Bir aşıra yakın geçmişimize kuş bakışı hızla bir göz atsak 1915.1924.1925.1936.38, 1955.1972.1978, 1980,1992. 2000,2011 yılları toplu kıyımlar ve katliam yıldönümleri olarak ilk akla gelen belli başlı tarihlerdir. Bir asırlık geçmişimiz toplumlarımızda büyük fay hatları yaratmış travmalara sebep olmuş lakin bu travmaların ve fay hatlarının gerilimini alacak yüzleşmeler yapılamamıştır.
 
       İnsana, kendimize duyduğumuz saygının gereğidir yüzleşmek. Bireysel ya da toplumsal hatalarla yüz yüze gelmektir. Hatanın üzerinde düşünmektir.    Özeleştiri ve değişim zincirinin de ilk halkasıdır. Kendi kendine hesap sorma eylemidir. 
 
      Korkulara da meydan okumaktır. Olayların farkına vararak iyice anlayabilmektir. İnsanın dönüp kendine bakabilmesidir. 
 
      Geçmişe dönüp onu sorgulama ve tekrar gözden geçirmektir. Geleceği ön görüp “nereye gidiyoruz?” diye durup düşünebilmektir. Kişinin, siyasal gücün, ideolojik topluluğun ya da bütün bir toplumun kendine ayna tutmasıdır.
 
      O aynada gördüğü suretten korkmadan, aynayı da karartmadan kendisi olarak hata payıyla cesaretle karşı karşıya durabilmektir. Sonrasında atılacak adım da hata veya suç payını kabul ederek özür dileyebilmektir. İnsanın kendisini yaşadıklarını tüm yönleriyle tarafsız bir şekilde ele alabilmesidir.
 
     Yüzleşme, yurttaşlar ve halklar arasında güvenin inşa edilmesi için gereklidir. İnkârla güven inşa edilemez. Sözü boşa söylenmiş bir söz değildir. Önemli olan da vatandaşların ve ulusların birbirlerine olan güvenin kurulmasıdır. Yüzleşmek, üstlenmekten ötedir. Mağdur olanlara 'sizce adaletin anlamı nedir' diye? Sorabilmektir.
 
     Nasıl bir toplumda yaşamak istediğimiz ve nasıl bir ortak gelecek kurmak isteğini de içinde barındırır. Çağdaş, demokratik değerlerle bir arada olabilmek için geçmişle yüzleşmek gereklidir. Bunun yapılması için de geçmişin tüm yönleriyle açığa çıkartılması ve barış içinde bir arada yaşanması için de gereklidir. 
 
     Yüzleşme, gurur kırıcı bir mesele gibi algılanabilmektedir. Oysaki vicdanların diliyle gerçekleşen bir süreçtir. Üzücü olayların tekrar etmesine de engel olmaktır. Hatırlamak ve onlardan bugünümüz ve yarınlar için ders çıkarabilmektir. 
 
     Yıldönümleri de sadece kutlamak değildir. Takkeyi de önüne koyup düşünmek içindir. Sorunların halının altına süpürmekten de vazgeçmektir. Zihniyet değişikliğini de beraberinde getirmektedir. 
 
    Hafızamıza kazınan egemen ideoloji yalanlarını geçmişimizden temizlemek için de yüzleşmek gereklidir. İnsanlara zulmü çağrıştıracak isim ve kavramlar da okul kitaplarından, mekânlardan da kaldırılmalıdır. Hatırlanmalıdır ki, yüzleşme toplumsal bir kültür olarak geliştiği oranda bireysel kazanım olarak kişiye de yansıyacaktır.
 
      Özcesi bir asırlık kıyımlarımızla onun yarattığı travmalarla yüzsüzleşmeden yüzleşmeden sağlıklı bir toplumsal yapıya kavuşmamız mümkün değildir. Bu günlerde üçüncü yılını geride bırakan  Roboski katliamından başlayarak geçmişe yönelik Sivas, Maraş, Çorum, 12 Mart ve 12 Eylül dönemleri işkenceleri gözaltında kayıpları ve tüm hukuksuzluklarıyla darbeler dönemi, 6/7 Eylül Olayları, Koçgiri, Agri, Zilan Deresi katliamı,  Dersim 1936/38 katliamları, 1925 ve 1915 yaşanmışlıklarıyla yüzleşilmeli, bir daha asla olmaması, böylesi büyük acılarlın yaşanmaması için devlet ricali özür dilemeli sorumlularından da hesap sorulmalıdır.