İnsan denen varlığın, ruh halinden bedene girmeyi kabullendiği bezmi alemden bu yana, esas itibariyle bir yüktür yaşamak.

Yalan dünya deyip, içine hiçbir şeye değmezi ekleyip, ölümün zamanlı veya zamansız olduğu yorumlarından sonra, yine o yalan dünyadaki dünyalıklarımızın peşine düşeriz.

Yaşarken dünya için biriktirdiğimiz mal bazındaki değerlerimizi gözetirken, bu dünyada bir değer olarak yaşayabilmenin muhasebesini, biz olmasak da hayata verdiklerimiz mutlaka yapar.

İşte sen öylesine bir değerdin sevgili Turan Uçan…  

Sen karşılıksız vermenin, sen özverinin, sen doğduğu topraklara olan vefanın aşkıyla, şimdiki küresel dünya düzenine ters bir adamdın, sevgili Turan Uçan…

Sen bana dokunmayan yılan bin yaşasın demeden, zarar göreceğini bile bile hiç yüksünmeden, yılanın sokup sokmayacağını düşünmeden, inine girendin.

Sen inandığın uğruna karşılık beklemeden, kimsenin kuyusunu kazmadan, dosdoğru yürümede ve çabalamada bu memleketin kinetik enerjisiydin.

Selim Gökel’in dediği gibi “dara düşüldüğündeki kutup yıldızıydın”

Hüseyin Demirbilek’in  dediği gibi “hiçbir zaman kendi için yaşamamış hiç riyaya kaçmamış, kimsenin hakkında olmamış, cesaretle hep mazlumun yanında olmuş; ağabey, sırdaş, dost, yarendin.”

Hikmet Bekil’in dediği gibi “inandığı doğruları yer, zaman ve fark etmeksizin söyleyebilen, nadir insanlardan biriydin.”

Söz konusu Akkaya barajımı; kokuyu sinesine çekip çözüm yollarında kapı kapı dolaşandın.

Söz konusu Tıp Fakültesi mi; bürokrasinin olumsuzluklarının önüne dikilip tavır alandın.

Söz konusu Havaalanımı; yapılabilecekler önüne, pist olup uçurandın.

Söz konusu okutulacak öğrenci ise; mağrur halinle kendin için isteyemeyeceğini, başkası için dilenendin.

Söz konusu vatan ve memleket ise, her şeyi teferruat olarak görendin.

Çok zor yazılar vardır bazen, hangi sözü nerede, nasıl kullanacağının incelikleriyle baş başa kalarak zorlandığım.

Belki bu yazıyı gözyaşlarımı tutamadan yazsam da iyi olana dair birçok şeyi senin adına yazarken, beni hiç düşündürtmediğin için, yine işimizi kolaylaştırıyorsun ya, ne diyeyim bilemiyorum.

Gözümüzü açtığımızda doğup, kapadığımızda öldüğümüz bir göz kırpmalık bu ömür denen süreçte…

Sadece, yazdıkların ve konuştuklarınla değil, karşılıksız çabalayıp yaşattıklarınla sonsuz teşekkürler.

Buralara hizmete hasret dedin…

Terk ederken bu fani dünyayı…

 İçimize düşürdüğün hasreti hesap edemedin…

Soyadın çağırdı seni, uçup gittin…