Türkiye, tarihinde hiç yakalamadığı(!) bir hızla bölünmeye ve

ayrışmaya doğru gidiyor.

Etnik olarak ülke toprakları bölünmeye gidiyor...

Mezhepsel olarak da halkımız, alevi-sünni olarak ayrışmaya gidiyor.

Buna bir de, Fener Ortodoks Kilisesinin faaliyetlerine verilen hükümet
desteğini eklerseniz, üç boyutlu sorunlar yumağı çıkıyor karşımıza.

****

Hükümet, teröristlerin arzularını gerçekleştirsin, ülkeyi 'uygun
şekilde'
 bölsün diye MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı görevlendirmiş...

Alevi- Sünni ayrışmasını netleştirmek için bizzat kendisi başı çekiyor...

Rum Ortodoks Kilisesinin 'devlet' beklentisini karşılasın diye de,
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'i harekete geçirmiş bulunuyor...

 

ETNİK BÖLÜNME ÇALIŞMALARI

1-MİT Başkanı, Başbakan adına katıldığı Oslo'daki görüşmelerde,
teröristleri 'taraf' kabul ederek, onları 'haklarını almaya çalışan
halkın temsilcisi'
 olarak kabul ediyor. Yani yasallaştırıyor.

2-Aynı mutabakatta; "... Bu çerçevede, Türk tarafı ilk adım olarak
Newroz ve sonrasında tutuklanan Kürt siyasetçileri bırakmayı taahhüt
eder,"
 diyerek, T.C yasalarının hiç önemli olmadığını, mahkemelerin
kararlarının kolaylıkla teröristlerin lehine çevrilebileceğinin
güvencesi veriliyor.

3-Oslo mutabakatı teröristlerle imzalandığında seçimler yaklaşmıştı.
AKP'nin seçim hesapları için neleri yapabileceği de bu mutabakatta
görülüyor. Seçim tarihinden önce terörist faaliyetlerin durdurulması
karşılığı olarak, seçim sonrası PKK ile görüşme ve anlaşma sözü
veriliyor.

4-Yine Oslo tutanaklarında bulunduğu söylenen belgelere göre,
İngiltere'nin tanık ve arabulucu rol oynadığı toplantıda, PKK'ya büyük
sözler veriliyor.

Türkiye'yi bölmeyi amaçladığı anlaşılan bu can alıcı sözlerden 'ana
dilde eğitim'
 ile ilgili olanları CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk
Koç'un söylediğine göre;

"...Nasıl olsa orası özerk bölge olacak, öğretmen tayini dahil eğitim
hizmetleri belediyelere valilere devredilecek...
" diye tutanaklara
geçmiş.

Oslo mutabakatında daha başka can yakıcı şeyler de var elbette...

****

AKP Hükümeti, PKK'nın iki boyutu olduğunu görmezlikten geliyor.

Ülkemizi bölerek PKK'yı tatmin edeceğini sanıyor.

Oysa terörü sürdürerek beslenen PKK Holding'inin yöneticileri, silah
bırakarak güçlerini yitirmek istemezler.

Elbette, PKK'nın siyasi boyutu olan partinin yönetici ve
milletvekilleri, terörün siyasi rantından yararlanmaktadırlar. Onlar,
terörün sona ermesini isteseler bile -ki, terörün sürmesi onların da
yararınadır-
 bunu dağdakilere anlatamazlar.

PKK'nın dağdaki çıkarlarını zedeleyecek her hareket, önce karşılarında
yine PKK'yı bulur.

Şu iyi bilinmelidir; PKK, dağdan beslenen bir örgüttür:
Uyuşturucusuyla, silah ticaretiyle (Suriye olayı onların ekmeğine yağ
sürmüştür), mazot kaçakçılığıyla ve dağda yaratılan önemli bir
'yönetici' potansiyeli ile.

Siz elli bin kez siyasi görüşme yapın, terör sayesinde böylesine
çıkarlar sağlayan bir örgüt kendini yok etmez.

ALEVİLERİ DIŞLAMA ÇALIŞMALARI

Aleviler, yılların ezilmişliğini yüreğinde taşıyan insanlardır.

Anadolu Türklüğü ile özdeşleşen Alevilik, en büyük darbeyi zaten bu
Türk kimliği nedeniyle yemiştir.

Osmanlıylının yükselme devriyle başlayan ve bazen Alevi katliamına
varan bu 'devlet' hareketi, Atatürk Cumhuriyeti'nde sona ermişti.

Ancak durum değişti.

Artık Atatürk Cumhuriyeti yerini, AKP cumhuriyetine bırakmak üzeredir.
Ve bu cumhuriyette sadece Sünni İslam inancına yer vardır.

İslam radikalizmi, yanına ılımlı İslam geçinenleri de alarak, AKP'nin
politikalarından aldığı güçle, yakın gelecekte Aleviler üzerinde büyük
bir baskı kurabilecektir.

Bunun işaretleri vardır ve çok tehlikeli bir gidiş söz konusudur.

Yani AKP ile birlikte Alevileri, hem yönetsel ve hem de sosyal alandan
dışlayan bir 'sistemin' temeli atılmak üzeredir.

 

VATİKAN TÜRÜ BİR ORTODOKS DEVLETİ KURMA ÇALIŞMALARI

Diyanet İşleri Başkanı (DİB) Mehmet Görmez, geçenlerde kendisini
ziyarete giden bir heyet için şu basın bildirisini yayınlamıştır:

"DİB Mehmet Görmez, ABD Ekümenik Patrik Temsilcisi Anthony J.
Limberakis ve beraberindeki heyeti makamında kabul etti."

****

Ekümenik, sözcük olarak 'evrensel' veya 'Hristiyan birliğini sağlama'
anlamına gelse de kullanılma amacı biraz daha farklıdır. Hristiyan
birliğinden çok, Hristiyan mezheplerinin kendi içinde bütünlük
sağlanması anlamındadır.

Bir diğer deyişle, Katolik Ekümenik Papa'nın nasıl Vatikan'da bir
devleti varsa, Fener Ortodoks Patriği de ekümenik sayılıp, bir
Ortodoks devleti kurma peşindedir.

Yani İstanbul'da, Ortodoks Ekümenik Patriği'ne ait Vatikan türü bir devlet.

DİB'nın bu basın bildirisi, sanki İstanbul'da bir Ortodoks devleti
varmış ve onun ABD büyükelçisi ziyarete gelmiş gibi bir anlam
içermektedir.

Anlaşılan Başbakan, 'Ortodoks Devleti' açılımını DİB'e vermiştir.

****

Neresinden bakarsak bakalım, AKP yönetiminin Türkiye'yi çok zor bir
geleceğe taşımakta olduğu görülmektedir.

Dileriz ABD insafa gelir de, son anda Türkiye'yi bölme planını AKP'ye
uygulatmaktan vazgeçer.

Yoksa bizim bu AKP hükümetinden daha çoook çekeceğimiz var!

Prof. Dr. Suat Çağlayan


Editör: TE Bilişim