ABD Başkanı George W. Bush, 11 Eylülde ikiz kulelerin yerle bir olduğu gün;”Terör nerdeyse bulup vuracağız” dedi, ardından Afganistan’a girdi, milyonlarca insanın ölümüne sebep oldu ve bunu yaparken de hiç bir devletten de izin almadı. Sonra da Irak’ı işgal etti. Bununla da yetinmeyip Mısır ve Libya’yı karıştırdı. İşgal sırasında ortaya attıkları gerekçelerin hiç birisi de doğru çıkmadı. Bu olaylara neden NATO ve BM sessiz kaldı Bugünlerde Suriye ve İran üzerinde bir takım oyunlar, senaryolar hazırlanmaktadır.

Bu katliamları AB, ABD ve İsrail yaparsa haklı, başka devletler kendilerini savunma amacıyla yaparsa suçlu sayılırlar öyle mi? Aslında onların gayesi petroldür Bu nedenle Irak kan gölüne döndü. Mısır ve Libya’da binlerce Müslüman katledildi. Filistin kan ağlıyor.

Başkan Bush, bundan sonraki aşamada ”Büyük Ortadoğu ve Kürdistan” hayalleriyle PKK’yı, Barzani ve Talabani’yi taşeron olarak kullanıp, Türkiye’nin üzerine salmıştır. Bir yandan PKK’ya lojistik destek verirken, diğer yandan da “Türkiye bizim kadim dostumuzdur” demektedir. Bu sözler hiçbir zaman inandırıcı olmamıştır.

Yıllarca Türk’ün ekmeği ile beslenen, Barzani ve Talabani bu gün ABD’nin uşaklığını yapmaktadır.

Bir zamanlar Saddam’ın şerrinden kaçıp Türkiye’ye sığınan Peşmerge çapulcularına ne demeli? Türk milleti onlara sofrasından ekmeğini bölüp vermiş ve koruma altına almıştı. Peki, onlar bu gün ne yaptılar? Bu necip milletin sırtından hançerlediler ve PKK’ya sahip çıktılar. Hatta daha da ileri gidip “Türkiye’ye bir kediyi bile teslim etmeyiz” dediler.  Ne yazıktır ki, biz her şeyi çabucak unutuyoruz.

TBMM’ inden çıkarılan teskereden hemen sonra Barzani ve Talabani ağız değiştirdiler; “Bizde PKK büroları yok, onlar dağlarda, yerlerini de bilmiyoruz” dediler. Sonra Başkan Bush’un talimatıyla, Türkiye’deki işbirlikçilerle birlikte, bilmedikleri PKK’nın kamp yerine gittiler, çocuk katili Apo’nun posteri önünde protokol imzalayarak 8 askeri teslim aldılar.


Bu sırada ABD’nin dışişleri Bakanı Condoleezzeza Rice Türkiye’ye geldi. Türk askerinin başına çuval geçirilmesine göz yuman ABD’nin Amerikan İşgal Kuvvetleri Komutanı General Kasey, Kuzey Irak’a Barzani ile görüşmeye gitti ve yerini bilmedikleri PKK kamplarından 8 Türk askerini teslim aldıktan sonra Türk yetkililere teslim ettiler.

Kaçırılanaskerler DTP li çıktı;
1)Ramazan Yüce: Mardin Dtp Gençlik Kollari Üyesi
2)İrfan Beyaz: G. Antep Dtp Gençlik Kollari Başkani
3)Fuat Baş Da:Cihanbeyli Dtp Gençlik Kollari Üyesi
4)İlhami Demir: Ağri-Patn Dtp Gençlik Kollari Üyesi
5)Hali Tan: Adana Dtp Gençlik Kollari Üyesi
6)Özhan Şaban Ğlu: Hatay Dtp Gençlik Kollari Üyesi

Şimdi burada biraz duralım ve bir zaman tünelinden geçerek gerçekleri gözler önüne koyalım;
Türk Ordusunun kararlı Tutumundan sonra etekleri tutuşan Barzani, Talabani ve Türkiye’deki işbirlikçileri Amerika’dan aldıkları talimat gereği, güya arabulucu ve iyi niyet şövalyeliğine soyundular.
Gazeteci Saygı Öztürk'ün haberine göre, “Van Milletvekili Fatma Kurtulan'ın 1992'de evlendiği eşi Salman Kurtulan'ın, PKK üyesi olduğu gerekçesiyle 1999'dan beri gıyabi tutuklama kararıyla arandığı ortaya çıktı. Kurtulan'ın halen Kuzey Irak'ta olduğu tespit edildi.[1].

