Her ne kadar bu günlerde "duvar taş amelesi"olsakta ülke gündemini takip etme zorunluluğunu hissediyorum. Kitreli'li Fetfi Usta ve yardımcısı Obsar'lı (Çömlekçi) Hasan Usta "duvar bitmeden sana yazı yazmak yok" deseler ise de ülkemizin geldiği bu noktada her kezin "kafa yormaya" fikir beyan etmeye hakkı var!
 
       Egemenlerin sistemi açısından ciddi bir açmaza dönüşen yöneteme krizi (yemin etmeme,meclise gelmeme) aşmak için yoğun bir diplomasi trafiği yürütüldüğü ap açık görülüyor. AK Partisi ile CHP arasında süren diplomasi trafiğinin krizin aşılması yönünde sonuçlar doğurduğu yönünde haberler Bahçeli Kilbent mevkiinde "duvar ören" bana kadar geliyor.
 
       Ancak siyasal krizin asıl dinamiklerinden biri olan BDP ile somut bir diyalog kurulmuş değil. BDP yöneticileri iktidarın iradelerini kırmaya çalıştığını belirterek sonuna kadar direnecekleri yolunda mesajlar verdikleri de kulağıma çalınmıyor değil!
      Her şeye rağmen AKP-CHP tahtaravallisinde “mutlu sona” doğru adımlar atıldığı basın yayın organlarından vaaz ediliyor.Bir süredir devam eden “diyalog trafiğinde” evvelsi gün (8 Temmuz) önemli gelişmeler yaşandığı ulusal basın tarafından ballandıra,ballandırıla açıklanıyor.
 
     "Balkon" konuşmasına inat“Tükürdüklerini yalayacaklar”, “Paşa paşa gelecekler”, “Milletvekilliklerini düşürürüz” türünden tehditler savuran AK Partisi Genel Başkanı Başbakan Erdoğan, 8 Temmuz gündüz saatlerinde Cemil Çiçek'i makamında ziyaret ettikten sonra, “Gecikmiş adalet, adalet değildir" anlayışıyla yargı süreçlerini daha da "hızlandıracağız” açıklamalarında bulundu. Kendisine sorulan “Pazartesi günü yemin krizinin çözülme ihtimali var mı ?” Sorusuna ise “İnşallah” yanıtı veren AK Partisi Genel Başkanı , Çiçek'i "çözüm" için yönlendirdiğini kendi uslubunca deklere etmiş oldu.
 
       Sayın Erdoğan'la görüşmesinin ardından Çiçek, AK Partisi ve CHP grup başkanvekillerini biraraya getirdi. Çiçek’in başkanlığındaki görüşmeye AK Partisi adına Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek ile Grup Başkanvekilleri Nurettin Canikli ve Ahmet Aydın; CHP adına ise Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi ile milletvekilleri Turgut Dibe ve İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın katıldı.Toplantıya ilişkin basına açıklama yapan CHP'li Akif Hamzaçebi, “Görüşme çok yararlı, yapıcı ve olumlu oldu. Her iki taraf da olumlu yaklaştı” ifadelerini kullandı. Burjuva medyaya yansıyan haberlere göre, taraflar “ortak irade beyanı” anlamına gelecek bir bildiride uzlaştılar. Pazartesi günü son hali verilecek olan “çözüm bildirisinde” temel ilkeler şöyle belirlendi:
 
       "Meclise giremeyen milletvekillerinin durumu milli iradeyi rahatsız etmiştir; ana muhalefetsiz meclis olamaz; sorunları çözüm yeri parlamentodur" Böylece, kendi çıkarları için “dövüşen” sistem partileri için aslolanın "sistemin bekası'" olduğu gerçeği birkez daha gözler önüne serildi.
 
        BDP cephesinden yansıyanlar ise şöyle :
 
       Görüşme trafiğinin diğer ayağını Çiçek-BDP buluşması oluşturduğunu gördük. Çiçek, CHP-AKP buluşmasının hemen öncesinde BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş ve Siirt Bağımsız Milletvekili Gültan Kışanak ile görüştü.
 
