5 Şubat’a Dâir…

Abone Ol

Atatürk’ün Niğde’ye geliş tarihi olan 5 Şubat günü ilk defa 1981 yılında kutlanmaya başladı. Hem 12 Eylül’ün rüzgârı hem de Atamızın doğumunun 100. Yılı olması münasebetiyle o dönemde muazzam kutlamalar, şenlikler yapıldı. 5 Şubat 1934 tarihinde bu ziyaretin her yıl törenlerle kutlanması resmî hüviyet kazandı. O günün şartlarında siyah beyaz olarak filme alınan tören ve kutlamalar, 5 Şubat’a ne kadar önem verildiğini gösteren tarihi bir belge niteliğinde olup sadece o film bile başlı başına bir makale konusudur.   

Aile büyüklerimden Atatürk’e ve devlet büyüklerine dair anılar dinlemeyi severdim. Dedem Lütfi Soylu, 1934 tarihinde Niğde Belediye’sinde çalışmakta, amcası Mustafa Fazıl Soylu ise Belediye Başkanlığı görevindeydi. Atatürk’ün Niğde ziyaretinde karşılama komitesinde görevli olan Lütfi Soylu, Niğde Gazetesi’nin 5 Şubat 1981 tarihli Atatürk özel sayısında bu konuyla ilgili bir röportaj verdi. Röportajın sonunda ise şöyle diyordu: “ Atatürk Niğde’ye başkaca gelmemiştir. İlk ve son ziyaretleri budur ve bu şekilde yaşanmıştır.”

Bu ifade, şehir efsanelerini çürütmektedir. Zira Kurtuluş Savaşı esnasında Niğde’ye gizlice gelip kaldığı söylentileri, söylene söylene maalesef doğru kabul edilir olmuştur. Öncelikle şunu belirtmeliyim; Atatürk daha önce gelmiş ve Niğde’de kalmış olsaydı, dedem mutlaka bizlere anlatırdı. Onun böyle bir anlatımı hiçbir zaman olmadı.

30 Ekim 1918 Mondros Antlaşmasını takip eden günlerde Niğde bölgesinde mahalli direniş örgütlenmeye başlanmıştı. Direnişi Niğde’de başlatan ve organize eden, büyük dedemiz Osmanlı Dönemi Meclis-i Mebusan’da dört dönem (1908-1920) Niğde mebusluğu yapan Sadıkzâde Muhiddin Efendi idi. Muhiddin Efendi İstanbul’da görev yapıyor, ancak o günün zor şartlarında Niğde’ye de gelip bölgedeki çalışmaları idare ediyordu. Şayet, söylenildiği gibi 1919’larda Atatürk Niğde’ye gelmiş ve bir gece kalmış olsaydı; aile efradımız bunu bilir ve günümüze değin anlatılagelirdi.

Osmanlı döneminde birçok vilâyette valilik, Dâhiliye Nazırlığı, Şurâ-ı Devlet Reisliği yapmış olan şair ve yazar Ebubekir Hâzım Tepeyran, Muhiddin Efendi’nin yeğenidir.

Tepeyran, anılarını oldukça tafsilâtlı yazmış olmasına rağmen bunların içinde Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı esnasında Niğde’ye gelişine dâir bir anlatı yoktur. Aynı şekilde, eski valilerden Şefik Soyer, Niğde Mebusu Halid Mengi ( 1923-1950 dönemi) ve Atatürk’ün çok yakınında bulunmuş olan Alb. Halil Nuri Yurdakul da böyle bir ziyaretten bahsetmez. Bunlara ilâveten TBMM 1. Dönem Niğde Mebusları; Mustafa Hilmi Soydan, Zeynel Abidin Efendi ( Bayhan ) ve eski mebuslardan Ecz.Naim Erem’in  torunlarıyla yaptığım görüşmelerde de bu ve buna benzer bir ziyaret hikâyesi duymadım.    

Muhiddin Efendi’nin oğlu, Niğde Mebusu ( 1927-1945 dönemi) Faik Soylu’nun ve Hâzım Tepeyran’ın tüm arşivini ( evrak, mektup, telgraf v.s.) taramama rağmen Atatürk’le ilgili herhangi bir dokümana rastlamadım.       

 

Tarih yazımı, dedelerin ninelerin mangal başında torunlarına anlattıkları hikâyelerden ziyade belgelere dayanmalıdır. Maalesef, içinde Atatürk barındıran gerçek dışı hikâyeler doğru kabul ediliyor. Muğlak aile anıları kitaplara geçiyor, bizden sonraki nesiller için hatalı hale geliyor, olmayanlar olmuş gibi gösteriliyor. Araştırma yapan, tez hazırlayan, kitap yazan akademisyen veya araştırmacıların bunun gibi esâtırî anlatımlara itibar etmemeleri, sahte papaz haritalarıyla hazine arayan definecilerin pozisyonuna düşmemeleri gerekir.

5 Şubat 1934 tarihli Resmî Niğde Gazetesinin sürmanşetinde şöyle demektedir:

Millet Savaşı sırasında gelip bir akşamlık kaldığınız Niğde, sizi yıllardır özler ve gözlerdi.” 

Bu cümleden yola çıkarak Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı yıllarında Niğde’ye gizlice gelip bir gece kaldığı sonucu çıkarılmaktadır. Evet; Atamız 1919 yılında Sivas’tan Ankara’ya geçerken 22 Aralık günü Hacıbektaş’a gelmiş Çelebi Cemalettin Efendi’nin evinde 1 gece kalmıştır. 

