Siyasal iktidarın son altı aydır sıklıkla tekrarladığı “Yeni Türkiye” çığırtkanlığının “Eski Türkiye” karanlığını ört bas etmek için bilinçli olarak kullanıldığını düşünenlerdenim. Yeni Türkiye lafazanlığı ile örtülmek istenen vakalar incelendiğinde ortaya tüm açıklığıyla kontrgerilla cumhuriyeti çıkıyor.

 

      Bu gerçek sadece bugünün ve yakın tarihin değil, kurulduğu günden bu yana bir devlet gerçeği olarak karşımızda duruyor. Gerçekleştirilen açık katliamları, sokak infazlarını dışta bırakırsak devletin yasal mermilerinin yanı sıra envanterinde kayıtlı olmayan ateşlenmiş başka mermiler de bulunmaktadır.

 

       Devletin daha kuruluş aşamasında Karadeniz de Mustafa Suphi ve arkadaşlarının katli ile başlayan kan dökme meyli Sabahattin Ali’nin öldürülmesinden 6-7 Eylül’e, CIA patentli “Komando Kampları”nda yetişen tetikçilerin işlediği cinayetlerden 77 1 Mayısı’na, Maraş’a, Çorum’a, Sivas’a, Roboski’ye kadar birçok katliamda kendini yeniden ve yeniden fütursuzca sergilenmiştir.

 

       Her dönemi ayrı bir kayıplar mezarlığı olan ülkem en çok 80 darbesi ve sonrası on yıllarda kontrgerilla uygulamaları ile anılır oldu.17400 faili meçhul cinayetin işlendiği Kürt illerinde köy yakmalar dahil her türlü insanlık dışı uygulamanın “rutin” olduğu 90 lı yıllar bu türden kan içiciliğin pik noktasını oluşturmuş ülkemizin her yanı adeta kontrgerillanın insafına terk edilmiştir.

 

       Son olarak eski MİT Kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür de suç ortağı olduğu cinayetlerde failin sadece kendisinin olmadığını açıklamak zorunda kaldı. Savaş Buldan, Behçet Cantürk, Namık Erdoğan gibi isimlerin öldürüldüğü faili meçhul cinayetlerle ilgili aralarında Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Korkut Eken ve Ayhan Çarkın’ın da bulunduğu 19 kişi hakkında açılan davada Eymür’ün de tanıklığına başvuruldu. Bu vesileyle yaptığı itiraflarda Eymür açıkça "MGK karar veriyordu, MİT öldürüyordu" dedi.

 

       O dönemde MİT elemanı olan Tarık Ümit’ten, çoğunluğu Kürt patronlardan oluşan 29 kişilik liste aldıklarını söyleyen Eymür “Bunların pasifize edilmesi için üst makamlardan emir alındığının söylendiğini” aktardı. “Pasifize etmekle kasıt öldürmek mi?” sorusuna, “Her türlü düşünülebilir” karşılığını verdi. Emrin nereden geldiğine ilişkin soruya, “MGK dendi ama MİT’in haberi olmadan yapamazsınız. MİT Müsteşarı da giriyor toplantılara” dedi. Eymür, 29 kişilik bu listeden sonra aralarında Mehmet Ali Birand’ın da bulunduğu 54 kişilik bir listenin daha geldiğini anlattı. HDP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın eşi Savaş Buldan’ın katledilme olayına da değinen Eymür, Buldan’ın öldürülüp arabasının denize atıldığını söyledi. Eymür, Tarık Ümit’in kendisine Savaş Buldan, Hacı Karay ve Adnan Yıldırım’ı bizzat infaz ettiğini söylediğini kaydetti.

 

        Eymür’ün itiraflarıyla Mehmet Ağar’ın rolünün de ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. O dönemde İçişleri Bakanı olan Ağar’ın “tosunlarım” dediği tetikçilerinin doğrudan Ağar’a bağlı olduklarını söyleyen Eymür şöyle devam etti: “Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı, Abdurrahman Bulday, Sami Hoştan, Sedat Peker, -bildiğimiz Sedat Peker değil, yaşı tutmuyor çünkü- Mehmet Gözen, Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Daire Başkanlığı'nda görevli Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Semih bu listede var. Tespit ettiğimiz ilk isimler bunlar. Aynen bizim bilgilerimiz.

 

      Tüm bu ve benzer itiraflar esasında çok da yeni değil. Eymür, birkaç yıl önce de katıldığı televizyon programlarında yine benzer şeyleri söylemişti. Keza Ayhan Çarkın uzun bir süredir kendisinin de görev aldığı kanlı infazları ayrıntılarıyla dillendiriyor ve kaybedilen insanların nerelere gömüldüğünü anlatıyordu. Yanı sıra Kürt halkına karşı sürdürülen kirli savaşa katılmış askerlerin anlatımları ve bölge halkının kendi tanıklıkları da orta yerde durmaktadır.

 

    Anlaşılan o ki. Paraları sıfırlayanların zihinleri de sıfırlamak için ortaya attığı “Yeni Türkiye” hikâyesinde de aynı senaryo hayata geçirilmektedir. Son olarak Ağrı’da yaşananlar ile devlet şükerasının bu kontra organizasyonlarından hiçbir şekilde vaz geçmediği bir kez daha ortaya çıkmıştır. Eski ya da yeni! Gerçek olan devletinin bir kontrgerilla faaliyetlerini sürekli yürüttüğüdür. Akla zarar bir operasyonla boşalttıkları Süleyman Şah Türbesi’ne birkaç füze göndermeyi planlayan bir devlet gerçeği orta yerde durmaktadır. Eymür ve Çarkın gibi MİT elemanlarının itirafları buzdağının sadece görünen yüzüdür. Kalan kısmı ise Ağar’ın o meşhur sözünde gizlidir: “Duvardan bir tuğla çekersem bina üzerimize çöker!”

 

       Sözün özü özeti, Ermeni soykırımı da dahil son yüz yıl içerisinde ülkemiz vatandaşlarına reva görülen uygulamalar “yeni Türkiye” çığırtkanlığı ile örtülemeyecek denli büyük olup örtme değil cesaretle üzerine gidip yüzleşilerek bir daha yaşanmaması için gerekli demokratik kurumlar güçlendirilmelidir.