Gene sizlere, kendinize gelmeniz için bir şeyler karalamak istiyorum. Amacımız sizleri gene incitmek değil, mutlu olmanızı temin etmek.
İnşallah cebimize para mı koyacaksın gibi bir düşünce içinde değilsinizdir. Bildiğiniz gibi çalışan herkesin rızkı Allah tarafından garantilenmiştir.
11 / HUD – 6.Ve mâ min dâbbetin fil ardı illâ alâllâhi rızkuhâ ve ya'lemu mustekarrehâ ve mustevdeahâ, kullun fî kitâbin mubîn(mubînin).
Ve yeryüzünde yürüyen bir canlı yoktur ki; onun rızkı, Allah'ın üzerine (Allah'a ait) olmasın. Ve onun karar kıldığı (kaldığı) yeri ve onun emanet (geçici) durduğu yeri bilir. Hepsi Kitab-ı Mübîn'dedir.
          Elimizde bir sihirli değnek yok ama Allah’tan öğrenenden öğrendiğimiz, hamd olsun bir değişmez Kitabımız var. Evet, içinde de her şey açıklanmıştır.
16 / NAHL – 89.Ve yevme neb’asu fî kulli ummetin şehîden aleyhim min enfusihim ve ci’nâbike şehîden alâ hâulâ(hâulâi), ve nezzelnâ aleykel kitâbe tibyânen likulli şey’in ve huden ve rahmeten ve buşrâ lil muslimîn(muslimîne).
Ve o gün, bütün ümmetlerin içinde, onların üzerine, onların kendilerinden bir şahit beas ederiz (vazifeli kılarız). Ve seni de onların üzerine şahit olarak getirdik. Ve sana, herşeyi beyan eden (açıklayan), hidayete erdiren ve rahmet olan Kitab'ı, müslümanlara (Allah'a teslim olanlara) müjde olarak indirdik.
           Size özellikle âyetler ile anlatıyorum ki söylediklerimizin bize değil Rabbimize ait olduğuna iman edin.
           Evet, mutsuzsunuz ve mutlu olmak için hayatınızı hayallerinize endeksli yaşıyorsunuz. Peki, hiç hayallerini yaşayan bir tanıdığınız var mı? O zaman takip edin onu, bakın onun da mutlu olmadığını göreceksiniz, eğer O Allah dostu değilse.
Neden o, sizin sahip olmak için hayatınızı harcadığınız hayallerinizin sahibi olmuş bir insan ve mutlu değil? Sakın “saf, beceriksiz” demeyin. Siz de bu kafayla o noktada olsanız kendinizi bedbaht ve sonsuz bir karanlıkta hissedeceksiniz. Çünkü siz zevk ile mutluluğu birbirine karıştıran birisiniz. Ne çevrenizde, ne de birisinin anlattığı o mutlu insanı görmemiş ve duymamışsınız. Eğer mutlu olmak istiyor ve nasıl olunacağını bilemediğinizi kabul ediyorsanız bu yazıyı ciddi olarak ve birkaç kez okuyun, sonra da bu konu üzerinde düşünün.
          Bir insanın Allah ile ilişkisi, sevgi ve aşk düzeyinde değilse, onun mutlu olması mümkün değildir. Dünya ve ahiret saadeti de bu kafayla olmayacaktır. Her şeyin sahibi olan Allah, yarattığı insanın nasıl mutlu olacağını en iyi bilendir. Her şeyin sahibi olan Allah, mutluluğun da Sahibidir.
          Hâlbu ki hayal bile etmeniz mümkün olmayan bir zenginlik vaat etmiş Allah:
45 / CASİYE – 13.Ve sahhare lekum mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardı cemîan minh(minhu), inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne).
Ve göklerde ve yerde olanların hepsini kendinden (bir lütuf olarak) size musahhar (emre amade) kıldı. Muhakkak ki bunda, tefekkür eden bir kavim için mutlaka ayetler (ibretler) vardır.
          Nerede insanlarda öğüt alıp düşünmek değil mi? Kendi aklınız ile nefsinizin arkasından koşmakla geçen bir ömrün heba olduğunu bilerek ve isteyerek dini bilmeyen din öğreticilerinin vaatleri ile kendinizi kandırdığınız bir dünyada yaşıyorsunuz.