Belki de burada, Hacıbektaş kastediliyordur. O yıllarda Hacıbektaş, Niğde’ye bağlı bir nahiye merkezi idi. Üstelik bu bağlılık 1541 yılından beri süregelmekteydi. 1948’de Kırşehir’e ardından da, Nevşehir’in 1954 senesinde Niğde’den ayrılmasıyla Hacıbektaş, ilçe yapılarak Nevşehir’e bağlanmıştır.

1916-1938 yılları arasında Niğde müftülüğü yapan Süleyman Avşar Efendi (Arısoy) Niğde’deki direnişin önderlerinden biriydi. Müftü Efendi, aydın bir din adamı olarak vaazları son derece etkili olduğundan halkın bilinçlendirilmesinde ve direnişe destek verilmesinde önemli rol oynamış gizli kahramanlardan biridir. Vali Şefik Soyer’in kardeşi Dr. Ruhi Soyer ( 12 ve 13. dönem Niğde Mebusu)  Millî Mücadele yıllarında Tıbbiye talebesiyken Niğde’deki direniş hareketlerini organize edenlerdendir. Soyer, gece yarısı Müftü Avşar Efendi’nin kapısını çalar, atının başından tutarak müftüyü Kayardı yolundaki Mâbudu Keleri’ne götürürmüş. Avşar Efendi, kelerin içine toplanan halka hitaben ateşli konuşmalar yapar, Millî Mücadele için yemin ettirirmiş.  Buraya kadar amenna…Kutsal dava adına yapılanlar takdire şâyan… ama bundan sonrası şöyle anlatılıyor:  Müftü Efendi’nin bu faaliyetleri Padişah’a jurnallenmiş. Padişah da idam hükmü vermiş. “Tez darağacı kurula ve Müftü Efendi asıla!” buyurmuş. Müftü Efendi’nin boynuna yaftayı asarak Hükümet Meydanına getirmişler. Müftü, asılacağı günün öncesinde hanımıyla helâlleşmiş. Hanımı da “Efendi! Gün doğmadan neler doğar, kadir Mevlâm büyüktür bir yol bulur.” demiş. İdam sehpasına çıkan cellat, ilmeği Müftü Efendi’nin boynuna geçirmek üzereyken uzaktan, kendilerine doğru yaklaşmakta olan bir kalabalık görmüşler. En önde de Mustafa Kemal Paşa yürümekteymiş. Paşa, darağacının önüne gelmiş, bir tekmeyle darağacını devirmiş. “Bundan sonra Padişahın değil bizim hükmümüz geçerli!” demiş. Atatürk’ün Niğde’ye ilk gelişi böyle olmuş yani…     

1981 senesinden günümüze kimi yerlerde 5 Şubat’la ilgili yazılarda Atatürk’ü karşılayanlar sayılırken Dr. Hüseyin Ülkü Belediye Başkanı olarak yazılmıştır. Halbuki Hüseyin Ülkü o tarihte Parti Başkanıdır. Aynı yılın Kasım ayında Belediye Başkanlığına seçilmiştir. Atatürk’ü karşılayan heyetteki Belediye Başkanı Mustafa Fazıl Soylu’dur. Soylu, 1925 ilâ 1934 tarihleri arasında Niğde Belediye Başkanlığı yapmıştır.

Bu konuda yapılagelen hatalardan en kronikleşmiş olanı ise “Atamızın Niğde’ye gelişi” diye kitaplarda yer alan, basında sürekli çıkan fotoğraftır. İşin hazin tarafı bunu 1981’den 2015 yılına kadar kimsenin fark etmemiş olması, bir Allah’ın kulunun da çıkıp “burası Niğde değil, Atamızın etrafındakiler Niğde eşrafı değil” dememeleridir. 

Bu durumun gün ışığına çıkması, Niğdeli olmayıp Niğde sevdasını yüreğine işlemiş tarihçi Albayımız İhsan Çanak sayesinde olmuştur. Çanak, Niğde’de görev yaparken bu konuya yoğunlaşmış ve bahsi geçen fotoğrafın 1934 yılında Niğde’de değil 1937’de Sivas’ta çekildiğini ispat etmiştir. Bu konuların izah edildiği kitapçığı, 2015 yılında Niğde İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü yayımlamıştır.

1981’de ilk defa Niğde basınında yer alan bu fotoğrafın kaynağı ise Mehmet Önder’in 1975 yılında Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarından çıkan “Atatürk’ün Yurt Gezileri” adlı kitabıdır.

İhsan Çanak Albayımız ve Prof. Nevzat Topal hocamızın tüm araştırmalarına rağmen 5 Şubat 1934 tarihindeki ziyarete dâir bir fotoğraf bugüne kadar bulunamamıştır. Atatürk’ün treni 5 Şubat akşamı Niğde Gar’ına saat 20.00 civarında girmiştir. Havanın kararması bir yana, izdihamdan dolayı da fotoğraf çekmek mümkün olamamış olabilir.

Atatürk’ün Niğde’ye daha önce geldiğine dair zorlama hikâyeler oluşturmanın elle tutulur bir tarafı yoktur. Bize düşen, hataları minimize ederek gelecek nesillere doğru bilgiler aktarmaktır. Mühim olan, Atatürk’ü iyi anlamak, inkılâp tarihimizi objektif kaynaklardan okumaktır.  

Cumhuriyet ateşinin hiç sönmeden yüreğimizi ısıttığı bu güzel iklimde Gazi Hazretlerinin bıraktığı mirasa sahip çıkan tüm hemşehrilerimizin bu onurlu gününü kutluyor, Niğde'mizin emanetlere sahip çıkan vefalı halkına selâm ediyorum.