Dünya, Türkiye, Niğde ve Borhaber.net... Dünya'da ve Ülkemizde gelişen bir çok önemli olayın, yorumun, yazıları da zaman zaman sitemizin arşivine alıyoruz. Bir çoğunu o an ve zaman için ilgisiz bulacağınızı düşündüğümüzden  manşetten vermiyoruz. Site geri planında yer alıyor. Bu tür yazıları, yorumları ilerde gelişen olaylar karşısında ya okuyor, ya yorumluyor  yada yeni gelişmelerlerle ilintileyip sizlere sunuyoruz. 

Aşağıda üç  ayrı köşe yazısı var. Bunlardan ilki 02.04.2016 tarihinde yani 15 Temmuz Darbe girişiminden aylar önce Türkiye Gazetesinde Fuat UĞUR isimli bir köşe yazarı yazmış... 

Diğer ikisi de bu yazı ile ilgili yeni yazılar... (Selim GÖKEL)


******
Cemaat’in “Hususiler”i darbe için Ankara’da toplandı


Yazar sıfatıyla tanıdığımız bazı insanlar var. Biraz daha rahatlasalar kötülüğün kitabını yazacak kadar vicdanları kararmış olan bu isimler bir süredir ağızlarında çeşitli laflar geveliyorlar. Geçmişteki darbe karşıtı duruşlarını unutarak Türk Silahlı Kuvvetlerini darbeye çağıran yazıları kaleme alıyorlar. Hem de hiç utanmadan. Sadece onlar değil, Amerika’daki Michael Rubin adlı Bush’un eski danışmanı da “Türkiye’de bir darbe olabileceğine dair” yazı yayınladı. Onlar da bol bol paylaştı.

Öncelikle emniyette, eğitimde, iş dünyasında ve yargıda ciddi oranda geriletilen Paralel Yapı heyecan içinde. Ordudaki cemaatçilerin yakında harekete geçeceğini fısıldamaya başladılar. TSK içinde Cemaat’in gücü, üst düzeylerde Cemaatçi subayların sayısı, oranı tartışılmaya başlandı. Cemaat mağduru ve Ergenekon Davası sanığı CHP’li Vekil Dursun Çiçek bu soruları cevapladı. Çiçek, “TSK'da yüzde 10 civarında var ama bu FETÖ denen paralel devlet yapılanmasının Silahlı Kuvvetler'de darbe yapacak, Silahlı Kuvvetleri ele geçirecek gücü yok” dedi.

Dursun Çiçek’e göre FETÖ özellikle istihbarat, bilgisayar ve insan kaynakları yönetiminde etkin.
Yine Dursun Çiçek’in bildirdiğine göre kendileri de hükümetle yakın iş birliği içinde çalışıyorlar ve isimlerini verdikleri subaylar görevden alınıyor ya da pasif görevlere aktarılıyorlar. Yapılanlar toplam içinde ne kadardır onu bilemiyoruz tabii.
İşte tam da bu aşamada Hususiler’in haberi geldi.
 
NEDEN ANKARA’YA GÖNDERİLDİLER?
 
Onlara “Cemaat’in Derin Adamları” diyebiliriz. Kısaca CDA. Cemaat’in örgütlendiği her yerde imamların yanı sıra bu adamlar da vardır. Genellikle eğitim ve iş dünyasında örgütlenmeleri, iletişimi ve koordinasyonu sağlayanlar onlardır. Kendilerini saklarlar CDA’lar. Alınan her karara müdahale edebilirler ve imamların hep yanındadırlar.
Cemaat’in içinden bana çeşitli bilgiler aktaran kaynağım geçtiğimiz günlerde “Hususiler artık yer değiştiriyorlar” demişti ve bunu yazmıştım. Ancak önceki gün çok yeni bir bilgiyi aktardı:
“Hususilerin önemli bir kısmı Ankara’da toplandı...”
Neden peki?
“Onlara yeni bir görev verilmiş. Fethullah Gülen 2016 yılında mutlaka halife olmak istiyor. Artık darbe çağrıları yapılmasının altında yatan sebep bu. Hususilere verilen görev de bununla ilintili. Yani, Hususiler, ordu içindeki Cemaatçi subayları uyandırmakla görevlendirildiler.”
Bu nasıl yapılacak?
Anlatalım.
 
