“YAZIKLAR OLSUN SİZE, SİZ ALLAHIN RESULÜNÜ TANIMIYORSUNUZ. EĞER TANISAYDINIZ KUR’ÂNI BİLİRDİNİZ” DİYOR AYŞE VALİDEMİZ.
SİZ; EVET SİZ, PEYGAMBERRİMİZ S.A.V EFENDİMİZİ TANIYORMUSUNUZ HAYIR TANIMIYORSUNUZ. TANISA İDİNİZ SİZ DE SABİKUNEL EVVELÎN GİBİ KUR’ÂNI YAŞARDINIZ.
 
Allah’ın sevgilisi Resulü Ekrem Hazretlerinden, Allah Kur’ân’da nasıl bahsetmiş, Allah’ın izni ile size açıklayalım. Açıklayalım da, siz bu konuda ne kadar araştırıp konulara vakıf olduğunuzu görün. Şunu unutmayın ki, ilgisizseniz Allah ve Resulüne muhalefet eden ve kendini iman sahibi zannıyla hareket eden kandırılmışlardansınız. Dünya ve ahiret saadetine hiçbir zaman ulaşamazsınız.
Beni ve yazılarımı radikal bulan dostlarımızın şikâyeti kulağımıza geliyor. Yazımın tümü Kur’ân’dır. Bu beğenmediğiniz radikallik Kur’ân’daki Allah’ın emirleri mi? O zaman neden rahatsız olduğunuzun farkında mısınız?
 
Bu ayetlerden birilerinin bahsetmesi lâzım değil mi? Bizim gibi düşünenler ancak bu şekilde yazar, çünkü biz sizleri, siz bizlere kızsanız da seviyoruz. Bu Allah’ın kelâmında sünnet-i seniyye gereği sizlere anlatmak üzerimize farz. Sizin hoşunuza gitmiyor diye de vazgeçemeyiz.
 
Allah Peygamberimiz (S.A.V) ‘in başta dalâlette olduğunu ve hidayete erdirdiğini söylüyor. Siz doğuştan Müslüman olduğunuzu iddia edersiniz, öyle değil mi?
 
93 / DUHA – 6.E lem yecidke yetîmen fe âvâ.
Seni yetim bulmadı mı? Sonra (seni)(himaye edecek bir kimsenin yanında) barındırmadı mı?
 
93 / DUHA – 7.Ve vecedeke dâllen fe hedâ.
Ve seni dalâlette buldu sonra hidayete erdirdi.
 
Allah peygamberimizin okuma yazma bilmediğini söylüyor.
 
29 / ANKEBUT – 48.Ve mâ kunte tetlû min kablihî min kitâbin ve lâ tehuttuhu bi yemînike izen lertâbel mubtılûn(mubtılûne).
Ve sen, bundan önce kitap okumadın. Ve sen, O'nu elinle de yazmıyorsun. Öyle olsaydı, bâtılda olanlar (boş konuşanlar) elbette şüphe ederlerdi.
 
Allah Kur’ân’ı Peygamberimizin kalbine indirmiştir.
 
2 / BAKARA – 97.Kul men kâne aduvven li cibrîle fe innehu nezzelehu alâ kalbike bi iznillâhi musaddikan limâ beyne yedeyhi ve huden ve buşrâ lil mu’minîn(mu’minîne).
De ki: “Kim Cibril'e düşmansa o zaman (bilsin ki) muhakkak ki O, ellerindeki (daha önceki kitapları) tasdik eden (Kur'ân'ı), Allah'ın izniyle senin kalbine indirdi. (O Kur'ân), mü'minler için bir hidayet (rehberi) ve müjdedir.”
 
Sizin âlim ve ulema olmanız ve Kur’ân ile amel etmemeniz, sizin, sünnet-i seniyye ye uymadığınızı ve Allah’ın sizin göğsünüze Kur’ân’ı indirmediğinin bir delilidir. Dünyadaki bütün kitapları okumuş olsanız bile, Allah’a göre ilim sahibi değilsiniz. Yani Allah’a göre cahilsiniz ve bir ilim üzere dalâlettesiniz. O böyle yazmış. 
 
29 / ANKEBUT – 49.Bel huve âyâtun beyyinâtun fî sudûrillezîne ûtûl ilm(ilme), ve mâ yechadu bi âyâtinâ illez zâlimûn(zâlimûne).
Hayır, O (Kur'ân-ı Kerim), ilim verilenlerin sînelerinde beyan olunan âyetlerdir. Ve zalimler hariç, onlar âyetlerimizi bile bile inkâr etmezler.
 
