Kendilerini ayrıcalıklı gören bazı insanlar; ya soy, ya servet ya mal, ya güçle kendilerini farklı görmüşlerdir.
 
Bir yanda seçkinler yani halkın çoğunluğunun emeğini sömürerek en iyi giyinen, en iyi yiyecekleri yiyen, en iyi yerlerde oturanlar. Diğerleri ise ırgatlar. Bu ikilemede çoğu kez, din kullanılır. Bir yandan bütün insanlar eşittir derler, diğer yandan kendilerini kandıran, yanıltan, sömüren büyüklerine, Tanrının seçkin kulları derler, onlara biat etmek gerekir derler, onlar özel insanlar derler. Dogmalar ve biat algısı; insanların sorgulama algısını kilitler.
 
İdeolojik akımlarda farklılık var mıdır, yoktur. Düşüncede, anlayışta, uygulamada dincilerden farkları yoktur ama söylemlerinde farklı görünürler. Demokrasi denen oyunda seçkinlerde, ayrıcalıklarda ve paryalarda değişme yoktur.
 
Her iki akımda; ilk ve ortaçağ mistik düşünce odaklıdır.
 
Temelde insan beynini ele geçirmek yatar. İnsan beynini ele geçiren ve yaşam tarzını kurgulayan bu savaş, eğlenceden eğitim ve kültüre kadar bir çok alanda sessiz ve derinden devam ediyor. Bu zihinsel savaş aslında kültürel salgın olarak yayılıyor.
 
İnsan beynine en yoğun bilgi girişinin olduğu ortamlar; eğitim kurumları, yazılı ve görüntülü medya, internet ve eğlence mekanları bu salgının yayılma yerleri. Çünkü bu virüs bilgilendirme, eğitim, öğretim, eğlendirme gibi yararlı faaliyetler sırasında zihinlere kolayca nüfuz ediyor.
 
Değişim virüsünün uyuşturduğu beyinlere kolayca yerleşen ve hastalıklı yaşam tarzını sinsice yükleyen bu salgın değişim kültürü, çağdaş ve modern yaşam gibi isimler arkasına saklanarak, yöresel ve geleneksel ne varsa silip süpürüyor.
 
İlk aşama, dış dünyayı tanıma ve bilgilendirme maskesiyle yapılan zihinsel aldatma ile başlar. Yararsız bilgilerle, pembe hayallerle sanal bir dünya kurulurken aslında yapılan iş, zihinsel aldatmadır. Bu pembe dünyanın zihinleri uyuşturan morfini ise siyasettir..
 
İkinci aşama; bilgi bombardımanı arasına sokuşturulan kirli bilgilerle inşa edilen zihinsel kirletme dönemidir. Bilgi çağının en ciddi sorunu, bu bilgi kirlenmesinin yıllar süren tortusu olan zihinsel kirlenmedir. Bu dönemde yalan yanlış bilgiyle doldurulan kirlenmiş beyinler, kendilerine yaklaşan felaketi kurtuluş gibi görürken, bilinçaltına yazılan seçenekler listesinden seçimler yapmayı özgürlük zannedebilir.
 
Üçüncü aşamada, yabancı kültürel değerler ve düşünce şekli bütün zihni kaplarken zihinsel işgal tamamlanıyor demektir. Beyinler sığlaşırken yaşam tarzı istenilen şekle dönüşmüş olur.
 
Son aşamada ise, zihinsel köleliğe yol açan zihinsel soykırım dönemidir. Bize ait ne varsa, acımasız şekilde imha edilir. Milli ve manevi değerler, vatan, bayrak, din, ahlak ve size ait her şey gereksiz, modası geçmiş ve çağ dışı kabul edildiği için imha edilmelidir.
 
Bu son dönem bildiğimiz soykırımdan daha acımasız ve tehlikelidir. Çünkü maddi soykırıma uğrayan toplumlar bedenen yok olduğu için, artık onları kullanma şansı yoktur.
 
Zihinsel sürüleşen toplumlar ise; asgari bir ücretle köle olarak kullanılabilir. Esareti kurtuluş olarak algılayan bu gönüllü kuzular, beyinlerine işlenen biat ve itaat programları sonucu sefalet ücretiyle çalışan verimli sürüler olurlar. Kanlı savaşlar sonucu esir alınan toplumlar ise sürekli isyan ettiği için verimli değildir. Aradaki fark budur.
 
Zihinsel sürüleşen toplumlar; yaşam tarzını dışarıdan yüklenen değerlere göre tanzim ettiği için kendi değerlerine yabancılaşır, küçümser hatta onları düşman gibi görmeye başlar. Kutsal değerleri çiğnenir veya satılırken sevinir ve üzülenleri yadırgar, nolmuş yani, der.
 
Çünkü ruhunu yeni kutsallar sarmıştır. İnsani değerlerin yok edildiği bu yeni yaşam tarzına insanlar yoğun reklam, propaganda ile çabucak alıştırılmaktadır.
 
Aşağılayan anlayışın temeli işte bu zihinsel sürüleşmedir. Zihinsel işgalin gizlenerek sonu gelmez eleştirinin reyting malzemesi yapılması, toplumsal barışı kilitler.
 
Derin güçler; refahını, sömürerek sağlarken, demokrasi insan hakları özürlük sakızı ile yönetim mekanizmasını kendi yetiştirdiği insanımsı ajan işbirlikçi robotlarla şekillendirirken, kaos çıkarmaya devam ediyor.
 
Çatışmalara, kin nefret ve öfke seline bakın.  İnsanlar birbirini eleştirme hastalık virüsünün pençesinde kıvranıyor. Ne diyelim?
 
Günün Sözü: Sorgulamayan insanın, güdüleri ile hareket eden hayvandan farkı yoktur.