Örgütte söz sahibi olan, Salman Kurtulan hakkında Adana  (DGM) Başsavcılığınca terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle soruşturma açıldı. Hakkında gıyabi tutuklama kararı verildi. Salman,  Kuzey Irak'ta olduğu, örgütlenme ve siyasi çalışmalar yaptığı ifade edilmektedir.”

Milli Gazete’de Mustafa Kardaş ve Mustafa Yılmaz tarafından yayınlanan “Ankara Kulisi” köşesinde bomba gibi bir iddia yer aldı. Hakkâri Dağlıca'da 12 askerin şehit edildiği PKK saldırısının ardından kaçırılan 8 askerden birinin DTP milletvekili Ahmet Türk'ün yeğeni olduğu öne sürüldü. Bilindiği gibi burada ABD, Talabani, Barzani, PKK ve yandaşları suçüstü yakalanmışlardır.

Güneydoğu’da, Çocuk Katili Apo’nun talimatıyla sivil, asker 35 bin insanımızı şehit eden PKK’lı hainler, işi iyice azıya almışlardı.

 24 Mayıs 1993 günü Elazığ-Bingöl Karayolu Bilaloğlu Mevkiinde,üzerlerine 1570 adet mermi sıkılarak topluca şehit edilen 33 Mehmetçik ne çabuk unutuldu? Siz bunlara nasıl insan dersiniz?

Bugün Barzani'nin tüm gelirleri kaçakçılıktan, gayrı meşru yollardan elde edilmektedir.

Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu'nun 2005'te hazırladığı raporda: Barzani'nin Kuzey Irak'ta kurulu iki sigara fabrikasına, başta makine olmak üzere sigara üretiminde kullanılan her türlü madde, Mersin Serbest Bölge'de kurulu 7 şirket aracılığıyla gönderiliyor.

Raporda bölgede kurulu ve paravan şirket olan Panama orjinli Golden Universal'ın Al-Tahir ve Dolphin şirketleriyle ortak iş yaptığı ifade ediliyor ve Kuzey Irak'ta kurulu Barzani'nin fabrikaları istenen her türlü markayı sahte olarak üretipTürkiye'ye sokmakta,buradan elde edilen gelirin büyük bir kısmı terörist örgütlere aktarılmaktadır.

Habur kapısından geçen binlerce vasıtanın her birinden Peşmerge ve PKK’nın 100 dolar aldığını şoförler inkâr etmiyorlar. Alınan bu haraç, sonuçta mermi olarak Mehmetçiğe sıkılan kurşun olarak bize yansıyor.

Tercüman gazetesinde 08.11.2007 tarihli yorum yazısında; Türkiye’ye karşı her fırsatta kin kusan Irak Devlet Başkanı Celal Talabani “PKK ile mücadele edemiyoruz “diyor. Ama Türkiye’de hesapsız servet kazanıyor. İstanbul’daki ASİLSAN İnşaat adlı şirkette Belkıs Hanbarlı, Emel ve Maruf Ataoğlu ile ortak restoranlar işletmektedir bu şirketlerin başında ise Talabani’nin yeğeni Araz Borhan Talabani bulunmaktadır.

Türkiye’nin PKK belasını yok etmek için Irak’a girmesini istemeyen Talabani, Türk topraklarında rahat dolaşmaktadır. Kuzey Irak’ta PKK’ya her türlü desteği vermektedir. Türkiye’den kazandığı paraları Irak’a taşımaktadır. 

Talabani Kandil Dağındaki PKK’yı korumak üzere peşmergeleri görevlendirdiği bilinmektedir.

Barzani'nin sahip olduğu veya ilişkide olduğu Mersin Serbest Bölge'deki

*Golden Universal,Feder Dış Ticaret, Dolphin Dış Ticaret, Sunset Adviser, Teknotaş, SönmezlerNakliyat, As Pazarlama şirketler  halen hizmet vermeye devam ediyor.

Barzani ve PKK’nın bu cüreti nereden aldığını bilmem daha nasıl anlatılmalı. Bu gün Kandil sorunu çözülemiyorsa bundan kimlerin sorumlu olduğu ortadadır.

Kaynak: Vatan Gazetesi 08.11.2007
 


[1] Vatan Gazetesi Manşet yazısı,08.11.2007