Peygamberimize Kur’ân’ı Allah öğretmiş ve Allah konuşturuyor.
 
36 / YASİN – 69.Ve mâ allemnâhuş şi’re ve mâ yenbagî leh(lehu), in huve illâ zikrun ve kur’ânun mubîn(mubînun).
Ve Biz, O'na (Peygamber'e) şiir öğretmedik. Ve (bu), O'na yakışmaz. O (O'na indirilen), sadece zikir ve apaçık Kur'ân'dır.
 
87 / A'LÂ – 6.Senukriuke fe lâ tensâ.
(Kur'ân'ı) sana, Biz okutacağız, bundan sonra sen unutmayacaksın.
 
Peygamberimizin ağzından çıkan her kelime Allah’ın vahyidir. Nefsi ile konuşmamıştır. Bazılarının söylediği gibi “abese suresinde hata yapmıştır”. diye iddia etmeniz sizi sadece cahil kılar.
 
53 / NECM – 3.Ve mâ yentıku anil hevâ.
Ve o, hevasından (kendiliğinden) konuşmaz.
 
53 / NECM – 4.İn huve illâ vahyun yûhâ.
(O'nun söyledikleri), sadece O'na vahyolunan vahiydir.
 
Peygamberimiz SAV Efendimizin yaptığı bir eylem bizim nefsimize ters gelir de nefsiniz ile bir kötülük ve şer diye düşünseniz, bu sizi imanınızdan eder.
 
4 / NİSA – 78.Eyne mâ tekûnû yudrikkumul mevtu ve lev kuntum fî burûcin muşeyyedeh(muşeyyedetin), ve in tusıbhum hasenetun yekûlû hâzihî min indillâh(indillâhi), ve in tusıbhum seyyietun yekûlû hâzihî min ındik(ındike), kul kullun min ındillâh(ındillâhi), fe mâli hâulâil kavmi lâ yekâdûne yefkahûne hadîsâ(hadîsen).
Nerede olursanız olun, ölüm size ulaşır. Hatta sağlam kalelerde bulunsanız bile. (Senden dolayı) onlara bir iyilik isabet ederse: “Bu Allah'tandır.” derler. Bir kötülük isabet ederse: “Bu senin tarafındandır.” derler. De ki: “Hepsi Allah'ın katındandır.” Bu topluluğa ne oluyor ki söz anlamaya yanaşmıyorlar?
 
Amentüde hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğini tekrarlar durursunuz. Allah,  şerrin bizim nefsimizden kaynaklandığını bilin ve kader kurbanı diye işlediğiniz suçların arkasına sığınıp “Allah kaderinizi böyle yazmış” diyerek, İblis gibi Allah’a suç isnat etmeyin.
 
4 / NİSA – 79.Mâ esâbeke min hasenetin fe minallâh(minallâhi), ve mâ esâbeke min seyyietin fe min nefsik(nefsike), ve erselnâke lin nâsi resûlâ(resûlen), ve kefâ billâhi şehîdâ(şehîden).
Sana ne iyilik (hasenat) isabet ederse, Allah'tandır. Sana ne kötülük (seyyiat) isabet ederse, kendi nefsindendir. (Eğer derecat kaybedecek bir şey yapmış olsaydın.) Ve seni, insanlar için Resûl olarak gönderdik ve Allah şahit olarak yeter.
 
Enfal suresi 17. ayetini delil göstererek, Peygamberimiz SAV Efendimizin hareketlerinde de tasarruf altında olduğunu ispatlıyor.
 
8 / ENFAL – 17.Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ remeyte iz remeyte ve lâkinnallâhe remâ, ve li yubliyel mu’minîne minhu belâen hasenâ(hasenen), innallâhe semîun alîm(alîmun).
Onları siz öldürmediniz ama onları Allah öldürdü. Ve attığın zaman da sen atmadın ama Allah attı. Ve Allah, mü'minleri Kendisinden ahsen belâ ile imtihan eder. Muhakkak ki Allah, işitendir ve bilendir.
 
Bütün Nebi ve Veli resuller (huzur namazı imamları) tasarruf altındadırlar. Hareketlerinde nefsanî bir davranış yoktur.
 
28 / KASAS – 68.Ve rabbuke yahluku mâ yeşâu ve yahtâr(yahtâru), mâ kâne lehumul hıyarah(hıyaratu), subhânallâhi ve teâlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).
Ve Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Ve seçim hakkı onlara ait değildir. Allah Sübhan'dır (münezzehtir) ve (onların) şirk koştukları şeylerden yücedir.
 