HUSUSİLER CEMAAT AJANLARINI UYANDIRACAK
 
Bilindiği gibi Cemaatçiler orduya sokulurken aşırı bir tedbir uygulanmakta. Silahlı Kuvvetler'e yerleştirilen her genç subay bu çerçevede “Cemaat içi emir-komuta zincirinin dışında kalmak”zorundalar. Cemaat yetkilileriyle hiçbir temasta bulunmamaya özen gösteriyorlar. Bu subaylar çok dar kapsamda sadece birbirlerine zimmetliler. En fazla iki ya da üç kişi birbirini tanıyor ama bir zincirin halkalarını oluşturabilecek bağlantıyla irtibatları yok.
İşte, Hususilerin Ankara’ya gidip yerleşmelerinin amacı bu. Cemaatçi subaylar arasındaki bağlantıyı sağlamak, onları zincirin halkaları hâline getirmek üzere parçaları bütünleştirmek. Çünkü Cemaatçi subayları oralara yerleştirenler onlar. Tek tek temasa geçiyorlar.
Ancak TSK’ya darbe için uygun bir zemin hazırlanması ve kaos ortamının da sağlanmasıgerekiyordu. Bu anlamda PKK ile yaptıkları iş birliği önemli ölçüde yardım edecektir umudundalar. PKK’lı 5000’in üzerinde teröristin öldürülmesi mühim değil. Canlı bombalar, patlatılan bombalarla polis ve askerlerin şehit edilmesi bu ortamı sağlar düşüncesindeler.
Cemaatçi subaylar bunu başarabilirler mi? Dursun Çiçek’in dediklerine bakılırsa böyle güçleri yok.
 
BİLGİSAYARI VE İSTİHBARATI ELİNDE TUTAN CEMAATÇİ TSK’DA NE YAPMAZ Kİ?
 
Ancak ben o kadar emin olunmaması gerektiği kanısındayım. Çiçek’in kendisi zaten önemine dikkat çekerek “Cemaat’in özellikle istihbarat, bilgisayar ve insan kaynakları yönetiminde bilinçli seçim olarak etkin olduğu noktalar vardır. Oralardan da temizlenmesi gerekiyor” diyor.
Şimdi soralım:
“Her türlü kumpası, iğrençliği, ahlaksızlığı ve sahtekârlığı yapabilen bu adamların istihbaratın içinde olmaları büyük tehlike değil midir? Ya Bilgisayar yönetiminde etkili olmaları? Bizzat Dursun Çiçek’in ıslak imzalı belgesini bile üreten bu şebeke bir MÜDAHALE emrini emir komuta zinciri içerisinde tüm kuvvet komutanlıklarına ve alt birimlerine gönderse ne olur düşünebiliyor musunuz? O emrin manipülasyon olduğunu anlayana kadar iş işten geçmez mi?..”
 
HÜKÜMET DE, TSK DA, MİT DE HİÇ EMİN OLMAMALI
 
Çok açık bir soru.
Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu, Sayın MİT Müsteşarı Hakan Fidan, hatta herkesin takdirle karşıladığı bildiriyi yayınlayan Genelkurmay Başkanı Sayın Hulusi Akar?
Emin misiniz? Rahat mısınız bu konuda?
Tüm yaşadıklarımızdan sonra herkesin diken üstünde olması gerek.

02.04.2016  

Link için Tıklayın

***********

M.Ayhan Kara yazdı... 28.11.2016

Fuat Uğur da komisyona çağrılacak mı

Hatırlayalım. Fuat Uğur, köşe yazdığı Türkiye’de peş peşe üç makale kaleme aldı ki inanılır gibi değildi. Cemaatçi darbe girişiminden yaklaşık 3 buçuk ay önce yayınlanmıştı.

