Şehirleşmeyle birlikte gelen toplu yaşam ve onun doğurduğu zorluklar, bazen acaba başımızı alıp sessiz sakin bir yere gidip kafa dinlesek mi sorusuyla baş başa bırakıverir bizleri.

Yaşadığımız kent Niğde’mizin ortalama büyüklükte bir Anadolu kenti olmasına rağmen, kentleşmenin getirdiği sorunlarla daha sıkı fıkı olmaya başlaması, burada yaşayanların büyük bir bölümünü doğal olarak yormaya başlıyor, yavaş yavaş da olsa.

Her şeyden önce her ne kadar; yok durgunluktan, yok ekonomik sıkıntıdan bahsediliyor olsa bile, bu sıkıntının trafik denen hem de yakıt fiyatlarında ki bariz yükselişe rağmen, o müthiş kan dolaşımına yansımaması, bana genelde ilginç gelmiştir.

Nasıl ki hastalandığımızda ilaç alır, midemiz bulandığında nane limon içerek bulantımızı gidermeye çalışsak da, her nevi koşul ve durumda ise trafiği azaltmanın veya belli düzene sokmanın mümkünü olmuyor.

Hele birde mesai giriş ve çıkış saatlerine eklenen okul servislerinin de trafikte boy göstermesiyle beraber…

Bankalar caddesi çift sıra ve trafik aksıyor.

Bor caddesi çift sıra ve trafik aksıyor.

İstasyon caddesi çift sıra ve trafik aksıyor.

Paşakapı caddesi çift sıra ve trafik aksıyor.

Hatta mezbaha caddesinde dahi yavaştan aksamaya başladı ki orada trafiğin aksayabileceği kimsenin aklına gelmezdi.

Yani anlayacağınız kentin midesi bulanmış, cadde ve sokakların bütününe, araç üstününe araç kusuyor, midesi bulanmış halde.

Bari şu mide bulantısı trafiğe karışmayalım diyerekten girdiğimiz ara yol ve sokakların yine araç kaportalarıyla dolu olması, park eden araç yoğunluğu nedeniyle yayanın dolaşamadığı bu yerlerde, arabayla dolaşma aksiyonlarımızı katlayarak, yetişkin psikomotor  becerilerimizi üst seviyelere çıkarıyor, anlayacağınız.

Park edip günlük banka veya alışverişini yapacak vatandaş ne yapsın?

Dükkanına getirdiği malzemeyi indirmek isteyen esnaf ne yapsın?

Hastaneye yetiştirmek zorunda olduğu hastayı acil olarak götürmek isteyen ambulans ne yapsın?

Hatta geçen gün yangına yetişmek isteyen itfaiyeye yol vermek için, kendi aracımla yol vermeye çalışırken yanaşacak yer bulamayan, benim gibi çaresiz sürücü ne yapsın?

Lakin bu tip durumlarla karşılaşma olasılığı yüksek Niğde trafiğinde seyir halindeyken, en azından neşelenecek bir şey yapıyor ve moral olarak keyifleniyorum.

Özellikle Bankalar caddesi ile Bor caddesi hizasında ki çoğu yaya geçitlerinde aracımla durup insanlara yol vermenin, hele bazen tek olsalar da durup, buyurun siz geçin derken ki o gülümseme ve merhabalaşmanın keyfi ve tadı, tüm trafik gerginliğini alıyor.

Doğru aracınızın fren balatasında küçük bir iz bıraksanız da…

Başka tanımadığınız her yaş insan gurubundan birileriyle o gülümsemeli paylaşımın tadında…

Esas olan…

İnsan olmanın izini, kalbinizde hissediyorsunuz.