Ülke gündemine  "yaptım oldu" sloganıyla giren Ali Ağaoğlu son Maslak 1453 projesi yazılı ve görsel medyamın reklam gelirleriyle doğru orantılı olarak cilalanarak her fırsatta verilmeye başlamasının ardından bir ay bile geçmeden Haber Türk'ün başını çektiği "kullanım ihlalleri”, orman katliamı”, hatalı reklam" vb. Haberlerle  karşı karşıya kalınca basın açıklaması yaparak zevahiri kurtarma yoluna gitti!
     Ağaoğlu inşaat grubunun Ali Ağaoğlu kişiliğiyle 2009 yılında magazin medyasının yeni yüzü olarak arzı endam etmesi, düzinelerce "bayan arkadaşı ve lüks otomobili" ,"özel hayvanat bahçesi"  ve yuppi yaşam tarzı öne çıkarılarak servis edilmesi,3. köprü dahil STK'ların karşı çıktığı tüm projeleri desteklemesi, destekleme açıklamalarında kullandığı küçümseyici dil "ağa" tiplemesini tamamlayacak davetler ve harcamalar, başbakanla "baş başa" görüşmeler de dahil olmak üzere bir bütün olarak yaygın medyanın yeni prensi muamelesi görüyordu.
     Gazetelere “reklam hedeflerinizi benim sayemde tutturdunuz, bana komisyon borcunuz var” diye takılan ,kendi projelerinin reklam filmlerinde "esas oğlan" rolünü oynamaktan ,kendi "repliklerini" yazmak da dahil olmak üzere  nev-i şahsına münhasır gündeme ilişkin beyanatlarıyla İstanbullun taşını toprağını altına çevirip, sermayesine sermaye katma mücadelesinde "babasını" bile tanımayan tavırlarıyla betonlaşmaymış, çevre katliamıymış, deprem riskiymiş vız gelip, tırs geçerken ne oldu da Ağaoğlu maslak 1453 projesinde geri adım attırılma sürecine evirildi?
      Ali Ağaoğlu babasının yanında "çekirdekten" yetişmiş bir inşaat yüklenicisi. Ağaoğlu, kendini ispat etmek için babasının yanından 1970’lerin ikinci yarısında ayrıldıktan sonra, ilkin babasının izinden gidip klasik "yap-saltçılık" yapıyor. Hatta o dönem için, dobra, dobra lığını esirgemeden, “vaktiyle İstanbul’un Anadolu yakasındaki inşaatların yüzde 80’ine deniz kabuğu, tuzlu kum, çıt diye kırılan hurda demir sattık” diyebiliyor. Tabii Bağdat  Caddesi dâhil, bu binaların yıkılıp yeniden yapılmasına talip olduğunu da saklamadan.  Ama Ağaoğlu esas yükselişini kendi deyişiyle “25 sene önce diktiği ağaçların meyvesine” borçlu. Ağaçlardan  kasıt ise arazi yatırımları. Araziler, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü söylentileriyle beraber köprü güzergâhındaki Ataşehir ve Çekmeköy gibi su havzası ve orman alanlarından alınıyor. Meyveler ise köprü sonrası sökülen ağaçların yerine kondurduğu Ağaoğlu My Towerland (Ataşehir), Ağaoğlu My Roseville (Çekmeköy) gibi üst gelir grubu projeleriyle toplanıyor. Yatırımlar, Ayazma’ da TOKİ’nin yerinden ettiği insanların mahallesinde olduğu gibi, devletin açtığı yolda, “hasılat paylaşımı” diye adlandırılan müsadere yöntemiyle serpiliyor.
        Doğal çevrenin sermayeye peşkeş çekilmesine sayısız örnek verilebilecekken bunun en güncel örneği olarak “Maslak 1453” projesi karşımıza dikilmekte. Geçtiğimiz  günlerde Ümraniye’deki “My Town Sitesi”  projesinde “4+1” daireleri imar planında “3+1” ve “1+1” daire gibi gösteren Ali Ağaoğlu’nun böylelikle vergiden kaçtığı ortaya çıktığında "es" geçen, gündemdeki hak ettiği yeri vermeyen yaygın medya aynı günlerde  “Maslak 1453” projesi ile Ağaoğlu inşaat grubunun reklamlarıyla sayfalarını ve ekranlarını doldurmaktan geri durmadı.
        Kapitalist düzeninin kendi ihtiyaçları doğrultusunda, hep daha fazla kar hırsıyla kentsel mekânı ranta kurban ettiği bilinen bir gerçekliktir. Kapitalist sistem, işçi ve emekçilerin barınma hakkına göz dikmekten zerre rahatsızlık duymazken aynı rahatlığı büyük inşaat gurupları eliyle doğanın, tahrip edilmesinde de gösterir. Ağaoğlu ve benzerlerinin bu rahatlığı büyük bir cüretle “Tarihi hayal edenler değil gerçekleştirenler yazar” diyerek ilan etmelerinin arkasındaki güç kapitalist düzendir. Ağaoğlu’nun temsil ettiği zenginler düzeninin ortaya koyduğu bu iddia karşısında, biz işçi ve emekçilere de “kentsel yağma ve talana dur diyenlerin” tarihini yazmak için mücadeleyi büyütme görevi düşüyor.
      İnşaat  sektörünün, dolayısıyla da kentsel yağmanın önde gelen ve en çok pay kapan isimlerinden olan Ali Ağaoğlu beşinci kez karşımıza çıktığı Maslak 1453 projesinde ezilenlerin, barınma hakkı elinden alınanların, gadre uğrayanların örgütlü mücadelesiyle değil fakat zenginlerin kendi iç çatışık lığından olsa gerek bu sefer “at üstünde ormanda gezintisine"  ara verecek gibi görünüyor. Lakin  “hem kentin, hem de doğanın içerisinde farklı ve mutlu bir yaşam sunma” masalını sunmaya ve buna inanmamızı sağlamaya aralıksız devam ediyor, edecek.
      Gerçekleştirdiği projeleri “yaptım, oldu” diyerek oldubittiye getiren Ali Ağaoğlu’nun ve temsil ettiği sınıfın biz emekçiler, ezilenler, gadre uğrayanlar iyi tanımalı, tarihi mücadele eden emekçilerin yazdığını bir an dahi aklımızdan çıkartmamalıyız.