Geçtiğimiz günlerde Tapu Müdürlüğünde işlem yapmak için sıra beklerken okumuşluğu olmayıp resmî evrağa parmak basan teyzelerin, bacıların çokluğu dikkatimi çekti. Aynı şekilde bu hanım ablaların banka şubelerinde ve sağlık ocaklarında kendi başlarına kimlik no’su girip sıra numarası alamamalarını da sıkça gözlemledim. Köylere, mezralara kitap götüren aydınlanma savaşçıları kırklara karışalı, damlardaki çanak antenler çoğalalı beri okuryazarlık seviyesinin düşmesi bir yana, okuduğunu anlama, meramını anlatabilme, Türkçeyi doğru kullanma oranının da belirgin seviyede azaldığı görülmekte… Günümüz bilgi çağında hâlâ asansörde çıkacağı katın düğmesine basamayan, çalacağı kapının numarasını okuyamayan, para sayamayan hatta hangi tuvaleti kullanacağını bilemeyen bir kitlenin olması son derece üzücü bir durum olarak karşımıza çıkıyor.

Halbuki aydınlar ve bürokratlar şehri olarak bilinen Niğde, bir vakitler, okuma yazma oranı en yüksek illerden biriydi.

Kitap okuyan nesiller toplumun geleceğini şekillendiren ana unsurlardan biridir. Bir toplumda eğitimli, kültürlü bireyler ne kadar çoksa o toplumun gelişmesi de o kadar hızlı olur. Halkta okuma bilincinin uyanıp halkın kültürel yönden gelişmesi; her yaşta ve her seviyedeki okuyucunun muhtelif konulardaki fikir ürünlerinden ücretsiz olarak yararlanmalarıyla mümkün olur. 

Fakir Baykurt’un, ölümünden kısa süre önce tamamladığı Eşekli Kütüphaneci romanı, Ürgüplü Mustafa Güzelgöz’ü anlatır. Güzelgöz; “insan kitaba gideceğine, kitap insanın ayağına gelmelidir” diyerek yolu izi olmayan ücra köylere eşek sırtında kitap götürmeye başladığında, bu alanda bir ilke de imza atar. Köylere giden eşekli kütüphane memurları önceleri çerçi sanılır, onlarla alay edilir. Ancak kısa süre zarfında köylüler kitap okumaya başlayıp kütüphanecinin yolunu gözler hale gelirler.

Güzelgöz, halka okuma alışkanlığı kazandırmak için köylere önce Karacaoğlan, Âşık Garip, Hayber Kalesi gibi kitaplar götürür. Zamanla, halkın yararına olacak; dinî, tarihî ve tarım-hayvancılık konulu kitaplara ağırlık verir. Okuma alışkanlığı kazanan köylüler, bir süre sonra Dünya Klasikleri okumaya başlar. Balzac, Voltaire, Victor Hugo gibi yazarların kitapları en çok talep gören kitaplar hâline gelir. Güzelgöz, köy kadınlarını kütüphaneye çekebilmek için okuma salonlarına dikiş makinası ve halı tezgâhı koyup haftanın bir günü sadece kadınlara hizmet verecek şekilde düzenleme yapar. Bir süre sonra analar, bacılar entari-şalvar dikip çeyiz düzmek için kütüphaneye gelmeye başlarlar. O arada gözleri kitaplara ilişir, okuma alışkanlığı kazanırlar. Bu hizmetleriyle Güzelgöz, ulusal ve uluslararası camianın ilgisi odağı olur. Amerikan menşeili bir basın kuruluşu tarafından büyük ödüle layık görülür. Ürgüp’teki uygulamanın Türkiye’de seyyar kütüphanecilik hareketinin gelişip yaygınlaşmasındaki payı büyüktür.

Seyyar kütüphaneciliğin Niğde’deki uygulayıcısı ise, bir başka aydınlanma savaşçısı olan Abdülkadir Köylü’dür.  Niğde Sungurbey Halk Kütüphanesi Müdürü olarak yıllarca hizmet veren Köylü, Mustafa Güzelgöz’ün başlattığı eşekli kütüphane hizmetinin iki tekerlekli beygir arabalı versiyonunu Niğde’de hayata geçirmiştir. 1961 senesinde kitap iare (ödünç verme) arabaları yaptırıp köylere göndermiş, bu hizmetlerin sonucunda Niğde köylerinde de ciddi bir okuyucu kitlesi oluşmuştur. Bu arada enteresan olaylar da yaşanır:

