Acılar, gözyaşları, akan kanlar, ödenen bedeller, destanlara konu olacak kahramanlıklar yaşadığımız toprakların mukaddes bir yurt olmasını sağlamıştır. Bu toprakları kutsallaştıran esaslardan birini, belki de en kuvvetli umdesini coğrafyamız için verilen mücadelede aramak gerekir. O mücadelenin temelinde ordu millet anlayışı önemli bir yer kaplar.

 Türk milleti, tarihin her döneminde “asker” kavramını tazim ile anmış, hürmette kusur etmemiş;  ona, İslam’dan sonra peygamberinin adı ile anarak “ Mehmetçik” demiştir.

Zor bir coğrafyada, tarihin en uzun medeniyetlerinden birine bin yıldır ev sahipliği yapan Türk milleti bu zaman çizelgesinde pek çok badireyi de atlatarak bu günlere ulaşmıştır. Bu tarihsel süreç içerisinde bazı fetret dönemleri görülmüş, pek çok isyana şahit olunmuş ve maalesef ki ihtilal girişimleri yaşanmıştır.

15 Temmuz itibari ile bir kez daha karanlık emeller devreye sokulmak istenmişse de hem kahraman Türk ordusunun içerisindeki vatanperverler, hem emniyet personeli, hem siyasiler hem de milli direniş sergileyen Türk milleti bu vahim hadisenin akim kalmasını sağlayarak yüreklere su serpmiştir.

Burada bir şeyi ifade etmek mecburiyetimiz vardır ki muhalefet milli bir duruş sergilemiştir. Özellikle Türk Milliyetçiliği iradesi daha olayın başında, “ Türk milletinin beka problemi varken Türk Milliyetçilerinin ikbal beklentisi olamaz.” yaklaşımıyla birebir örtüşen tarihi bir vazifeyi büyük bir mesuliyet ile ifa etmiştir.

Türk milliyetçilerinin, her zaman devletin ve milletin bekasından yana duruş sergileyeceği, net bir şekilde ortaya konmuştur.

Türk milliyetçisi olan herkes bilir ki onların beslendiği kaynaklar “ En kötü demokrasi en iyi ihtilalden daha iyidir.” anlayışı doğrultusunda hareket etmeyi salık verir. Alparslan Türkeş’in bu ifadesi gibi şu tavsiyesi de Türk milliyetçilerinin yolunu aydınlatan bir meşale olmuştur:

“Aziz Gençler, Aziz Türk Milleti!

Şimdi size dört ilkemizi açıklıyorum:

Bir: Demokrasi

İki: Hukukun üstünlüğü

Üç: İnsan hakları

Dört: Meşruiyet”

Herkes bilir ki Türk milliyetçileri istibdattın bin bir çeşidine göğüs germiş, ihtilallerin cenderesinde bedeller ödemiş ve hala darbelerin izlerini yaşayan bir zümre olarak Başbuğ’un ifade ettiği gibi “ demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve meşruiyet” yolunu seçmiştir.
Yaşananlar karşısında da siyasi iradenin bu dört esas doğrultusunda tavır sergilemesi beklenmelidir.

Elbette darbe girişiminde bulunanlar, Türk insanına kurşun sıkanlar, göz bebeğimiz özel hareketi bombalayanlar, Gazi meclisi hedef alanlar hak ettiği cezaya çarptırılmalıdır.

Yine dünden bugüne ne kadar hain, işbirlikçi, taşeron, terör yanlısı, varsa gereken titizlik gösterilmelidir.

Anlamlı bir tepki veren Türk milleti, bu duruşunu bütün terör odaklarına karşı da meşru yollarla ortaya koymalıdır.

Ancak, mazlum ile zalim birbirine karıştırılmamalı, saf Anadolu çocukları kurban edilmemeli, hiçbir şeyden haberi olmadan verilen vazifeyi, -muhteviyatı kendilerinden gizlenen ki böyle bir girişimden hepsinin haberdar olması beklenemez- kahraman Türk ordusunun şerefli personeli itibarsızlaştırılmamalıdır.

İşte bütün bu gerekçeler doğrultusunda Türk milliyetçilerinin haklılığı ortaya çıkmıştır ve bu haklılık milletle buluşmayı elzem kılmıştır.

Peki şimdi neler yapılabilir, Türk Milliyetçilerinden ne beklenmektedir?

1. Milli birlik ve bütünlük mitingleri yapılabilir. 

2. Toplumu ayrıştırıp direnç noktalarını sarsmaya yönelik girişimlere karşı, bilinçli yayınlar gerçekleştirilebilir. 

3. Acımasızca ve şuursuzca milletimizin istiklalinin teminatı olan kurumlarına yöneltilen provokatif bir linç kültürüne karşı gerçeklerin ortaya çıkması temin edilebilir. 

4.Türk milletinin birliği, ülkülerinin ikbali için, Ülkücü Hareketin Milliyetçi Türkiye şuuru ile ortaya koyduğu projelerin insanımızla buluşması sağlanabilir. 

5. Tarihin Türk milletine yüklediği misyonun ifası gereğince elbette ki milli, İslami, insani yaklaşımlarla yarınların inşası adına, fetrete en ferasetli bakışın Türk milliyetçileri tarafından gerçekleştirileceği düşüncesinden hareketle kızıl elmanın heyecanı yeniden idealizm ve realizm çerçevesinde gönül coşkusuna dönüşebilir.