TBMM’deki 15 Temmuz Darbe Araştırma Komisyonu çok açıktır ki ipe un sermek üzere kurulmuştur. Zaten bir iş komisyona havale ederseniz bunun anlamı ipe un sermek ya da topu sürekli taca atarak konuyu oyalayarak sulandırmaktır. Komisyon başkanı AKP’li eski savcı Reşat Petek de rolünü sıkı bir şekilde oynamaya çalışıyor. Ona, “Reşat, topu taca at” dediler. Eski savcı da mesleğine ihanet etme pahasına topu sürekli taca atarak komisyonu oyalıyor, amirlerinden aldığı emri yerine getiriyor.

Ancak, komisyon bütün bu taktiklere rağmen işlevini yerine getirmeye, namus borcunu ödemeye çalışmalıdır. Ki, söz konusu komisyonda muhalefet partileri de temsil ediliyor.

ISRARLA SORULMASI GEREKEN SORULAR

Bu bağlamda, komisyondaki muhalefet üyelerinin hükümete ve cumhurbaşkanına her gün sorması ve mutlaka yanıt alması gereken sorular var:

1) 15 Temmuz günü MİT Müsteşarı ve Genelkurmaya Başkanı saat 15.30'dan 18.30'a kadar ne yaptılar? Neden sıralı amirlerine, yani başbakana gelişmeler hakkında bilgi vermediler? Gelişmeleri mi hafife mi aldılar, kontrolün darbecilere geçebileceği endişesine mi kapıldılar; iki arada bir derede mi kaldılar? Cumhurbaşkanı ve başbakanın hayatı bu şekilde riske edilmiş olmadı mı? Cumhurbaşkanının ancak 22.00’den sonra ve ‘enişte’den gelişmeleri öğrenmesi hakkında ne düşünüyorlar?

Komisyon, eski genelkurmay başkanlarını, eski MİT Müsteşarını, darbe girişimi sırasındaki 1. Ordu Komutanını çağırıp dinliyor da neden cari MİT Müsteşarını, Genelkurmay Başkanını komisyona çağırıp dinlemiyor? Cumhurbaşkanı ve Başbakanın da çağrılıp dinlenmesi gerekmez mi?
 

2) MİT'e gelerek bizzat ihbarı yapan darbe kadrosundaki subayın akıbeti nedir?

3) Asker ve sivil bürokrasinin dibine kadar kök salan cemaat-darbe ekibi siyasete ilgisiz mi kalmış; AKP'de ve hatta diğer partilerde uzantıları yok mu?

MERKEZ MEDYA TESLİM

AKP’li milletvekillerini, yöneticileri teelvizyonlarda izliyorum bazen… Bir örnek: Habertürk’te Selçuk Özdağ’ı dinledim geçenlerde… Didem Arslan Yılmaz gibilerini karşılarında bulunca rahatlar… “MİT haber vermedi,” diyor Özdağ; Didem Hanım da diyemiyor ki; “Beyefendi, MİT’in haber vermesine ne hacet? Yıllardır onlarca kitap, yazı dizisi, makale yayınlanmadı mı Gülen Cemaati ve niyeti hakkında; askeriyedeki örgütlenmesi hakkında.?.. Bütün bunlar MİT için de doğrudan Emniyet, Jandarma, İçişleri Bakanlığı, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı için “açık istihbarat” oluşturmuyor mu?”

Merkez medya da tam teslim, maalesef gerçek bu. Merkez medyada henüz Abdi İpekçi gibi bir yönetici çıkmadı; DP devrinde muhalefet yapmaya kalkan o esmer delikanlının bugünkü varisleri merkezde olmasa da kenarlarda onurla teslim olmadan gazetecilik yapmaya çalışanlar… Yandaş ya da rehine olmadan gerçeğin izini sürüyorlar.

“FUAT UĞUR”U NEDEN GÖRMEDİLER

“Fuat Uğur” adı geçen haftalarda çok konuşuldu, gündeme oturdu. Oturmayacak gibi de değildi.

