Bugün Okçu Dağı’nın eteklerindeki, Balıkçıl, Dumlu ve Kayalı pınarlarından doğan meşhur Okçu suyunu Bor’a getiren Cığızoğlu Hacı Osman Efendi’den bahsedeceğiz. Okçu suyu emsali bulunmayan, içenlerin tadına doyamadıkları bir suydu. Damacanalara doldurularak trenle Adana’ya dahi satılmaya gönderilen bu suyu şehre indirmek düşüncesi o dönem her Borlu’nun gönlünde yatan bir düşünceydi. Fakat o yıllarda insanlar fakirliğin pençesinde kıvranmakta yoksulluk sineleri dağlamaktı. Böyle bir zamanda bu suyun o kadar zorlu bir yoldan şehre indirilmesi hayal gibiydi.
 
Tarihler 1880 yılını gösterdiğinde hamiyetperver Hacı Osman Efendi kimseden yardım istemeden Okçu suyunu Bor’a getirmek için ilk adımı attı. Bu iş için madenci Halil İbrahim ile Mizancı Söylemez Ustaları buldu. Suyun Bor’a getirildiği beş buçuk aylık sürede at sırtında her gün Bor’dan Okçu dağına giden yolu gitti geldi. O zamanın kısıtlı imkânları ile 18 km’lik zorlu bir mesafeden bu kadar kısa bir zaman içinde bu suyun getirilmesi kolay olmadı. Bunun için 3000 altın masraf eden Hacı Osman Efendi tüm servetini ortaya döktü. Bu suyun getirilmesi sırasında sarp kayalar arasında yol vermeyen Kayalı pınarının bir türlü kırılmayan kayalarının Hacı Osman efendinin gayreti, teşviki, duaları ve çalışanların üstün azmi ile parça parça olması bu işin kerametlerinden birisi olarak sayılabilir.
 
Okçu suyu Bor’a getirildiğinde Sarı Saltuk türbesi civarında bulunan dört yol ağzında bir şadırvan hazırlanır. Bu şadırvanın tam karşısında ise Hacı Osman Efendi’nin yazıhanesi bulunmaktadır. Buraya gelen herkes Hacı Osman Efendi’yi tebrike gelip teşekkür etmektedir. O dönem Bor’da yaşayan gayr-ı müslimlerin temsilcileri de gelerek Sokubaşı Mahallesi’ne bu sudan bir çeşme yapılmasını rica ettiler. Bu esnada hiç parası kalmayan Hacı Osman Efendi gayr-ı müslimlerin getirdiği 300 altını borç olarak aldı. Fakat o dönem Hacı Osman Efendi’yi çekemeyenler “suya gâvur parası karıştı, bu su içilmez” yaygarasına başladılar. Bunun üzerine Hacı Osman Efendi icarda olan tarlalarının icarı karşılığı olan paraları toplayarak kısa sürede bu 300 altını ödedi.
 
Bu dönem halkın hürmetini ve sevgisini kazanan Hacı Osman Efendi birçok kıskanç ve çekemez insanın hedefinde olur. Hatta bazı kötü niyetli insanlar ona su-i kast yapmayı bile düşünürler. Bunun için Hacı Osman Efendi’nin bazı geceler mescitte yatarak bu şerlerden emin olmaya çalıştığı rivayet olunur.
 
Peki, bu kadar fedakâr bu kadar değerli bir insan olan Hacı Osman Efendi kimdir. Şimdi kısaca Hacı Osman Efendi’nin hayat hikâyesini anlatalım.  Hacı Osman Efendi 1843 yılında doğmuş ve 1907 yılında vefat etmiştir. Eski mezarlığın kaldırıldığı dönemde mezarı Acıgöl’deki mezarlığa taşınmıştır. Babası Hacı Mehmet Efendi, annesi Fatma Hanımdır. Bekdik aşiretinden olan Hacı Osman Efendi hayvan ticareti yapan bir tüccardı. Arabistan’dan deve getirip Bereke dolaylarından yayar, Aşiretler yayla için Bor’a geldiklerinde satardı. Ayrıca koyun alım satımı ticareti ile de uğraşırdı.
 
O yılların Bor’unda Cığızların Konağı en önemli evlerindendi. Evde görevli olarak çalışan Ömer Soylu bu durumu şöyle anlatır “Cığızların evine üç kapıdan girilirdi. Hariciye kapısı, Payton Kapısı ve Hanım Dairesi Kapısı. Çok merhametli hayırsever sofraları açık, gönülleri de zengin insanlardı. Ahmet Cığızoğlu Kurtuluş savaşından önce Kuvay-ı Milliyeyi Bor’da güçlendiren isimdi” demiştir.
 
Ayrıca Hacı Osman Efendi’nin mahallesinde kızların eğitimi için üç sınıflı okul yaptırması onun ne kadar ileri görüşlü bir insan olduğunu göstermektedir. Hacı Osman Efendi’nin böyle bir okul yaptırması kız çocuklarını okumaya teşvik etmesi Okçu Dağı’ndan suyu getirmesi kadar önemli bir hizmettir.
 
Dağ demeden taş demeden Avanos’tan getirdiği toprak künkleri açılan su yoluna bebek beler gibi beleyen, kimseden hiçbir karşılık beklemeden sırf Allah rızası için gayret gösteren bu insanı unutturmamak bizlere düşen en büyük vazifedir. Allah yattığı yeri nur etsin. Allah mekanını cennet eylesin..