Dünya teknolojik dönüşümle artık yakınlaştı. Çok ötelerde olandan an be an haberdar oluyoruz. Bunun yanında akıl almaz bir Pazar kavgası oluştu. Reklam ve pazarlama teknikleri değişti.  Değersiz diye tanımlanacak bir ürün ya da marka bir anda zirve yapabilecek konuma erdi. Tüketici toplumları olarakta daha çok az gelişmiş ve nüfusu çok olan yerler seçildi.  Yer altı ve yer üstü zenginlikler daha güçlü olan devletlerin ve onların sermaye güçlerinin kontrolüne girdi. Her alanda gerçekleşen dönüşüm özellikle gıdada insan sağlığı içinde risk yaratacak boyuta erdi. Bilim adamları hep üretimin, hem tüketimin şekillenmesinde görev aldıkları gibi kimi bilim adamları da bunun yarattığı riskler üzerinde düşünmeye başladı. Geçtiğimiz günlerde gıda ile ilgili verilen bir konferansa  katıldım. Özellikle günlük tükettiklerimiz ile ilgili öyle örnekler verdiler ki ne yiyebiliriz sorusu orada olan herkesin ortak sorusu oldu.
 Dünya yaşlandığı gibi kirletiyoruz da o kirlenme ile doğan riskleri bir kenara koyarsak genetiği oynanan tükettiklerimiz ile sağlığımızın açıkça tehdit altında olduğunu bir kez daha anlamış oldum. Tavuk, yumurta, süt, yoğurt gibi başlıca gıda maddelerine katılan katkıları, bu katkıların hayvanlardaki deneyimlerini izledikçe düşüncemiz arttı. Konuşmacılar eğer yoğurt bozulmuyor ekşimiyorsa almayın dediler. Tavuk için ise durum vahim, o yolla insan vücudunda oluşabilecek tahribatta korkunç, Ayrıca kuş gribi bahanesi ile 2,5 milyon tavuğun yok edilişinin hikâyesini anlatıp bu bağlamda açılan pazara dikkat çektiler. Tükettiğimiz saf olmayan meyve sularından boyanan zeytinlere değin paramızla sağlıksız ürünleri alışımızı özetlediler. Aldığımız her üründe mutlaka etiketini okumamızı ve katkı maddelerinin varlığını görünce uzak durmamızı öğütlediler. Bir vatandaş bu ürünleri için verilen raporlara değindiğinde o raporların dünya da oluşan lobilerin etkisine vurgu yaptılar ve bir üründe sınırlı olan katkı maddesi aynı gün farklı ürünlerde alındığında yaratabileceği sorunlara dikkat çektiler.Çözüm için yerel ve yerli ürünlerin korunmasını ve herkesin kendi çapında geçmişte olduğu gibi olanakları ölçüsünde en azından tükettiklerinin bir bölümünü yetiştirmesini öğütlediler. Kısacası genetiği ile oynanmış, bir sonraki yıl tohum vermeyen ürünlerden uzak durulmasını sağlık için gerekli olduğuna vurgu yaptılar. Herkesin sağlığı kendine ama neden ikide bir doktor kapısına gidiyoruz bunu da yediklerimizle bağı varmı? Onu da düşünmemiz gerekir.