Hatırlayalım. Fuat Uğur, köşe yazdığı Türkiye’de peş peşe üç makale kaleme aldı ki inanılır gibi değildi. 24 Mart, 2 Nisan ve 21 Nisan 2016’daki bu makaleler Cemaatçi darbe girişiminden yaklaşık 3 buçuk ay önce yayınlanmıştı. Öyle içeriden bilgiler içeriyordu ki şaşırmamak elde değildi. Şahsen bu üç makaleyi yayınlandığı tarihlerde okumamış olmayı büyük bir eksiklik sayıyorum (Cumhuriyet’te Ahmet Şık yayınlamadan 15 gün kadar önce aldığım bir e-posta ile öğrenmiş, ancak ilgilenememiştim) ama ya devleti yönetenler? Cumhurbaşkanı, Başbakan, İçişleri Bakanı? O kadar danışmanınız, müşaviriniz atladı mı? Size bilgi notu vermediler mi, önünüze koymadılar mı o makaleleri? Bir adım ötenizdeki Fuat Uğur’a gidip sormadınız mı ‘nedir bunlar’ diye? MİT Müsteşarı, Emniyet Genel Müdürü, Jandarma İstihbaratı? Hepiniz hadi cemaatin girişimleri ve örgütlenmesi, niyetleri hakkında yıllardır yazılanlara gözünüzü, kulağınızı kapayıp üç maymunu oynadınız ama bunları da mı görmediniz, okumadınız?  

ÖDÜL ALACAK GAZETECİ

Kanımca, gazeteci örgütlerinin önümüzdeki süreçte ödüllendireceği iki gazeteci var; birisi Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pahlivan. Cumhuriyet gazetesi için açılan soruşturmayı kendisi de FETÖ’den ağır ceza istemiyle dava öznesi olan savcıyı gündeme taşıdı. İkinci gazeteci ise hiç kuşkusuz Fuat Uğur. Cemaatçi darbe onunki kadar açıkça deşifre edilemezdi. Ancak o kadar olabilirdi.

Bu noktada TBMM 15 Temmuz Darbe Araştırma Komisyonu Başkanı Reşat Petek’e bir soru daha:

“Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur’u komisyona çağırıp dinlemeyi, söz konusu üç makaleyi nereden, nasıl aldığı bilgilerle ve ne amaçla kaleme aldığını sormayı düşünüyor musunuz?”

Ahmet Şık, Fuat Uğur’un makalelerini Cumhuriyet’te haberleştirdikten sonra Fehmi Koru’nun ve Soner Yalçın’ın Sözcü’deki makaleleri geldi 16 ve 17 Kasım’da ardarda…

Pensilvanya’daki zatla Ankara arasında mektup diplomasisi de yürüten Fehmi Koru’nun satırlarına göz atalım:

“Türkiye gazetesinde yazan bir meslektaş (…) şimdilerde FETÖ diye anılan yapılanmanın bir ‘askeri darbe’ planladığını açık seçik yazmış…

İlk yazısının başlığı şu: ‘Cemaat’in ‘hususileri’ darbe için Ankara’da toplandı.’

Herhalde irkilmişsinizdir…

O zaman ikinci yazının başlığını da okuyun: ‘Cemaatçi askerlere son uyarı: Tavuk ‘tar’da sayılır!’

Uyarı da uyarı ha. Okuyalım:

‘Tekrar cemaatçi kripto askerleri uyarıyorum. Devlet ve komuta kademesi her şeyi biliyor ve suç işlemeye teşebbüs etmenizi bekliyor. Hayır, kimsenin; ne Devletin ne de TSK’nın bu olası kalkışmadan çekindiği yok. Sadece ister soru çalarak ve sınav yolsuzluğuyla, ister normal yollarla girdiği halde devşirilerek kriptolaştırılan bu insanlar sonuçta vatanın evlatları. TSK’nın emek vererek yatırım yaptığı, yetiştirdiği asker ve subaylar. Eğer bu akıl dışı hezeyanlara kulak verdikleri takdirde kendilerine yazık edecekler. Ama en çok korktuğum da bu sıkışmışlıkla orduda intihar vakaları olabileceği.’

Daha şimdiden 20’in üzerine çıktığı söylenen ‘cezaevlerinde intihar’ vak’alarına kadar her şeyi bilmiş bu meslektaş…

Hem de meydana gelmesinden üç-dört ay önce…

Keşke zamanında bu yazıları fark edip ben de böyle uyarı ağırlıklı yazılar yazsaydım; yazsaydım şimdilerde tavus kuşu gibi herkese o yazılarımı hatırlatarak övünürdüm…

Ne çare, o yazıları zamanında okumamış olduğum gibi, arşivden bulup çıkaran da ben değilim. Mensupları “Darbenin olacağını biliyormuş gibi yazılar yazmış, TV’lerde konuşmuşsun, nereden biliyordun?” türü sorulara muhatap olan bir gazetenin (Cumhuriyet), Ergenekon sürecinde “Gülen aleyhinde kitap yazmaya teşebbüs edersin ha, gir içeri” diye cezaevine atılmış bir mensubu (Ahmet Şık) “Bakın, esas yandaş bir yazar darbeyi biliyormuş” diye bilinir kıldı bu iki yazıyı…

Ben oradan alıp buraya taşıdım.

Ancak ‘Nostradamus’ benzeri yazıları kaleme alan meslektaş hiç mutlu olmadı. Ağzımızın payını vermeye bile kalktı.

İnsan, hele bir gazeteciyse, övünebileceği bir başarı yakalayınca saklamayı değil onu herkesin gözüne sokmayı sever…

Cumhuriyet’te yayımlanmış hatırlatma yazısının değil de, bir internet sitesinde (burası oluyor) çıkan bir yazının yazarı olarak yaygın dolanım kazandırdığım için ben etrafta övünüp duruyorum da, o hâlâ sevincini gösteremiyor.

Mahviyetkâr bir arkadaş…”

DAHA NE DESİN

Daha ne desin Fuat Uğur; “Tekrar cemaatçi kripto askerleri uyarıyorum. Devlet ve komuta kademesi her şeyi biliyor ve suç işlemeye teşebbüs etmenizi bekliyor. Hayır, kimsenin; ne Devletin ne de TSK’nın bu olası kalkışmadan çekindiği yok.” diyor!

Yani hem cemaatçi askerleri uyarıyor telef olmamaları için hem de devletin darbe hazırlığını bildiğini açıklıyor!

Ben de vicdanımın sesini dinleyerek soruyorum o zaman herkese ve tabii ki malum komisyona da:

“O zaman 15-16 Temmuz gecesi şehit olan 247 yurttaşımızın vebali kimde, kimlerde? Onca yaralanan ve kan akıtan, gazi olan yurttaşlarımızın vebali kimde, kimlerde? Türkiye Cumhuriyeti’nin, TSK’nın onca prestij kaybının vebali kimde, kimlerde?”

Fuat Uğur’un komisyonda dinlenmesi, onun da bildiklerini gururla, hiç mahcubiyet hissetmeden anlatması kamuoyunun çok yüksek bir beklentisidir.

AYTUN ÇIRAY’IN KARARLILIĞI

CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, TBMM 15 Temmuz Darbe Araştırma Komisyonu’ndaki en kararlı isim olarak dikkat çekiyor. Dünkü Sözcü’de Çölaşan’ın köşesinde yer alan mektubu ve sorduğu dört soru da bunu gösteriyor. Yeniçağ’da yer alan üç günlük mülakatı da kayda değer. Geçtiğimiz cumartesi moderatörlüğünü yaptığım CHP Konak İlçe Örgütünün düzenlediği bir panelde konuşmacıydı ve orada da konuya ilişkin kararlılığını yakından gördüm.

Fuat Uğur’un yazdıklarının peşine komisyonda kimse düşmezse Aytun Çıray düşer.

MERAK

Şimdilik, son olarak bir merakımı da paylaşmak istiyorum. Merak bu ya… Pensilvanya’daki iadesi talep edilen zat eski koalisyon ortağına sadece beddua yağdırıyor ama işbirlikleri hakkında zırnık bilgi vermiyor. Dut yemiş bülbül gibi susuyor. Acaba bir örtülü anlaşma zemini mi aranıyor diye düşünmeden edemiyor insan. Yoksa A.Ö. de bunun için yakalandığı halde kuşkulu bir şekilde salıverilmiş olmasın? Bu arada MİT Müsteşarı, Genelkurmay Başkanı ve siyasi sorumluların komisyona çağrılmamasının nedeni de bu ihtimal olmasın?

