşıyorsak şehrin kurallarına uymalıyız. Kasaba havasında şehir olmaz.” diyerek çağdaş kentleşme yolundaki vizyonunu açıklamıştı.

Özetle, Bor’da yaşanan köylülük hali ve bu kavramın etkisinin Bor’da çok uzun sürmesi, hatta kalıcı olmasının sonuçlarını yaşıyoruz.


Sebep, bu kavramın Bor’da yaşanıyor olmasıdır.

Sonuç ise, mevcut siyaset ve siyasetçiler.

{ "vars": { "account": "UA-18872786-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }