İlkokulda iken yerli malı haftasında evde hangi meyve varsa alır okula giderdik.

Yaşımız kemal erdi. Yerli malı haftalarının okul dışında önemi olmadığını anladık
Geçtiğimiz günlerde yerli malı haftasını kutladık.Sokakta vatandaş olayın farkında olmadı.
 Fransa’nın attığı kazık sonrası Fransız malları listeleri  yayınlandı.
Çok kişinin memleket meselelerine “Fransız” kaldığının resmi bu idi
 Fransa listesine ABD, İngiltere, Japon, Çin listelerini ekleyin yerli malı nerede ise kalmayacak.
Cumhuriyet’in kurulduğu dönemde iğneden ipliğe dış alıma muhtaçtık
Atatürk önderliğinde Yeni Türkiye önce yerli ürün ve üretim ile var oldu.
Etibank, Sümerbank, Şeker fabrikaları, tekstil fabrikaları, demir-çelik fabrikaları  ve millileştirilerek yabancıların elinden alınan madenler, limanlar, demiryolları vb. ile Türkiye kendini buldu.
 Top yekün kalkınmanın on yılda tavan yapmıştı. Birde Osmanlının borcu ödendi.

Sonra Cumhuriyet’in ekonomik rotası değiştirilmeye başlandı.
Cumhuriyet’e hayat vermiş kurumların devlet elinden çıkarıldı.
Üretim yerine ekonomi finans piyasalar, özelleştirme gelirleri, dış yardımlara bağlandı.
Domates tohumu İsrail’den, Otomotiv Çin’den, Japonya’dan  hatta Kore’den, tekstilden oyuncağa Çin’den, Pamuk Yunanistan, Ceviz, Ayçiçeği  Ukrayna’dan,  Mısır, prinç Amerika’dan, Arpa Rusya’dan, et  Avustralya’dan alınır oldu.

Çoğu ülkede yasak iken  GDOlu ürünlerle beslenir olduk .
Suyu, sütü, ineği, öküzü, kapı kilidini, su bardağını hatta doktoru da ithal hale getirildi.
Söylevde acayip milliyetçi, giydiği, yediği ise yabancı bir toplum çoğunluğumuzda oluştu.
İlçelerde dahi yabancı firma ürünlerinden, yabancı hamburger firmalarının yemeklerinden vazgeçmiyoruz..
Fransa o kadar rest çekmememize karşı hesaba dahi almadan aleyhimizde kararını verdi.
 Hatta Cumhurbaşkanı Gül telefonuna dahi çıkmadılar.
 Biz daha boykottan söz ediyoruz
Adamlar kararı geçirdi bile….
Suriye için yaptığımız erkekliği İsrail için Fransa için yapabildik mi?
Hükümet Bakanı Zafer Çağlayan, soykırımı inkar edene hapis cezası öngören yasayı meclisinden geçiren Fransa’yla ilişkileri değerlendirmesinde ne dedi., “Herhangi bir ambargo veya ticarette kısıtlama yok.Türkiye’de Fransız yatırımları var. Başımız üstünde yerleri var, öyle de kalacak. Ülkemize güvenmiş tüm yatırımcıların başımız üstünde yeri var. Yeni Fransız yatırımcı gelirse onların da başımız üstünde yeri var. Halen Türkiye’de faaliyet gösterenler zaten Türkiye şirketi haline gelmiş, Türkleşmiş yani. Onlara nasıl farklı gözle bakabiliriz?”
Başbakanımız esti gürledi. Bakan Çağlayan Hükümetin gerçeği ile “anlayanı” buluşturdu. Vatandaşın gazı alınıp yola devam…
Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı derken bu işin elmadan armuttan öte anlamını öğretmeyen ve öğrenmeyen herkes bu süreçten sorumludur.
 Eğer özgür ve bağımsız ülke olacaksak yerli üretimi, yerli ürünü korumak zorundayız
Yoksa menfaat ve çıkar şebekelerinin “dünya globalleşti, kapital her yerde kapital, bizde o ülkelerdeyiz” gibi lafları geleceğimizi çalmaktan öte anlamı yoktur.
 Daha canımız çok yanmadan aklımızı başımıza devşirme zamanıdır ki bu da zor görülüyor. Çünkü her türlü beyin yıkama ve isteğe göre yön verme mekanizmaları gereği gibi çalıştırılıyor.
 TV si, basını, sermayesi önemli ölçüde “ithal beyinlerin ellerinde.
Canımız yanmadan ayıkmamız zor görülüyor.