Günün birinde seyyar kütüphane arabasının atı doğum yapar. Birkaç gün köylere hizmet veremez. Kitap okuma alışkanlığı ve heyecanı kazanmış olan yaşlı amcalardan biri, “Kütüphane köye gelmiyor” diye Cumhurbaşkanına mektup yazar. Bir defasında ise Milli Eğitim Bakanı köye gelir, vatandaşı kahveye toplar; “ bir sıkıntınız var mı?” diye sorar. Çalıkuşu romanını ezberlemiş olan bir okuyucu, kütüphane müdüründen şikayetçi olduğunu, zira onun yüzünden geceleri de kitap okuduğunu ancak maddî imkânı elvermediğinden lâmbasına koyacak gazyağı sıkıntısı çektiğini söyleyip devletten gazyağı talebinde bulunur. Kütüphane Müdürlüğü de bu sadık okuyucuya her ay iki teneke gazyağı takviyesinde bulunur. 

Mustafa Güzelgöz anılarında, sevdiği kız istenip verilmeyince onu kaçırmak için hazırlık yapan bir delikanlının seyyar kütüphane sayesinde son anda bu işten nasıl vazgeçtiğini anlatır. Yaşı küçük kızı kaçırmanın cezasının çok yüksek olduğunu kütüphanedeki Türk Ceza Kanunu kitabından öğrenip aydınlanan delikanlı, kız kaçırma işini kuvveden fiile geçirmemiştir.

Günümüzde yeni nesil kütüphaneler; dijital teknoloji ile uyumlu, çay, çorba içilen bütün gün hoşça vakit geçirilen mekânlar hâline geldi. Zaten öğrencinin parası az, bütçesi kısıtlı, bir de kafede oturunca çay kahve parası, sürekli tepene dikilen garson, yüksek volümlü müzik… Hatta kimi işletmeler, laptopla çalışana ayrı adisyon açmaya başladı. İşte burada devletimiz öğrencilerimizin imdadına yetişti ve yurdun dört bir yanında tam teşekküllü kütüphaneler açılmaya başlandı. Ders çalışan, tez-ödev hazırlayan, araştırma yapanlar için sessiz, ferah ve iklimlendirmeli ortamda; kek, çay, çorba ikramı yapılıp bedava tuvalet imkânı sağlanıyor. İçinde ilim irfan ateşi olan bir insan bu ortamdan başka daha ne ister? Yeni nesil kütüphaneler bu özellikleriyle halk nezdinde yeniden cazibe merkezleri olmaya başladı. 

Bünyesinde Sungurbey İl Halk Kütüphanesini barındırmakta olan eski Halkevi binası yerle yeksan edilip yerine Anadolu Mimarî Şaheserleri arasındaki yeri üst sıralarda olan Kazulet İş Merkezi yapılarak şehrin belleğinin mühim bir kısmı silinmiş olsa da Kütüphane konusunda Niğde’de güzel şeyler de olmuyor değil. Belediyemiz bu konuda takdire şayan hamleler yapıyor. Hem 0-3 yaş grubuna hitap edecek anne-bebek kütüphanesi hem de yıllardır âtıl vaziyette kaderine terk edilmiş gibi duran Rum Kilisesinin asrî bir kütüphaneye dönüştürülmesi projesinin, Bakanlığımız Kütüphaneler Genel Müdürlüğü ile Belediyemiz iş birliğiyle hayata geçirilmesi planlandı. Bu kütüphane hamlesinin, Kültür Merkezinde bulunan mevcut kütüphanemizin yükünü hafifletmekle kalmayıp, Kale Dönüşüm Projesi dâhilinde şehre yeni bir soluk getireceği de aşikârdır.

Okuma alışkanlığına sahip olan insan; düşünen, düşüncelerini ifade edebilen, fikir üreten, aklını kullanan, eğri ile doğruyu ayırt edebilen insandır. Okuyan insanın yüreğinde gam kasavet, kafasında vesvese olmaz; sıkıntılarını ve problemlerini uygarca çözer. Okuma alışkanlığı kazanmış olan bir toplumda kalkınma ve gelişmenin gerçekleşmesi ve iktisadî hayatın canlanması doğal bir sonuçtur.

Yurdun dört bir yanında yeni nesil kütüphaneler kurulduğu, kitapların ve kütüphanelerin yıldızının yeniden parladığı bu günlerde kitapların kıymetini bilelim, atamızın dedemizin ne zorluklar, yokluklar içinde okuyup, çalışıp, savaşıp bu memleketi bize emanet ettiklerini ve başarının kaynağının bilgi olduğunu unutmayalım. Bu vesileyle Kütüphane Haftasını da kutluyor, yediden yetmişe herkesi kütüphanelerimize bekliyoruz.