Demokrasi paketinde “q”,“w”, ”x” harflerinin serbest bırakılması, basında normal bir olay gibi servis edildi. Paket’in ana konusunun “türban” ve “seçim barajı” ile ilgili maddeleri olduğu vurgulandı, ekranlarda bu konular, akıl daneler (!) tarafından enine boyuna tartışıldı. Türk alfabesinin içinde bulunduğu tehlike göz ardı edildi.

Gerçek ise görüldüğü gibi değil. Paket, terör örgütünün Kürtçe konusundaki dayatmalarına (hatta toprak talebine) büyük ölçüde cevap veriyor. Şimdilik özel okullarda okutulması serbest bırakılan Kürtçe, zamanı geldiğinde tüm okullarda da serbest bırakılacak gibi görünüyor.

Vakvakları ürkütmemek için yapılan açıklama ise evlere şenlik! Sözüm ona, Kürtçede yer alan ve Türk Alfabesi’nde kullanılmayan "q,”w”,”x" harfleri, alfabe’ye alınmayacakmış! Sadece klavye de özgür bırakılacakmış!

Yerseniz!

Bu durum dilde birlik esasını yok edecektir. Millet olma bilinci kaybolacaktır.

Elbette her etnik ya da azınlık unsurlar, kendi ana dillerini kullanacaklardır. Ancak, bunun için hâkim unsurun kullandığı dilin yapısını bozacak bir tutum içine girmek ne demek oluyor? Bu uygulamanın Batı’da bir örneği var mı? Fransa’da, Fransızcayı Koruma Kanunu çıkarılmıştır. Uymayanlara ağır cezalar getirilmiştir. Fransa Dışişleri Bakanı Avrupa Birliği toplantısında İngilizce konuştuğu için devlet başkanı J. Chirac salonu terk etmiştir. Onlar ‘Fransa’yı bin yılda Fransız dili yarattı’ fikrini savunurlar kendi milletlerinin oluşmasında dillerini ilk sıraya koyar ve bu nedenledir ki dillerini kutsal kabul ederler. Fransa’da müseccel markalar dışında dükkân, mağaza, sokak, restoran isimleri Fransızca olmak zorundadır. Bin yıllık Fransız dilinden Türkçenin ne eksiği var? 

Ülkemizde ise, Türkçenin korunması kanunu çıkartılacağına tam tersi yapılmakta, Türkçemiz; Arapça, İngilizce ve bu yetmezmiş gibi şimdi de Kürtçe ile melezleştirilmekte, yozlaştırılmaktadır.

Kürt kökenli Türk vatandaşlarının yaşadığı yerleşim yerlerinin adları da Kürtçe olacakmış! Bu da federatif yapıya zemin hazırlamak demektir.

BDP’li vekil, Şubat 2013’ de,  “ê, î, x,w,q” harflerinin alfabede kullanılması için kanun teklifi vermişti. Şimdilik üç harf tamam, sırada, “ê” ve “î” harfleri var.

İktidar bu paket ile Terör Örgütü’nün taleplerine cevap vermektedir.

Türkiye Cumhuriyeti, federatif bir yapıya dönüştürülüyor. İki resmi dilli bir yapı ortaya çıkıyor. Binlerce insan nüfus müdürlüklerine müracaat ederek, adlarına bu üç harfi eklemek isteyecektir. Nüfus ve tapu kayıtları değişerek, resmi kayıtlara girecektir. Hatta askerî kayıtlardaki kimlikler de değişebilecektir. BDP’ nin verdiği kanun teklifinde tüm bu unsurlar yer almaktadır. Hal böyle olunca da halk ikinci bir dile alışacaktır. Zamanı geldiğinde de bu harfler, Türk alfabesinin içine monte edilecek, Kürtçe ile Türkçenin bütünleşmesi sağlanacaktır. İktidar mensupları ne demişti?

“Paketler devam edecek”

(!..)

Bu gidişten muhalefet partileri CHP ve MHP’ de sorumludur. Tehlikeyi önleyememişlerdir. Atatürk’ün partisi ve varisi olmakla övünen CHP, kurucusunun devrimlerine ve Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkamamıştır. MHP ise laf siyaseti yapmaktan, meydanlarda esip gürlemekten, AKP sıkıştığında ona stepne olmaktan başka bir işe yaramamıştır. (Bkz. son olarak Suriye tezkeresine  “Hayır!” diyememiş,  çekimser kalmıştır. Genel başkan yardımcısı ise “Evet” oyu kullanmıştır.)

*

Türk diliyle oynamak ve Andımızı kaldırmak, Millet olma bilincini yok etmektir!

AKP’li Burhan Kuzu bile dayanamamış ve “Anadilde eğitim bölücüdür. Ülkeyi böler…” diyerek bir gerçeği dile getirmiştir. Umarız ki iktidarın içindeki diğer “kuzular” da uyanır ve bu sözde demokrasi paketlerinin ülkeyi nasıl bir uçuruma sürüklediğini anlarlar.
On bir yıldır, “kuzeye bakıp, güneyi görmeyen” bu iktidar, Türk milletini görmezden gelmektedir. Başbakan bir kez bile “Türk milleti“ dememiş, diyememiştir. İktidar son yıllarda Batı’ya da bakmamaktadır. Gözlerini direkt olarak Doğu’ya çevirmiştir… Bugüne kadar Atatürk ve Cumhuriyet bağımlılarının taleplerini de görmezden gelmiş, sadece kendi tabanının ve Terör Örgütü’nün isteklerini dikkate almıştır.

Ancak, unutulmamalıdır ki;

Bu Cumhuriyeti, çoğunluğa sahip olanlar yani Türkler kurmuştur. Bu vatan, son Türk Yurdu’dur. Bu böyle bilinmeli ve böyle kabul edilmelidir.

Azınlığın talepleri, çoğunluğa dayatılamaz!