Dağların eteğinde büyüdüm. Taşın serliğinden suyun yumuşaklığına doğru bir koşuydu hayatım. Kalbini vereseyi defterine yazdırmış bir bakkal gibi iflas bayrağını çektiğim günden beri kanar içimde tarifsiz güller. İçimin çıkmaz sokaklarında üşür karanfiller. Denizlerin köpürüşüne karışır akşamı yatıya çağıran fırtınalarım. Derin bir efkârın otağına diz kırıp otururum. Başımdan yıldızlar dökülür. Bir gülün muhasebesine tutulur rüzgârım.
 
Her insan kendinin masalıdır derdim bir zamanlar. Bir varmış bir yokmuş diye başlayan her cümlenin ardından üç elma düşerdi. Herkes ölümün kerevetine çıkar ve tabutlar mahşere adam taşırdı. Fakat betonun saltanatına kapılmış şehir ölümü unutturmak için boyalı suratıyla ve sahte ışıklarıyla bizi hiç durmadan aldatır aldatırdı.
 
Geçmişin defterlerini açıp baktığımda elimde kurumuş birkaç gülden başka bir şey kalmıyor.
Sahte dostlukların yırtılmış maskelerini çöpe atıp gidiyorum. Boşluğa doğru fırlatılmış bir ok gibi beni geren o sonsuzluğun yayına hayranlıkla bakıyorum. Suların durulduğu yerde tüm bulanışlarım bitiyor. Kalbim bir saat gibi atıyor sükûtun kulesinde.
 
Vakte yemin edenin önünde secdeler içinde başım. İnsan hüsrandadır diyenin önünde eğilmekte başım. Sevmek eylemlerinin en yücesinde şimdi emanet gövdem. Ruhumu onun kapısına sahipsiz bir bebek gibi bırakıp gidiyorum. Öldürende O diriltende O. Geriye ne kalıyor Ondan başka.
 
 Şehrin kaldırımları şahidimdir ki ayaklarım yârin yöresinden başka hiçbir yere adım atmadı. Nereye yürüdüysem orada hep O yar vardı. Bir ikindi vaktinin dergâhında rükûlar secdelerle koştum Ona. O benim yamalı gönlümü aşkın iğnesi ile tamir etmeseydi ben ne yapardım. O benim kanayan yarama sabrı pansuman etmeseydi ben ne yapardım.
 
Bir uçurum türküsü dilimden hiç düşmezdi o vakitler. Ve bir gün gözlerim renklerin dansında bir siyaha takıldı. Bir siyah ki saçlarıma ak olarak düştü. Bir siyah ki ölümün yazdan ceketlerini giydi üstüne. Ey zıtlıkları yaratan ve zıddı olmayan sevgili. Her siyahta senin beyazlığına âşık olmamak mümkün müydü?
 
Seni sevmenin meydanlarında elimde sükûtun pankarttı eylemler içindeyim sevgili. Kursağıma haram bir lokma düşürmeden alnımın teriyle kucakladığım hayatın meydanlarındayım. Gülüşler kitabının gözyaşı satırlarını çizip duruyor kaderimin kalemi.
Senin dergâhına sığınanlar için ne ölüm ne keder ne bir yıkılış. Her şey senin elinde değil mi Sevgili.