Peygamberimiz SAV Efendimiz Allah’ın emrini yerine getirerek insanları Rabbimize davet etmiş. Bu konuda tartışmayı bile Allah kabul etmiyor. Siz davete icabet etmiyorsunuz. Peygamberimize güvenmiyor musunuz?
 
22 / HAC – 67.Li kulli ummetin cealnâ menseken hum nâsikûhu fe lâ yunâziunneke fîl emri ved’u ilâ rabbik(rabbike), inneke le alâ huden mustekîm(mustekîmin).
Ve Biz, bütün ümmetler için mensek (tek bir şeriat) tayin ettik. Onlar, onunla (o şeriatle) amel ederler (etsinler). Öyleyse emrim konusunda seninle niza etmesinler (çekişmesinler). Sen, Rabbine davet et. Muhakkak ki sen, mutlaka mustakîm (Allah'a doğru istikametlenmiş) olan hidayet üzeresin.
 
Eğer Allah Resulünün davetine icabet etmiyorsanız, Allah size MÜŞRİK diye hitab ediyor.
 
42 / ŞURA – 13.Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh'a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm'e, Hz. Musa'ya ve Hz. İsa'ya vasiyet ettiğimiz şeyi sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah'a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).
 
Sabikunel evvelin davete icabet ettikleri için Kur’ân’ın bütününe iman etmişler. Bu gün artık Kur’ân ile amel eden yok denecek kadar az. Kur’ân’ın bütününe iman etmek demek; ayetleri emrettiği veya tavsiye ettiği gibi uygulayarak yaşamak ve Allah’ın emrini yerine getirmiş, sözünü tutmuş, itaat eden kulu olduğumuzu ispat etmiş olmamızdır. Bu yaşantı şeriatı yani Kur’ân’ı yaşamak ve sahabe gibi olmamız demektir.  
 
3 / AL-İ İMRAN – 119.Hâ entum ulâi tuhıbbûnehum ve lâ yuhıbbûnekum ve tû’minûne bil kitâbi kullih(kullihi), ve izâ lekûkum kâlû âmennâ, ve izâ halev addû aleykumul enâmile minel gayz(gayzi), kul mûtû bi gayzikum, innallâhe alîmun bi zâtis sudûr(sudûri).
(Ey mü'minler)! Siz öyle kimselersiniz ki; onlar, sizi sevmedikleri halde siz, onları seversiniz ve siz Kitab'ın bütününe îmân edersiniz. Onlar, sizinle karşılaştıkları zaman: “Îmân ettik.” derler. Ama tenhada, kendi başlarına kaldıkları zaman size olan öfkelerinden (dolayı), parmak uçlarını ısırırlar. De ki: “Öfkenizle ölün.” Hiç şüphesiz Allah, sinelerde olanı bilir.
 
Sabikûn-el evvelin Peygamberimiz SAV Efendimizi tanıdıkları için kitabın bütününe iman etmişler. O zaman Allah’ın Resulü varken, ölmeden Allah’a ait olan Ruhlarını Allah’a ulaştırmayı dileyerek ihsanla Sabikûn-el evvelin’e tabi olmuşlar. İrşat etme görevinin sahibi olmuşlar.
 
9 / TEVBE – 100.Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ıhsânin radıyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu).
O sabikûn-el evvelîn (evvelki hayırlarda yarışanlardan salâh makamında iradesini Allah'a teslim ederek irşada memur ve mezun kılınanlar): Onların bir kısmı muhacirînden (Mekke'den Medine'ye göç edenlerden) bir kısmı ensardan (Medine'deki yardımcılardan) ve bir kısmı da onlara (ensar ve muhacirîne) ihsanla tâbî olanlardandı. (Sahâbe irşad makamına sahip oldukları için onlara tâbî olundu). Allah, onlardan razı ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razıdır. Onlara Allah, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ve orada ebediyyen kalacaklardır. İşte bu, en büyük (azîm) mükâfattır.
 
EVET, SİZ PEYGAMBERİMİZ (SAV) EFENDİMİZİ TANIYOR MUSUNUZ? İSLÂMIN BEŞ ŞARTINI YERİNE GETİRİYOR OLABİLİRSİNİZ. BİR CEMAATE BAĞLI OLABİLİRSİNİZ. DİNİ KİTAPLARI SULAR SELLER GİBİ OKUMUŞ OLABİLİRSİNİZ. SİZ EVET SİZ KURANLA AMEL ETMİYORSANIZ PEYGAMBERİMİZ SAV EFENDİMİZİ GERÇEK MANADA TANIMIYORSUNUZ. SİZ KENDİNİZE YAZIK ETMİYOR MUSUNUZ?
 
ALLAH’A EMANET OLUN