        Her şeyden önce Allahın dostu olmak için Rabbimize yalvarın, yalvarın ki sizi kendine dost ittihaz etsin. Sizin için korku ve mahzun olmak söz konusu olmasın.
10 / YUNUS - 62 .E lâ inne evlîyâallâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
Muhakkak ki Allah'ın evliyasına (dostlarına) korku yoktur. Onlar, mahzun da olmazlar, öyle değil mi?
10 / YUNUS - 63 .Ellezîne âmenû ve kânû yettekûn(yettekûne).
         Onlar, âmenûdurlar (ölmeden evvel Allah'a ulaşmayı dileyenlerdir) ve takva sahibi olmuşlardır.
10 / YUNUS - 64 .Lehumul buşrâ fîl hayâtid dunyâ ve fîl âhıreh(âhıreti), lâ tebdîle li kelimâtillâh(kelimâtillâhi), zâlike huvel fevzul azîm(azîmu).
Onlara, dünya hayatında ve ahirette müjdeler (mutluluklar) vardır. Allah'ın sözü değişmez. İşte O, fevz-ül azîmdir.
       Bakın ayette neler vaat etmiş Allah. Yunus Emre gibi olmak isteseniz, Rabia Sultan gibi olmak isteseniz. Onlar gibi ERMİŞ, (Ruhunuzu sizi yaratan Rabbimize ulaştırmayı dileyip, fizik bedeninizi, nefsinizi, cüzi iradenizi, Sahibi olan Allaha teslim etmeyi dileseniz.) vuslat olmak isteseniz, müslüman (ruhunu, fizik bedenini, nefsini, iradesini Allah’a teslim eden) kişilerden olup salih kullardan olsanız… Ne olur yani bir deneseniz? Sakın “olmaz” demeyin.               Bakın Allah ne diyor:
21 / ENBİYA - 105 .Ve lekad ketebnâ fîz zebûri min ba’diz zikri ennel arda yerisuhâ ıbâdiyes sâlihûn(sâlihûne).
Andolsun ki; zikirden (Tevrat'tan) sonra Zebur'da, arza salih kullarımızın varis olacağını, yazdık.
        Arzın sahibi olacaksınız. Hepsi bu kadar değil tabiî. Ona dost olmak istediğiniz için nura çıkarılacaksınız.
6 / EN'AM - 122 .E ve men kâne meyten fe ahyeynâhu ve cealnâ lehu nûren yemşî bihî fîn nâsi ke men meseluhu fîz zulumâti leyse bi hâricin minhâ, kezâlike zuyyine lil kâfirîne mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
Ölü (Allah'a ulaşmayı dilememiş) iken (ona on iki ihsan vererek) dirilttiğimiz ve insanlar arasında onunla yürüyeceği nur verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde olup, ondan çıkamayacak kimse gibi midir? Böylece kâfirlere, yapmış oldukları şeyler süslü gösterildi.
         İşte nefsiniz ve hayallerinizi elde ederek süslü gördüğünüz yaşantınız ve sahte bir mutluluk, yani beş dakika sürecek zevk. Bunun için kim bilir kaç kişiyi incittiniz? Kaç kişinin hakkını gasp ettiniz? Arkanızda bir yığın incinmiş insan bıraktığınıza değdi mi? Mutlu musunuz artık vicdanınız sizi rahatsız ediyorken? Kendinizi aydın sanmanız yaptıklarınız ile bağdaşıyor mu? Çağdaş ve sosyal bir kişi olalım derken hem Allah’ın sevgisini kaybettiniz hem de çevrenizde olan insanların sevgisini.Sakın herkesin saygı gösterdiğine bakmayın. Sizi saydıran güç elinizden giderse ki mutlaka Allah sizden o gücü alıp ne kadar aciz olduğunuzu size gösterecektir, sizi yaratana teslim olmanız için bir şans daha verecektir. O, verenin de alanın da Allah olduğunu idrak eder de hamd ve şükrederseniz o zaman gerçekleri görürsünüz.
YOKSA ŞÖYLE DERLER SİZİN İÇİN:
NE KENDİSİ GÖRDÜ HUZUR.
NE BAŞKASINA VERDİ RAHAT.
ÇEKTİ GİTTİ DÜNYADAN.
DAYANSIN EHL-İ KUBÛR.
