Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Atatürk'ün İslam dini konusunda ne kadar hassas davrandığına dair bir anısını şöyle nakletmektedir;
“Suudiler 1926 yılında sınırları içinde tüm mezarlıkları yıkıyorlardı. Atatürk, sıranın Hazreti Muhammed'in (sav) kabrine geldiğini öğrenince, Suudi Kralına bir telgraf çekerek; «Eğer Peygamber’in bir tek mezar taşına dokunursanız ordumu üzerinize gönderirim» demiştir. Bunun üzerine Suudiler Hazreti Muhammed (a.s.)'in kabrine dokunmaktan vazgeçmişlerdi. Ama bu telgraf, bu güne kadar sır olarak saklanmıştır”.
Yalçıntaş, 1981 yılında, ilim kurulunun başında bulunuyordu. Gayesi, Atatürk'le ilgili çeşitli kaynaklardan arşiv araştırması yapmak ve “Bilinmeyen Atatürk'ü'”ortaya çıkarmaktı..
O dönemde Dışişleri Bakanlığı arşivlerinde araştırılma görevi yapan Münir Bey, çok ilginç bir belge buldu ve Prof. Dr.Yalçıntaş’a getirip gösterdi. Bu belge, bir telgraf metniydi. Henüz yeni kurulan Suudi devletinin Kralına gönderilmişti. Telgrafta; “Hazreti Muhammed'in mezarının yıkılacağını derin üzüntü içinde öğrendim. Bu kutsal emanete asla dokunamazsınız. Bir tek taşının bile zarar gördüğünü duyarsam orduyu üzerinize gönderirim” anlamına gelen cümleler yer almıştı.
Yalçıntaş, bu konu ile ilgili bir başka anısın da ise, İngiliz işgali sırasında komutan olan Fahrettin Paşa'nın Medine’de bulunan, Hz. Muhammed (sav)’nin kabrini terk etmemek için uzun süre direndiğini, aç kaldıklarını bu nedenle çekirge yiyerek beslendiklerini, sonunda İngilizler'in hiçbir şekilde, Hazreti Muhammed'in mezarına dokunmayacaklarına dair bir antlaşmayı yaptıktan sonra oradan ayrılırken, kutsal emanetleri de yanlarında getirdiklerine dair belgeden bahsetmektedir.
Prof. Dr.Nevzat Yalçıntaş'ın anlattığına göre Münir Bey belgeyi önce bir üst amirine götürüyor. Belge oradan daha yukarı taşınıyor. Sonunda müsteşara oradan da Bakan İlter Türkmen'e veriliyor. Tabii bundan Evren Paşa ve Milli Güvenlik Konseyi'nin de haberi oluyor.
Bu belgenin akıbeti sır olup ortalıktan kayboluyor. Birileri bu belgeyi her nedense gizlemeyi ve Atatürk’ün Hz. Muhammed(s.a.v.)’e olan bağlılığının açığa çıkmasına mani oluyor. Kısacası konu adeta kapatılıyor.
Peki, bu belge şimdi nerede? Kimin koruması altında? Bu da bilinmiyor. Bilinen tek şey, Atatürk'ün İslam âleminin peygamberi, Hazreti Muhammed (sav)'in mezarının ortadan kaldırılmasını önlemesi herkesten saklanıyor.
Bugün 600 bin kişinin aynı anda namaz kılabildiği Mescidi Nebevi'nin korumasını, uzun yıllar Osmanlı askerleri yapmıştı.
Arabistan'da ölüler herhangi bir yerde toprağa verilir, üzerine belirleyici bir şey konmaz. Bu nedenle sadece Hazreti Muhammed'in mezar yeri ile ilgili bilgi vardır. O'nun dışındaki İslam büyüklerinin mezarlarının yeri bilinmez. Bir süre önce Hazreti Muhammed'in annesine ait olduğu ileri sürülen bir mezar ortaya çıkarılmış fakat Suudi yönetimi bu mezarı da ortadan kaldırmış ve yerine otopark yapmıştı.
Atatürk'ün müdahalesi olmasa Suudiler, Mescidi Nebevi'nin hemen dibindeki Hazreti Muhammed (sav)'in mezarını da tamamen ortadan kaldıracaktı. Nitekim Hazreti Muhammed ile aynı yere defnedildikleri bilinen Sahabe'nin mezar yerleri bugün dümdüzdür.
Atatürk'ü din ve İslam dışı göstermek isteyenler elbette bu belgeden rahatsız olacaklardır.  Bu nedenle Ateistler bu belgenin ortaya çıkmasını asla istemezler.