Tek tip giyinmek, tek tip düşünmek, her şeyin tek düze ve aynı olduğu bir dünyada yaşamak…

Böyle bir ortamda veya toplumda varlığınızı sürdürmek sizce nasıl bir dünya kurgusu oluşturur, yaşamımız daha kaliteli duygularımız daha net, zihnimiz daha açık olur muydu acaba?

Etrafınızdaki tüm taşıtlar aynı, tüm binalar aynı, tüm yemekler aynı hatta tatları dahil olmak üzere damaklar aynı. Şöyle bir düşündüğümüzde, hayali bile içimizi karartıyor değil mi, farklılığın yansıyan güzelliklerini göremeyecek olmanın, kabusu olarak.
Nihayetinde çeşitlilik, aynı olmamalar, herkes ve her şeyin kendi özelliği içerisinde ki renklilik, hepimizin varlığına bireyselliğimizi katıp, hayatı daha yaşanabilir kılıyor.

Hele ki basında ki çeşitlilik ve farklılık, basını basın yapan, halkın farklı istek ve arzularını yansıtıp, tüm toplumun nabzını ölçerek haber alma ve özgürlüklerini sınırlamama açısından, daha önemli ve daha elzem oluyor.

Hatta ufak tefek benzer haberleri gördüğümüzde isyan edip, hemen de, bu ne yahu bir birinin aynı haberler olur mu, diyerekten isyan etmiyor muyduk?

Fakat Niğde yazılı basınımız bu sefer farklılığın sesi olarak değil, birlikteliğin ve kolektif bilincin kentimize yansıması dileğiyle, tek sesliliğin gücünü tercih ediyordu.

İşte Niğde’mizde ki tüm yerel yazılı basın, üçü bir arada olan neskafe tadında, üçü bir arada değil tam sekizi birleşip bu günde farklı olmanın değil, tek ve ortak bir hedefin ortaya çıkmasında hiç üşenmemiş, geçtiğimiz Çarşamba günü ön sayfadan aynı manşetle çıkarma özgünlünü gösteriyorlardı.

Evet…

Niğde Havaalanını İstiyordu…

Cumhuriyetimizin ordusuna, Albatros C 15 tipi savaş uçağını, ilk olarak finanse edip hediye eden bir kentin insanları olarak; anasının ak sütü gibi hak ediyordu havaalanını Niğde…

Üniversitesinin potansiyeli, gerek akademik kadro sayısının çeşitliliği gerekse de öğrencilerinin kente ulaşımlarının kolaylaşması ve Marka Şehir – Marka Üniversite bağlamında ki gelişiminden dolayı; anasının ak sütü gibi hak ediyordu havaalanını Niğde…

Yıllık ortalama 48 bin kişilik uçan yolcu potansiyeli, karayoluyla seyahat edenler hariç ve çevre illerin buna ek olarak konmamış olmasına rağmen artacak kapasitesiyle; anasının ak sütü gibi hak ediyordu havaalanını Niğde…

İstanbul - Kocaeli – Sakarya’ya sıkışmış olan ülke ekonomisine nefes aldırma bağlamında alternatif olabilecek, Niğde ve Bor organize Sanayi Bölgelerine yeni yatırımcıları çekebilme noktasında; anasının ak sütü gibi havaalanını hak ediyordu Niğde…
Yazılı ve görsel medyası, siyasetçisiyle bürokratı, akademisyeniyle tüccarı, esnafı, çiftçisi, öğrencisi ve de tüm halkıyla; anasının ak sütü gibi havaalanını hak ediyordu Niğde…

Sevgili gazeteci genç arkadaşlarımın dinamizmlerini katarak, birlikteliklerini ortak hedefleri olan yaşadıkları kent olan ilimizde buluşturma gayretlerini sarf ederek, tüm gazetelerde aynı manşete taşıma becerilerine gıptayla bakarak, açıyor oldukları imza kampanyasında, ilk imzalardan biri olmanın heyecanıyla…

Haydi Niğde…

Anamızın ak sütü gibi hak ettiğimiz havaalanımıza kavuşmak için…

Buyurun İmza Kampanyasına…