Yapacağınız iş çok basit: Ruhunuz size ait değil Allaha ait ve bir emanet. Sahibine ulaştırmayı dilemeliyiz ki O Allah bu dilek üzere bizi hidayet etsin. Ayni zamanda bizlere verilen fizik beden, nefs, iradenin de Allah’a teslim (müslim) edilmesi farz. Bu şartlarda Allah’ın yardımını devamlı alabiliriz.
39 / ZUMER - 54 .Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne).
Ve Rabbinize (Allah'a) yönelin (ruhunuzu Allah'a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O'na (Allah'a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah'a teslim edin). (Yoksa) sonra yardım olunmazsınız.
        Aksi takdirde âyette de bahsedildiği gibi Allah’ın yardımını alamazsınız. Nefsiniz size devamlı kötülük işletir durur ve günahlarınızı da affettiremezsiniz.
12 / YUSUF - 53 .Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûı illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm(rahîmun).
Ve ben, nefsimi ibra edemem (temize çıkaramam). Çünkü nefs, mutlaka sui olanı (şerri, kötülüğü) emreder. Rabbimin Rahîm esmasıyla tecelli ettiği (nefsler) hariç. Muhakkak ki Rabbim, mağfiret edendir (günahları sevaba çevirendir). Rahîm'dir (rahmet nurunu gönderen, rahmetiyle nefsleri tezkiye ve tasfiye edendir).
Öyle nefsinizi, size anlatıldığı gibi, kendinizin temizleyebileceğinizi sanmayın.
4 / NİSA - 49 .E lem tere ilellezîne yuzekkûne enfusehum belillâhu yuzekkî men yeşâu ve lâ yuzlemûne fetîlâ(fetîlen).
(Habibim), nefslerini tezkiye ettiklerini söyleyenleri görmedin mi? Hayır, öyle değil (nefsini tezkiye ettiğini söyledi diye kimsenin nefsi tezkiye olmaz). Ancak Allah, dilediği kişinin nefsini tezkiye eder. Ve onlar, hurma çekirdeğinin ince ipliği kadar bile zulüm olunmazlar.
          Çünkü siz Allah dostu olmak istemedikçe ve size gönderdiği veli resule tâbi olmadıkça nefsinizi ıslah edemezsiniz.
7 / A'RAF - 35 .Yâ benî âdeme immâ ye’tiyennekum rusulun minkum yekussûne aleykum âyâtî fe menittekâ ve asleha fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
Ey Âdemoğulları! Sizin içinizden, size âyetlerimi anlatan (kıssa eden) resûller geldiği zaman, bundan sonra kim takva sahibi olur ve nefsini ıslâh ederse (nefs tasfiyesi yaparsa), artık onlara korku yoktur. Ve onlar mahzun da olmazlar. 
40 / MU'MİN - 40 .Men amile seyyieten fe lâ yuczâ illâ mislehâ, ve men amile sâlihan min zekerin ev unsâ ve huve mu'minun fe ulâike yedhulûnel cennete yurzekûne fîhâ bi gayri hisâb(hisâbin).
Kim seyyiat (şerr, derecat düşürücü ameller) işlerse mislinden daha fazla cezalandırılmaz. Kadınlardan veya erkeklerden kim amilüssalihat (nefsi ıslâh edici ameller, nefs tezkiyesi) yaparsa işte onlar, (îmânı artan) mü'minlerdir. Onlar, cennete konulacak ve hesapsız rızıklandırılacaktır.
VE DE MÜMİN DE OLAMAZSINIZ.
 Sakın bu âyette bahsedilenler gibi olmayın çünkü Allah ile savaşamazsınız.
22 / HAC - 8 .Ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr(munîrin).
Ve insanlardan (öyle) kimseler vardır ki; bir ilme, bir hidayetçiye ve nurlu (aydınlatıcı) bir kitaba sahip olmaksızın Allah hakkında mücâdele eder.
22 / HAC - 9 .Sâniye ıtfihî li yudılle an sebîlillâh(sebîlillâhi), lehu fid dunyâ hızyun ve nuzîkuhu yevmel kıyâmeti azâbel harîk(harîkı).
Allah'ın yolundan saptırmak için onu (Allah'ın dînindeki esasları) eğip büker (değiştirir). Onun için dünyada rezillik vardır. Ve ona kıyâmet günü yakıcı bir azap tattıracağız.
ALLAH’A EMANET OLUN