Başta MEB yetkilileri olmak üzere siyasi iktidarın sözcüleri TV’ler deki canlı yayınlarda sosyal paylaşım ağları üzerinden “Şubat 2013’te kaç öğretmen atanacak?” Sorularına cevaben kadro yetersizliğinden atama yapılamayacak,2013 bütçesi ne kadar ön görüyorsa o kadar yapılacak o atamalarda Ağustos ayından önce olmayacak minvalinde yanıtlar vererek gelen tepkileri savuşturmaya çalışıyorlar.

 
       Perşembe akşamı 32. programına konuk olan Eski MEB bakanlarından Dr. Hüseyin Çelik’te yukarda belirttiğim ifadeler çerçevesinde yanıtlarla atanamayan öğretmenlerin taleplerini geçiştirme yoluna gitti. Atanamayan öğretmenlerin neden atanamadıkları, eğitim öğretim alanında hangi branşta ne kadar öğretmen ihtiyacı var? Nitelikli bir eğitim öğretim için ülkemizin ne kadar öğretmen kadrosuna ihtiyacı var? Soruları yanıtlanmaksızın “bütçe imkânlarıyla” vb. Söylemlerin ardına sığınarak atanamayan öğretmenlerin taleplerini geçiştirmek kelimenin tam anlamıyla keyfiliktir.

 
       Atanamayan öğretmenlere özel dershanelerden dönüştürülecek olan özel okullarda istihdam yaratılması üzerine bakanlık bünyesinde ciddi çalışmalar yapılmakta olduğu biliniyor. Eğitim sistemimizde 4+4+4 ile yapılmak istenen değişikliklere paralel olarak gündeme getirilen dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi projesi için, kamu kaynaklarının kullanılması en üst düzeylerde seslendirilmişti. Başbakan düzeyinde bu yönde açıklama yapmak irade belirtmek, piyasa sisteminin asli bir parçası olabilecek bir eğitim sistemi yaratılmak istendiğinin de en açık kanıtıdır. Ayrıca, bir taraftan özel okullardaki öğrenci başına ortalama 1500 TL teşvik ödemesinin yapılması planlanırken diğer taraftan halen yaklaşık 50 bin öğretmeni istihdam eden özel okulların sayısını artırarak, birkaç yıl içinde 250 binden fazla öğretmenin 2023’te ise tüm öğretmenleri güvencesiz ve esnek çalışma koşullarında çalıştırmak hedefini güdeceksin.

 
     Böylelikle ataması yapılmayan, işsiz öğretmenlerin güvenceli atama talebine karşı bir hamle gerçekleştirilmiş olacaktır. Kadrolu, güvenceli atama talebi tırpanlanacak ve öğretmenlerimiz hayatlarını sürdürebilmek için güvencesiz istihdama razı edilmeye çalışılacaktır. Bunun adı “ölümü gösterip sıtmaya razı etmektir.” Aynı zamanda bu uygulama ile kamu görevlilerinin sosyal ve özlük hakları güvencesiz istihdam ile çevrelenmiş ve baskı altına alınmış olacaktır. Siyasal iktidarın hedefi eğitim hizmetini tamamıyla piyasalaştırarak öğrencilerin müşteri, öğretmenlerin de köle olduğu bir eğitim sistemini egemen kılmaktır.  

 
      İçinde bulunduğumuz durum sadece plansızlığın değil, bilinçli bir istihdam politikasının da sonucudur. Öğretmen işsizliğinin bu denli yüksek olması, yani ortada geniş bir "insan gücü (işsizler) havuzu" olması, öğretmen emeğini değersizleştirmenin, öğretmenleri güvencesiz koşullarda çalıştırmanın ve öğretmenleri hak kayıplarına razı etmenin zeminini hazırlamaktadır. Sayın Bakanımız Ömer Dinçer`in biz öğretmenlerin “birbirimizle rekabet” etmemiz gerekliliğini dillendirmesinin altında yatan gerçeklik budur.

 
       Eğitim Sen içerisinde yıllar yılı örgütlü mücadele vermiş, vermekte olan bir eğitim emekçisi olarak; Ataması Yapılmayan, İşsiz Öğretmenlerimizin Kadrolu, Güvenceli Atama Talebini tüm eğitim emekçileri tarafında sahiplenerek her yerde dillendirilmedir. Unutulması, akıldan çıkarılmaması gereken en önemli unsurlardan biri eğitimin niteliğinin öğretmenin niteliği ile doğru orantılı olduğu gerçekliğidir.

 
       Halen ücretli öğretmen istihdamından bahseden, 4+4+4 ile eğitim hizmetini bir kaosa çeviren, öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştıran ve eğitim hizmetine alınır satılır bir hizmet olarak bakan "işletmeci" zihniyeti yaşamın her alanında teşhir edilmelidir.

 
       Son sözümde ataması yapılmayan öğretmenlere olacak. Sosyal medya üzerinden iletişime geçmek, tepkilerinizi ifade etmek güzel, ancak haklı tepkilerinizi sendikalarda örgütleyerek ve elbette ki kitlesel bir biçimde alanlara çıkarak sesinizi daha anlamlı ve etkili duyurursunuz.