Şu anda bir tek öncelikli endişemiz var; vatanımız ve ulusumuzun esenliği; o yüzden bu soruları soracağız, herkesin de sorması gerekiyor. AKP’deki vicdanlı ve haysiyetli siyasetçilerin de, namuslu bürokratların da… Gerçeğin sonuna kadar peşinde olacağız. Namuslu gazeteciler, araştırmacı yazarlar olarak soru sormayı sürdüreceğiz. Muhalefet, özellikle de ana muhalefet CHP de bu soruları yüksek sesle her yerde güçlü bir şekilde sormalı; örneğin bu haftaki grubu tamamen bu sorulara ayırarak…

M. Ayhan Kara

Link için tıklayın


***********

Türker Ertürk yazdı... 28.11.2016

15 Temmuz için şüphelerim var

15 Temmuz’dan bugüne kadar 4,5 aydır yaşadıklarımız, analizimizin doğru olduğunu gösteriyor. Bilmem siz ne dersiniz?

Dünyada hiçbir şey, size sunulduğu ve medyada size algılatılmaya çalışıldığı gibi değildir. Arkasındaki gerçekler, çok olası olarak, tam tersidir. Bu gerçek, ülkemiz için de geçerlidir. Hele hele patronları dolayısıyla ülkemizin değil, sahiplerinin çıkarları peşinde koşan merkez akım medyamız buna cuk oturur!

11 Eylül 2001 saldırısı ABD’nin Afganistan’a, Irak’a müdahalesinin, Ortadoğu’ya kalıcı olarak yerleşmesinin, daha da önemlisi kural tanımaz bir biçimde, dünyanın her köşesine istediği gibi terörü gerekçe ederek saldırabilmesinin önünü açtı.

ÖNCEDEN PLANLARI VARDI

11 Eylül 2001 saldırısı üzerinden daha bir ay geçmeden,ABDAfganistan’a müdahale etti. Bu kadar kısa sürede müdahale edebilmek için, daha önceden hazırlanmış planlarınızın olması gerekirdi.

11 Eylül 2001’den başlayarak,Başkan Bush tarafından yapılan açıklamayla birlikte ABD, tüm yer kürede teröre karşı bir savaş başlatmıştır. O günden bugüne uluslararası hukuk hiçe sayarak, dünyanın her yerine müdahale etmektedir.

HALK DESTEĞİ İÇİN GEREKLİYDİ

Bir düşünün; 11 Eylül 2001 saldırısı olmasaydı,ABD bu denli kolay dünyanın her deliğine girebilir, müdahale edebilir ve yerleşebilir miydi?Afganistan ve Irak’la başlayan ve halenSuriyeile devam eden seri savaşlariçin demokratik yetki ve halk desteği sağlanabilir miydi?

Soğuk Savaş sonrasında oluşan tek kutuplu dünya düzeninin ve küresel liderliğin sonsuza dek sürdürülmesi, tüm enerji ve ham madde kaynaklarının üretiminden pazarlara ulaşana dek denetlenmesi, hegemonyaya ve Amerikan Barışı’na (PaxAmericana) direnenlerin ezilmesi istenmekteydi. Fakat bunların açıkça söylenmesi olanaklı değildi. Tüm dünya için kan, kin gözyaşı demek olan bu emperyalist idealler;terörizme ve kitle imha silahlarının yayılmasına karşı tüm dünyada sürdürüldüğü söylenen savaşla, demokrasi ve insan hakları bahaneleri ile örtülmekteydi.

ESASINDA SALDIRI HAZIRLIĞI FARK EDİLMİŞTİ

Tabii ki, 11 Eylül 2001 saldırısını ABD planlayıp icra etmedi. ABD;sadece daha önce işbirliği yaptığı, fakat Soğuk Savaş sonrasında değişen koşullar nedeniyle terk ettiği ve bu yüzden ihanet duygusu ile ABD çıkarlarına zarar vermeye çalışan El-Kaide lideri Usame BinLadin’in militanlarının işlerini kolaylaştırdı ve önlerindeki engelleri bir bir ortadan kaldırdı.

