Bazı insanların şekilci bir milliyetçiliğe bürünerek ve de milliyetçilik sanki kendi tekellerindeymiş gibi hareket etmeleri insanı değişik düşüncelere sevk ediyor. Bu insanların milliyetçiliği yarış atlarının soyluluğuna benzer bir algıyla dokunuyor diye düşünüyorum. İnsanı insan yapan esas unsurları es geçerek sadece biyolojik bir ırkçılığı milliyetçilik diye boyamak nasıl bir şarlatanlıktır. İnsan sadece etten kemikten bir varlık mıdır ki bu insanlar böyle bir düşünce çıkmazı içine girmişlerdir.

 

Türk olmak Türk’ün her türlü değerine sahip çıkmakla gerçekleşebilecek bir şeydir. Türk milletinin bir ferdi olmak biyolojik şartlar gereği Türk olarak doğmaktan ziyade bu milletin dilini dinini medeniyetini yaşatmakla asıl anlamına kavuşabilir. İnsan kendi tarihini okumadan geçmişini bilmeden coğrafyasını tanımadan türkülerinin ateşinde yanmadan nasıl milliyetçi olabilir ki.  Kendi insanın derdiyle dertlenmeden sevincine ortak olmadan nasıl bu milleti sevdiğini iddia edebilir ki. Yüreğine Toroslardan çığ düşmeyen nasıl bu topraklara vurgun olabilir ki. Bu millet için çileye talip olmayan kendi zevklerinden vazgeçemeyen insan nasıl vatanseverlik payesine erişebilir ki.

 

Bahsettiğim şeklen milliyetçi geçinen bu tiplerin bazılarını çoğu vakitler ne bir Ramazan orucu tutarken ne bir Cuma namazı kılarken görmek mümkün değildir. Akşam oldu mu bade içip güzel severek nasıl Türk olunur anlayan varsa gelsin anlatsın. Ayrıca bu adamlar bir dükkân açtıkları zaman ne hikmetse tabelaları İngilizce olmaktadır. Konuştukları zaman milliyetçiliği kimseye bırakmayanlara bu milletin iletişim dilinin Türkçe olduğunu birlerinin hatırlatması gerekiyor. Okumadan düşünmeden araştırmadan fikir sahibi olunamayacağını taklitçilikle bir yere varılamayacağını birlerinin bunlara anlatması gerekiyor.

 

Milleti hor görüp kendinden başka kimseyi düşünmeyip garip gurebaya tepeden bakarak milliyetçilik yapmak bir cücenin devlik iddiasından daha komiktir. Kim millete hizmet ediyor kim milleti için gecesini gündüzüne katıp çalışıyorsa gerçek milliyetçiler o kişilerdir. Kuru lafla insanları birbirinden ayırarak sloganlara gömülerek milliyetçilik yapmak bu aziz milletinin başına bela olmaktan başka bir şey değildir.  Kuru bir kibir, bir kendini beğenmişlik, bir şekil ve bencillik mikrobu her taraflarını sarmış insanların dünyayı kendinden ibaret gören tiplerin milliyetçilikleri esasında Türk milletine bir zulümdür.

 

Türk’ü hakiki anlamda Türk yapan Yunus Emre’ler Mevlana’lar Fatih’ler yerine Amerikan filmlerinden fırlamış hareketlerle milliyetçi geçinenlere Allah akıl fikir versin. Bu insanların ne kendilerine ne de bu millete bir faydalarının dokunacağını düşünmüyorum.

 

Hakiki milliyetçiler bindiğimiz dirlik ve birlik gemisini delmeden Yunus Emre’mizin ifadesiyle yetmiş iki millete bir nazarla bakarak ay yıldızlı bayrağımızı dalgalandırmaya devam ederken sahtekârlar ise şekilden ve bencillikten öteye gitmeyen davranışlarla insanları yaralamaya ötekileştirmeye ve milleti ayrıştırmaya devam ediyorlar.

Son tahlilde milliyetçiliği sadece siyasal bir harekete indirgemeyip sanatta toplumda ahlakta ve sanayide olan yansımalarını yeniden ele alarak ve bir medeniyet projesi olarak dünyayı yeniden okuyarak inşa etmemiz gerekmektedir.

Allah hepimize gerçek anlamda bu millete layık bir evlat olmayı bu aziz milletin derdiyle dertlenmeyi nasip etsin. Kuru gürültücü şekilci ve artist tiplerin şerrinden muhafaza eylesin.