10 Kasım dan 10 Kasım a Atatürk’ü Anmak!

Abone Ol
Atatürk’ümüzü anmak birbirini tekrar eden “anma törenleri” değil çünkü. 10 Kasımdan 10 Kasım a Atatürk ilke ve devrimlerini hatırlayanlar gerçek Atatürkçü olamazlar. Atatürk’ü Atatürk’ümüzü her gün her saat beynimizden ve kalbimizden geçirmekte değildir. Atatürk    sevgisi ve anması.
 
      Atanın fikirleriyle bütünleşmektir,çizdiği ve gösterdiği çağdaş uygarlık yolu için mücadele etmek ve onun hedeflerini yakalayıp aşmaktır. Atatürk’ü sevmek ve layıkıyla anmak. Gerçek anlamda Atatürk sevgisi 24 saate sığmadı gibi 365 gün 6 saate de sığmaz onu “iki şiirle, iki yazıyla”   anılması, kuru söylemlerle “Atatürkçüyüz,izindeyiz” denilmesi Atatürk sevgisini tarife onu anlamaya yetmez.
 
       Artık benim yaşımdaki çoğu genç ne Çanakkale Zaferini ne Kurtuluş Savaşını hangi zahmetlerle hangi zorluklarla kazanıldığını bilmiyor. Şu anda nasıl böyle hür ve özgür dolaştıklarını bunu kime borçlu olduklarını   hatırlamıyorlar.Ulusunun özgürlüğü için padişahın tüm unvan ve apoletlerini bir çırpıda çıkarıp atan,idam kararına rağmen bağımsızlık mücadelesine kesintisiz devam ederek yorgun düşmüş,işgale uğramış bir topluluğu idealleri ve hedefleri doğrultusunda birleştirip “egemenliğin kayıtsız şartsız millette” olduğu inancını ilkeselleştirip vatanın her karış toprağını düşmandan temizleyerek bu günlere gelindiğini fark edemiyorlar.
 
        Her okulda 5-6 gün sonra 10 Kasım anma törenleri yapılacak. Bazı öğrenciler şiir okumaları için seçilecek, sunucu öğrenciler Atatürk’ün “özlü sözlerini” sunuşları arasında güzel, güzel okuyacaklar.Hazırlanacak program 09.05 ‘e başlatılıp 1 ders saati bu program için yeter sayılacak.
 
         Son altı yılına bire bir tanığım biz öğrenciler “görevli öğrenciler” dışında programı dikkatle takip edemeyerek dinleyemeyeceğiz ve öğretmenler kızacak “kızım evladım doğru durun, dinleyin” türünden uyarılarla anma bitecek ve bu yılda defter kapatılmış olacak.
 
         İşte tüm okullarda olacak şey bu “10 Kasım” demek bizim için “doğru durun,sessiz olun,gülmeyin,alkışlamayın (son iki üç yıldır alkışlayın ama “ abartmayın” da deniliyor) önünüze dönün” cümleleriyle eşleşmiş durumda. Onun için Atatürk’ü anmak bu olmasa gerek diyorum.
 
        10 Kasım büyük bir liderin dünya gözlerini yumma tarihidir. Evet, ancak unutulmaması, unutturulmaması gereken aynı zamanda 10 Kasım tarihi Atatürk’ün düşünceleriyle “ölümsüzleşmeye”, eserleriyle dünya durdukça yaşamaya başladığı tarihinde yıl dönümü olmasıdır.
 
       Törenlerde anlatılmayan Atatürk’ün düşünce sistemidir.Törenlerde yer verilmeyen onun fikir hayatıdır. Ders konularında anlatılmayan da,yeterince açıklanmayanda budur. “Şiirlerle,” “iki güzel” sözüyle geçiştirilerek değil, Atatürkçü Düşünce sistemini,onun ülküsünü,mücadele azmini ve millet sevgisini anlatan sunum ve slaytlarla zenginleştirilmiş ve “azarlardan” uzak “medeni” insanlara yakışan şekilde “konferans salonlarında” uzman bilim insanlarından Atatürk’ümüzü dinlemek hayal olmasa gerek.
 
       Gerçek anmaların ve Atatürk’ü “ölümsüz” kılmanın yol ve yöntemlerinin ortaya konabileceği günleri hep beraber görecek miyiz? Bilemiyorum.Bile bildiğim ve çok üzüldüğüm “anma törenlerimiz” bir birini tekrar eden ve formaliteden yapılan tören havasında geçiştirildiğidir.