Bir zamanlar Anadolu’da zengin bir tüccar vardı. Bir gün bu adam, birden hastalandı ve yatağa düştü. Bu arada gitmediği doktor, kullanmadığı ilaç kalmadı. Ne yazık ki, bu derdin dermanı da yoktu. Çaresiz baba, servetinin tek varisi olan oğlu Murat’ı yanına çağırdı. Yaşamın zorluklarını, görünür, görünmez tuzaklarını ve edindiği tecrübelerini ona bir bir anlattı ve dedi ki;
- “Evladım! Sana hayatta aman hata yapma demeyeceğim. Çünkü her insan yasaklara karşı inadına ilgi duyar. Benim sana tavsiyem sakın ola ki namazın ihmal etme.” Diye öğütte bulundu.
Bir gün Hak vaki oldu ve adam öldü. Onun için görkemli bir cenaze töreni yapıldı ve sonrada defnedildi. Büyük servete nail olan Murat’ın çevresini birden dalkavuklar sardı. Daha ilk günden itibaren Murat ile can ciğer oldular ve onu hiç yalnız bırakmadılar. Taziyelerinden sonra Murat’ı efkâr dağıtmak niyetiyle meyhaneye davet ettiler. O da bu daveti kabul etti. Birlikte cenaze evinden ayrıldılar. Murat’ın acısı taze idi. Akşam olmak üzereydi. Birden babasının öğüdü aklına geldi. Yeni dostlarına döndü ve;
- “Arkadaşlar! Bu nazik davetinize teşekkür ederim. Bana biraz izin verin. Sarhoş olarak namaz kılınmaz. Akşam ve yatsıyı kılıp geleyim ve sonrada size eşlik edeyim.” dedi ve oradan ayrıldı.
Akşam ve yatsı namazlarını kıldıktan sonra meyhaneye geldi. Şimdi yeterince içip derdini unutma niyetindeydi. Fakat meyhane leş gibi içki kokuyordu. Arkadaşlarının ağızları yamuk yumuktu. Konuşmaları net olarak belli değildi. Murat bu görüntüyü bir müddet ibretle izledi. Henüz ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Bu meyhanede adeta insanlık dramının sergisi vardı. Murat ayık kafa ile bu rezalete içi burkularak baktı, midesi bulandı. Hemen oradan uzaklaştı. Ertesi günü dostları geldiler ve Murat’ı tekrar meyhaneye davet ettiler. Adamlar sanki “ Bal üzerine konan sinek” gibiydiler. Murat onlara kesin cevabını verdi ve;
- “Murat! Mademki, içmeyeceksin bir yerde güzel kadınlar var. Felekten bir gün çalalım bu gece orada birlikte olalım diye ısrar ettiler. Murat bu teklife olumlu baktı ve onlara;
- Peki, işte buna asla hayır demem. Buna aslında ihtiyacımda var. Fakat yatsıyı kıldıktan sonra gelirim dedi. Arkadaşlarıyla anlaştı ve aradan ayrıldı. Murat namazdan sonra randevu evine geldi. İçeride manzara pek hoş değildi. Burada uygunsuz görüntüler, mantıklı mantıksız konuşmalar oluyordu. Murat’ı burası sıktı. Fakat gençlik ve bekârlık onu buraya getirmişti. Odanın içinde birbirinden güzel kızlar vardı. Sarışını, esmeri, insanı tahrik edici dekolte giyimli bu kızlar onun ilgisini çekiyordu. Murat’ın gözü henüz 17-18 yaşlarında görünen, peri kadar güzel bir kıza takıldı. Onu hemen yanına çağırdı. Önce kıza karşı aşırı istek duydu. Kız yanına gelince birden değişti. Tuhaf bir duygu ile ona acıyarak baktı ve nazik bir ifadeyle;
- Senin gibi güzel bir kızın bu bataklıkta ne işi var? diye sordu. Kız Murat’a;
-“Genç adam, sen buraya eğlenmeye geldin. Benim geçmişim sizi niye ilgilendirmektedir ve bu güzel gecemi zehir etmektesin. Bırak bu sizleri de zevklenmene bak.” Dedi. İşte bu anda Murat’ın merakı daha da arttı ve kıza sorunun cevabı için ısrar etti. Bunu üzerine kız duygulandı. Beyaz kadın tacirlerinin eline nasıl düştüğünü ayrıntılarıyla anlatırken, adeta sözcükler hıçkırıkla boğazına tıkandı. Onun ceylan gözlerinden pınar gibi akan gözyaşları bir türlü dinmek bilmiyordu. ” Aşk ağlatır, dert söyletir ” derler ya doğrudur. Murat da bu anda bir başka aleme gözü daldı gitti. Yanındaki kız kendi kız kardeşi olabilirdi. Murat şimdi beyaz kadın tacirlerine kızıyordu. Ana kuzusu bu körpe çocukları fuhuş batağına sürükleyen saygısızlara kin kusuyordu. Tam bu anda sabahî makamından ezan okunmaya başladı. Murat’ın tüyleri diken diken oldu. Hem heyecanlıydı hem de çok üzgündü. Babasının öğüdünü bir kez daha düşündü. Yerinden ağır ağır kalktı. Başı öne eğik vaziyette bir tek kelam etmedi ve randevu evinden ayrıldı. Doğruca camiye gitti huşu içinde namazını kıldı. “ Bir musibet, bin nasihatten yeğdir” diyerek, bir daha bu tip yerlere gitmemeye karar verdi.
Murat’ın bu ilkeli davranışı, günümüz insanına ve insan haklarına saygının en güzel örneğidir.