Onca işin arasında bir de Türk Dil Kurumu’na yapılan “çapulcu baskını” çıktı!..

Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin açıkladı.

Aralarında iki hanımefendi milletvekilinin de bulunduğu CHP’li 4 Ulusalcı, TDK’yı basmış. “Darbe”ve “çapulcu” kelimelerinin anlamlarının AKP’ye göre ayar edildiği gerekçesiyle çirkin davranışlarda bulunmuşlar, küfretmişler, hakaret etmişler.

Her ne hikmetse!.. 4 Temmuz’da yaşanan bu baskını TDK Başkanı 18 gün sonra açık etti.

Geçmiş siyasi devirlerde başkentte çok bürokrat odası baskını duydum. Konuların özü genelde iş takibi ile ilgili olurdu. Anında duyulur ve çok ses getirirdi!..

AKP iktidarı döneminde de çok sayıda AKP milletvekilinin müsteşar, genel müdür odalarını nasıl bastığını, tekme tokat dayak atıp ne veciz ifadeler kullandıklarına ve bunları siyaset kulislerinde nasıl ballandıra ballandıra anlattıklarına şahit oldum. Bir de Bakan dövüp, burna sert yumruk atanlar takımı var. Onları bir görseniz; havaları bin 500 gezerler. Dayak yiyen Bakan ve bürokratlar genelde Tayyip Erdoğan’a ağlarlar fakat sonunda bir orta yol bulunur.

Erkan Mumcu’nun Turizm Bakanlığı döneminde dillere destan AKP sloganı olmuştu;
“Hasan almaz basan alır” …

Baştan söyleyeyim; bu tür hadiseleri hiç onaylamam ve gerekçesi ne olursa olsun haklı görmem.

TDK Başkanı’nın açıklamaları ortada. “Baskın”da adı geçen CHP Antalya milletvekili Gürkut Acar’dan “çapulcu baskını” nı anlatmasını istedim. Yeni “darbe” tarifinin kabul edilemez olduğunu vurguladı Acar ve şöyle devam etti;

“Türkiye’de bu iktidarın aleyhinde yapılacak her şeyi bir gizli örgütün, bir yasa dışı örgütün faaliyetiymiş gibi gösteren anlayış ve buna ilişkin olağanüstü bir yargı var. Bunun adı demokrasi değildir artık. Bunun adı kesinlikle totaliter sistemdir ve Türkiye’de Türk Dil Kurumu da bu şeyle katkıda bulunmaktadır.”

–Olay nasıl oldu?

“Bu olayı öğrenince görüşmek istedik Türk Dil Kurumu Başkanı ile. Arkadaşlarla gittik. Önce randevu almaya çalıştık. Yok dedirttiler. Biz orada olduklarını biliyorduk. Türk Dil Kurumu’na gittik, içeriye girdik. Kitaplık gibi bir yer var orada biraz bekledik, gelmediler. Anladık ki gelmeyecekler. Çıktık kapısında bir basın açıklaması yaptık. Bu konu ile ilgili tepkilerimizi dile getirdik. Nasıl olduysa aradan 10-15 gün geçtikten sonra herhalde böyle bir açıklama gereği duymuşlar. Ne olayın güncelliği var, ne bizim açıklamamamızdan sonra o sessizlik, hiçbir cevap vermediler. Gayri ciddi bir şey bu.”

–Küfürler, hakaretler…

“Öyle bir olay yok ki. Tamamen uydurma. Biz aklı başında insanlarız, 4 siyasetçi oraya gittik. Süheyl Batum vardı, ben vardım, Dilek Akagün Yılmaz ve Nur Serter vardı. Hiç birimiz kimseye küfrederek siyaset yapmadı bugüne kadar. Küfretti demek bile bize yapılmış bir hakarettir. Biz küfürle siyaset yapmıyoruz. Biz orada Türk Dil Kurumu’nun Türkiye’de dille ilgili bir açıklama ve Türkiye’nin önünü açacak bir kurum olması gerekirken, Mustafa Kemal’in kurduğu bir kurum değil, bir devlet dairesi olduğu, iktidar yandaşı bir daire haline geldiğini görmekten üzüntülüyüz. O nedenle de küfürleşme hiçbir şey de yoktu. Başkan yoktu. Yok dedirttiler daha doğrusu. Ama arabaları falan oralardaydı belli ki yukarıdaki katlarda bir yerdeydi ama bize görünmedi, biz de kimseyi görmedik zaten. Kimi görüp kime küfredeceğiz ki. Oradaki, kapıdaki güzel insanlara küfür etmek aklımızdan ucundan bile geçmedi ve öyle bir olay yok zaten.”

TDK Başkanı’nın açıklamayı 18 gün sonra yapmasına gelince; Acar’ın değerlendirmesi şöyle;

“Bence bu kamuoyunu yanıltmak. Gezi olaylarını halkın gözünden düşürmek için bunu da bir propaganda vasıtası olarak kullanmaya çalışıyorlar. Eğer bir ülkede toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı yok ise o ülkede demokrasi yoktur. Türk Dil Kurumu maalesef bu darbe tanımını yaparak ve onun arkasında durarak ki bu açıklaması onu göstermektedir, kesinlikle bu konuda yandaş medya gibi, yandaş bir kurum olduğunu böylece ortaya koymuş oluyor. Olsa olsa bunu ben bugünkü şartlarda Başbakana veya iktidar partisine bir yaranma çabası olarak görüyorum.”

Ben de merak ettim; aşağıdaki kelimelerin anlamına TDK sözlüğünden baktım. Belki ilginizi çeker!..

İhanet: 1.Hıyanet, hainlik. 2. Evlilikte, sevgide aldatma, sadakatsizlik. 3. Gerektiğinde yardımda bulunmama, bir kimsenin güvenini yok etme.

Hain: Hıyanet eden (kimse):

Hıyanet: Kutsal sayılan şeylere el uzatma, kötülük etme veya karşı davranma, hainlik, ihanet. 2. Güveni kötüye kullanma, aldatma, vefasızlık.

Düşman: Birinin kötülüğünü isteyen, ondan nefret eden, ona zarar vermeye çalışan kimse, yağı, hasım, antagonist, dost karşıtı.