Dünkü yazımızdan devamla şimdi, 30 Eylül 2013 demokrasi paketi ile PKK’ya verilen tavizleri inceleyebiliriz. Farklı dillerde ve lehçelerde partilere seçimlerde ve önseçimlerde politik propaganda imkanının verilmiş olması, milli devlet yapısı içinde kabul edilebilir bir adım olmadığı gibi, AB üyesi Bulgaristan’da bile uygulanmamaktadır. Türkiye’de de PKK ve benzeri örgütlerden başka kimsenin böyle bir talebi yoktur. Bu adımın PKK’ya tavizden başka hiçbir anlamı yoktur.
Özel okullarda Kürtçe eğitimin önünü açan adım, Türk halkının tepkisini emmek, meseleyi zamana yayarak halka kabul ettirmek ve Kürtçe eğitime hazırlamak için bir ara uygulamadan başka bir şey değildir. Gelecek pakette Erdoğan ana dilde eğitimi Türkiye’nin gündemine taşıyacaktır. Bu hali ile PKK’nın ana dilde eğitim talebi tam olarak karşılanmasa da AKP Hükümeti, PKK’ya iyi niyetini göstermiştir.
Köy isimlerinin eski isimlerine dönebileceği maddesine gelince, gerçekten eski isimlere dönüş mü gerçekleşecektir yoksa eski isimler yerine PKK’nın uygun gördüğü sahte isimler mi konulacaktır bunu bekleyerek görmek gerekmektedir. Çünkü bir çok Türkçe köy ismi 1960’lardan buyana konunun uzmanı olmayan memurlar tarafından değiştirilmiştir. Eğer bu gerçek isimlere dönülecek ise sorun yoktur. Hayır, PKK’nın uydurukçasına dönülmenin önü açılacak ise bunu doğru bulmak mümkün değildir. Bu çerçevede Erdoğan’ın kent ve ilçe isimleri konusundaki talebi hükümet değerlendirecektir diyerek, hem bölücülere yeşil ışık yaktığını hem de halkı ürkütmek istemediğini görüyoruz.
Bazı harflerin kullanılmasına verilen cezanın kaldırılması hususuna gelince bunun demokratikleşme ile bir ilgisinin olmaması gerekir. Bu bir dil bilimi meselesidir. Ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın alanına girer. Öte yandan q, w, x harflerinin alfabeye eklenmesi talebi Türkiye’de dilbilimcilerin değil, PKK ve siyasi Kürtçülerin talebi olagelmiştir. Erdoğan da demokrasi paketinde bu konuyu ele alan yaklaşımı ile PKK’nın bir talebini karşılamıştır.
Demokratikleşme paketindeki en zarar verici husus ‘Andımız’ın ilkokullarda okunmasının kaldırılmasıdır. Özcan Yeniçeri Hocamız, Prof. Dr. Nurullah Çetin’in ‘Andımız Ayet mi?’ yazısını özetleyerek durumu ortaya koymuştur. ‘Andımız Ayet mi?’ yazısınahttp://www.21yyte.org/tr/arastirma/milli-guvenlik-ve-dis-politika-arastirmalari-merkezi/2013/09/30/7235/andimiz-ayet-mi adresinde ulaşabilirsiniz.
PKK’nın talebini yerine getirerek, ‘Andımız’ı kaldıranlar bir yandan İslam’ın ve Kur’an’ın emirlerini kaldırmış; öte yandan Türk Milletinden duydukları rahatsızlığı bir kez daha ortaya koymuşlardır. Sonuç olarak, PKK’ya verilen en büyük taviz, PKK’nın senelerce engellemek için çalıştığı Andımızı kaldırarak verilmiştir.
Bunun dışında PKK’ya verilen önemli ve gizlenmiş bir taviz siyasi parti üyeliğine getirilen kısıtlamaların ortadan kaldırılması ile ilgilidir. Mevcut yasanın 11. Maddesi’nin 5. Fıkrası “terör eylemlerinden mahkum olanların” siyasi parti üyesi olmasını yasaklamaktadır. Parti üyesi olan parti yöneticisi ve genel başkanı olabilmektedir. Eğer 11. Madde değişirken, 5. Fıkra da değişir ise bütün PKK’lılara siyasal parti yöneticiliğinin yolu açılmış olacaktır.
Pakete konulan kamuda başörtüsü yasağının kaldırılması, paketin Anadolu’da propagandasının yapılmasını kolaylaştırmak içindir. Yoksa başka bir vesile ile de yapılabilirdi. Seçimler konusunda bir karar açıklanmamış, atılabilecek adımlar sayılmakla yetinilmiştir.
Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi bu paket ne ilktir ne de son olacaktır. Bu uygulama ise PKK’nın salam stratejisine yani istediklerini dilim dilim elde etmesine çok uygundur. Üstelik taleplerini elde ederken, hiçbir geri adım atmamakta, Türkiye Cumhuriyetini sürekli geri adım atmaya zorlamaktadırlar. Türk Milleti içine sürüklendiği süreci henüz tam anlamı ile anlama noktasından uzaktır.