Asgari ücreti belirleme günleri yaklaşırken

Abone Ol
    Aralık ayının ilk günlerinden başlayarak asgari ücretin tespiti için “hummalı” çalışmalar yürütüyormuş gibi gösterilecek “ komisyon mizanseninde”, her yıl sahnelenen ve biz emekçiler için yoksulluğumuzu bir kez daha hatırlatmak dışında bir anlamı bulunmayan “asgari ücret”imiz 2013 yılı için belirlenmiş olacak.
    Asgari ücret tespit sürecini şöyle bir inceleyecek olursak, Ulusal İstihdam Stratejisi (UİS), esnek çalışma, kıdem tazminatı hakkının gaspı ve bölgesel asgari ücretin hayata geçirilmek istendiği kritik bir dönemde, bir kez daha egemenlerin biz emekçilere yönelik yoksulluk ve açlık dayatması politikalarından taviz vermediklerini göreceğiz.
    Tüsiadından tutunda Müsüatına kadar tüm işveren örgütleri, siyasi iktidarın güzide temsilcileri ve elbette iş birlikçileri Türk-İş yöneticilerinin katılımıyla oluşturulan asgari ücret komisyonu 2013 yılında geçerli olacak asgari ücreti daha önceki yıllarda olduğu gibi işverenleri kızdırmayacak düzeyde artış yaparak bizleri “şaşırtamayacaklar.”
      Şaşırtamayacaklar çünkü: İşçi sınıfı ve emekçilerin ekmeğine kan doğrayan bu üçlüden müteşekkil komisyonun üzerinde uzlaşacağı asgari ücret, hükümetimiz tarafından aylar öncesinden 2013 yılı programında zaten ilan edilmişti.
     2013 programının “Sosyal Güvenlik Kuruluşları”  bölümünde yer verilen “Asgari ücretin 2013 yılı Ocak ve Temmuz aylarında yüzde 3 oranında artırılması öngörülmüştür.” ifadesi milyonlarca işçi ve emekçinin çalışma ve yaşam koşullarını doğrudan etkileyecek olan asgari ücretin bir kez daha azami sefalete göre belirleneceği bize bildirmiş oluyor.
     Açlık ve yoksulluk anlamına gelen mevcut asgari ücret, halen 16 yaşından büyük bekâr bir işçi için brüt 940,50, net 739,79 lira olarak uygulanıyor.Anlayacağınız 739 liranı yüzde üçü kadar bir artış (21 lira 11 kuruş)luk bir artış söz konusu. 16 yaşından küçükler için bir az daha az, kapıcılık yapan emekçiler için ise birkaç kuruş fazla olacaktır 2013 yılı asgari ücreti.
    Asgari ücretin tanımı işverenler için farklı biz emekçiler için farklı olması sınıfsal özümüzle ilişkin olarak doğaldır. Doğal olmayan İşverenlerin görüşüyle hareket eden siyasal iktidarın temsilcileri ve sözüm ona işçi sendikası temsilcilerinin tutumlarıdır. Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 5’i işçi (komisyonda işçileri Türk-İş “temsil” ediyor), 5’i sermaye (TİSK), 5’i de hükümet temsilcisi olmak üzere 15 kişiden oluşuyor. Demek oluyor ki İşçi temsilcileriyle hükümet temsilcileri beraber hareket etse işverenler kesenin ağzını açmak zorunda kalacak!
      Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının tespit ettiği üyelerden birinin başkanlık ettiği komisyon, en az 10 üyenin katılımıyla toplanıp, oy çokluğu ile karar veriyor. Oyların eşitliği halinde başkanın bulunduğu tarafın çoğunluk sağladığı kabul ediliyor. Baştan sona işverenlerin görüşleri doğrultusunda belirlenen asgari ücret, iş adamlarına hizmette kusur etmeyen siyasal iktidarımız ile sermaye örgütleri arasındaki derin işbirliği göstermesi ve sınıfına ihanet eden sendikayı resmetmesi açısından ibretlik bir durumdur.
     Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, 3 milyonun üstünde kayıtsız, yani kaçak çalıştırılan ücretli işçinin bulunduğu ülkemizde milyonlarca işsizin bulunduğu düşünüldüğünde bu yoksulluk ve sefalet ücretini dahi alamayan geniş bir kitlenin olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Birçok taşeron şirketin çalıştırdığı işçiye banka üzerinden ödeme yapıp (yasal zorunluluk olduğu için) daha sonra işsizlikle tehdit ederek çalışanın elinden geri aldığını biliyoruz. Yani çoğu işveren asgari ücreti bile biz emekçilere reva görmüyor.
     İşçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarının yeni saldırı yasalarıyla her geçen ağırlaştığı bir süreçte gündeme gelen asgari ücret tartışmaları, sınıfımızın örgütsüzlük tablosunu ortaya koyan bir turnusol işlevi de görüyor. İğneden ipliğe her alanda hayata geçirilen zamlarla emekçilerin beli bükülürken işsizlik sopasını biz emekçiler üzerinde sürekli sallayan egemenler, yoksul emekçi kitleleri sefalet ücretine razı etmenin araçlarını da sürekli olarak kullanıyorlar.
     Geçmiş yıllarda şöyle ya da böyle asgari ücretin belirlenmesi sürecinde göstermelik de olsa eylem ve kampanyalar örgütleyen sendikalar, son yıllarda bu adımları dahi atamaz hale gelmiş bir perişanlık içerisindeler.(Bu perişanlık hallerine sendikam Eğitim Sen ve konfederasyonum KESK’ de dâhildir.)
     Asgari ücretin belirlenmesi süreci, emek mücadelesi açısından bütüncül bakıldığında önemli bir yerde duruyor. İki ayrı sınıfın, zenginlerin ve emekçilerin karşı karşıya geldiği önemli bir mücadele dönemi olan asgari ücretin belirlenmesi süreci, eğer ki emekçi sınıfın öfkesini dışa vurmasına sebep olursa, işte o zaman biz emekçiler bu oyunu bozarak insanca yaşamaya yeten asgari ücret kendi çıkarımıza belirlemiş oluruz.
    Aksi halde oyunun kuralları ve oyuncuları bu haldeyken oyunda taraf değil seyirci olarak kalmayı tercih edersek önümüze atılan kırıntılarla yetinmeye devam ederiz.