Esasında,planlama aşamasında bu saldırı hazırlığı fark edilmişti. Onları yakalamak ve dünya kamuoyuna afişe etmek, sonuçları itibarıyla yarar sağlamayacaktı. Bu nedenle saldırı planının gerçekleşmesine yardım edildi. Bu vahşet dolu kararı,ABD derin devlet sisteminin bir bölümü aldı ve uyguladı. Sonrasında olanlar, beklenebilecek ve tahmin edilebilecek tepkiler ve gelişmelerdi.

BENZERLİKLERİ ÇOK FAZLA

Demem o ki; 15 Temmuz, 15 yıl önce yaşanan 11 Eylül’e çok benziyor. Her ikisinin de arkasında;ABD derin devletinin bir bölümü ve Neocon’lar var. Diğer büyük benzerlik ise;saldırıların önlerinin açılması ve ardından gelen fırsatçılık.

“15 Temmuz Darbe Girişimi”ni yapanların Fethullah Gülen Cemaati olduğu konusunda asla şüphemiz yok. Darbe Girişimi’nin üzerinden 4,5 ay geçmesine ve yeni bilgilerle analizlerimizi geliştirmemize rağmen; hala aynı noktadayız. Ama bu sürede başka bir sonuca da ulaştık. Sanki sonrasında yapılmak istenenler için, darbenin önü açılmış gibi!

BANA İNANDIRICI GELMEDİ!

15 Temmuz gündüz saatlerinde;TSK’nın bazı üs ve kışlalarında, özellikle Ankara’da Hava Kuvvetleri’nin Akıncılar Üssü’nde hareketlilik başlamış ve bu hareketlilik fark edilmiş. Zaten TSK bir bütün halinde hareket etmediği için, fark edilmemesine imkan yok.

Hareketlilik başladıktan Darbe Girişimi’nin başladığı saate kadar geçen, hala açıklanamayan, kafaları karıştıran, sağduyulu ve akıllı insanları şüphelere gark eden ve bilinmeyen o kadar uzun bir gri zaman dilimi var ki! Cumhurbaşkanı Erdoğan darbe girişimini, başladıktan sonra eniştesinden öğrendiğini söylüyor. Bana inandırıcı gelmedi. Size geldi mi, bilmiyorum!

MİT BAŞKANI OLSAYDIM!

MİT Başkanı Hakan Fidan hareketliliği istihbar etmesine, askerlerle görüşmeler yapmasına rağmen; Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve Başbakan Binali Yıldırım’a rapor vermemiş!

Devlet deneyimi olan birisi olarak söyleyebilirim ki; bu gelişmeler sırasında MİT Başkanı ben olsaydım; hemen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım’ı emniyetli hattan (Secureline) arar, gelişmeleri rapor eder, üzerinde çalıştığımı, daha sonra kısa aralıklarla gelişmeleri rapor edeceğimi söyler, acilen yer değiştirmelerini ister ve yakın güvenlikleri için hemen tedbir alırdım.

CUMHURBAŞKANI OLSAYDIM!

Eğer Hakan Fidan bunları yapmadıysa, darbe günü kafasının gittiğini geldiğini düşünür, hain olduğunu değerlendirir ve 15 Temmuz sonrası onu görevden alır ve hakkında Cumhurbaşkanı olarak yasal işlem başlatılmasını sağlardım.

Eğer bunlar yapılmamışsa; Hakan Fidan hain değildir ve üzerine düşeni yapmış, hatta düşmeyeni bile yapmış ve 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasının esas darbesini yapabilmek için gerekli tedbirleri alarak, FETÖ’nün darbe girişimine imkan sağlayacak faaliyetlerin içinde bulunmuştur. 15 Temmuz’dan bugüne kadar 4,5 aydır yaşadıklarımız, analizimizin doğru olduğunu gösteriyor. Bilmem siz ne dersiniz?

Türker Ertürk
Odatv.com


*******
İLGİLİ HABERLER AŞAĞIDA...
 

Editör: TE Bilişim