Yiğidim aslanım taa oralara kadar gitti de “puan çıkaracaktı”, hesap o hesap!..

Merkel, “tavlayı koltuğunun altına sıkıştırıp” bize doğru paket ediverdi!..

Hem de ne ile.!?

“Kendi pulu” ile..!

Yiğidim civanımın suratı o haldeydi ki;

“Daha da Berlin’e gelmem” türündeydi..

Tepkisi de, ertesi gün basın toplantısında..

“Bunları asimile etmeyin yav!..”

“Asimile” olmasına öfke duyulan Mesut Özil..!

“Alamanlaşmasa” ne olacak?!.

Gelip bizim takımda alaturkalaşacak da ne olacak!..

Hamit gibi, Halil gibi, Nuri gibi gömülmeyecek mi?!

Daha doğrusu, AKP zihniyetinin yönettiği bu federasyon değirmeninin taşları içinde öğütülmeyecek mi!?.

Almanların karşısına sürülen futbolcuları gördük..

Döküldüler!..

O futbolcular, bireysel yetenek olarak, futbol yetisi olarak Mesut’tan geri mi?!.

Hayır..!

Ama onları pestil eden otorite malum!..

İşini bilmez çavuşlar döner g....ü avuçlar hesabı!..

Bundan önceki maçta, galip gelmişlerdi de, ardından ortaya çıkan manzaraları

hatırlayınız...

Yiğidim civanım, teknik direktör hesabı olaya sahiplenmiş, galibiyetten alabildiğine siyasi rantiye toparlıyordu..

Hem ahaliye (Kendi yüzde elli sekizi) hem de futbolculara..

“Aha da benim yüzümden kazandınız!..” mesajı çakıyordu..

O karşısına dikilen futbolcuların halini de göz önüne getiriniz..

Vıcık vıcıktılar..!

Secde halinde “Padişahım çok yaşa!” modundaydılar ve kafalarında hesap tilkileri dolaşıyordu..

“Yaşadık ulan, başvekil kontenjanından prim yağacak!..”

(Bu arada şu son Alman soyunma odasını hatırlayın.. Merkel’in karşısında vakur duran, asla yılışmayan Mesut Özil görüntüsünü.)

Primin ve de kafadaki binbir iktidar nimetinin hesabı ile kimliklerini “mili futbol takımı oyuncusu” olmanın ötesine taşıyan, yeni nesil sporculardı onlar!..

Çünkü zaten “doğru yolun” o üslup olduğu zerkedilmişti zihinlerine..

Daha bir süre önce Başvekil, hepiciğini toplayıp (seçmeleri yani, cemaatvari olanları) “Açılım” meselesini de tezekür etmemiş miydi zaten!..

“Açılım” dedikleri “işin” de ne menem bir iş olduğunu, öyle çok çok bilmelerine de gerek yoktu zaten.. Başvekil abi ne diyorsa oydu..

Ve asıl olan, Başvekil abinin mesela nikah törenlerini şereflendirmeleri gibi bir ayrıcalığa da sahip oluyorlardı böylece..

Ve hatta gerektiğinde, kulüp başkanının kulağına, “Bizim oğlana sahip çık haa!” diye de bir ebeveyn durumu da hasılata girivermemiş miydi?!

Bu “teveccühe” ulaşmanın altın geleceğini onlar çok iyi biliyorlar.. Daha birkaç yıl önce başlarında olan abilerini görüyorlar..

Futbolu bıraktılar da ne oldu?..

TRT’ye mrtye transfer olup acayip parayı devlet kesesinden kaptılar çok Şükür!..

Demek ki, kendilerini bekleyen böyle bir “indiragandi” durumu vardır.. Yeter ki;

“Başvekil abinin teveccühü eksilmesin..!”

Böyle olunca da,

O yüzden, “sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısı” artık çağdaş uyanık olarak şu durumdaydı..

“-Gene yaptın numaranı attın golünü!..”

“-He hee hee.. Sizden bir şeyler kaptık Başbakanım!..”

İşte bu hal ve gidiş içerisinde çıkılan bir “Berlin seferi” izledik..

Mortingen olan bu zihniyettir.

İleri toplumlarda “geçmeyen” ama cennet vatanımızda, yüzde 58 onayla dimdik ayakta olan zihniyet...

Bu zihniyet; bir zamanlar geldiği Fenerbahçe’den zamparalık dahil her yamuk işi ile piyastos olmuş, kovulmuş kerameti menkulu, paraya boğup Milli Takım’ın başına taç yapan zihniyettir.. Saçı bitmedik yetimin hakkını savurmanın hesabı ahalinin gözünü boyamaktır..

Hepsinin ötesinde, bu kadar iddialı olduğun futbolda, “Bizde adam yok!!” üslubu ile Müslümanlara salyangoz satmaktır..

Sonuç..

Sağbek Sabri’yi solcu yapan keresteye, tek laf edemezsin işte böyle..

Merkel’in yanındaki “görüntüye” bakın..

Memleketin haline biz işte böyle bakıyoruz!..



http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=15234



- - - -