Görüşme sonrası toplantıyı ve sürece ilişkin gelişmeleri değerlendiren Demirtaş, "krizin çözülmesinden yana olduklarını" vurgulayarak, tutumlarında bir değişme olabileceğinin sinyallerini verdi.
 
       Bir süredir tartışılan yemin krizinin özü itibariyle "demokratik siyaset krizi" olduğunu söyleyen Demirtaş, "restleşmenin sorunun çözümüne katkı sunmayacağı" belirterek, “Asıl görev iktidar partisinde ve hükümettedir” dedi.
 
Krizin çözümü için siyasi partilerin kendi aralarında bir mutabakata varması gerektiğini söyleyen Demirtaş, “BDP de yemin edecek” yorumlarına konu olan görüşmeye ilişkin şöyle konuştu:
 
      “Her şeyden önce Türkiye’de yeni bir anayasanın ortaklaşa bir uzlaşma zemininde yapılacağı, demokratik siyasetin kesinlikle önünün açılacağı, anayasal ve yasal düzenlemelerin hep birlikte yapılacağı, siyasi partilerin parlamentoyu bir demokrasi mabedi gibi görüp, demokratik işleyişin merkezi haline getireceklerine dair bir mutabakat çok önemlidir. Dolayısıyla böyle bir mutabakat arayışında biz de katkı sunarız. Hangi zeminde olursa olsun bunun katkısını veririz.”
 
       Sayın Demirtaş, hükümetten şu ana kadar tatmin edici ve sorunu çözmeye meyilli tek bir açıklama ya da yaklaşım göremediklerini de sözlerine ekledi. Görüşmeden kısa süre önce görüşme notları açıklanan İmralı sakini ise “Yemin krizi nasıl aşılır?” sorusuna verdiği yanıtta AKP ile Kürt hareketinin taleplerini içeren bir yazılı mutabakata imza atılmasıyla boykotun bitirilebileceğini söylüyordu.
 
      Siyasal süreç nasıl bu aşamaya gelmişti ?
 
      Bilindiği üzere, YSK'nın Hatip Dicle'nin vekilliğini düşürmesi ve KCK davasından tutuklu vekillerin tahliye edilmemesi nedeniye Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku meclisi boykot kararı almıştı. Ergenekon davasından tutuklu vekillerinin serbest bırakılmaması sonucu CHP'nin “yemin etmeme” hamlesinde bulunmasıyla siyasal kriz büyümüştü. AK Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Sayın Erdoğan'ın BDP destekli vekillere ve CHP'ye dönük açıktan tehditlerinin ardından, birbirlerine restler çeken AK Partisi ve CHP, "sistemin bekası" için “krize çözüm arayışlarını” da sürdürdüler. Sistem açısından asıl açmazı yaratan Kürt kimliğini öne çıkaran BDP destekli vekiller de, Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in koordinasyonuyla sürdürülen bu diyalog trafiğinin doğrudan muhattabı oldular.
 
       Gözlemlerin odur ki CHP ve MHP'li tutuklu vekillerin de olduğu ve CHP'li vekillerin yemin etmediği koşullarda, tutuklu vekiller sorunu bir şekilde aşılacak gibi görünüyor. Bu haliyle tutuklu Kürt vekiller sorunu da bir şekilde çözülebilir. Fakat Hatip Dicle sorununun çözülmemesi, Meclis'in "meşruiyet" sorunu kadar,"Kürt meselesinin" çözüm imkanının ciddi bir darbe daha aldığı gerçeğini ortadan kaldırmayacaktır. Bu anlamda Dicle üzerinden yapılan siyasi manevra, gerçekte "Kürt meselesinin" çözüm imkanlarına indirilmiş bir darbe olduğu gerçekliğini yok etmiyor. Blok'un milletvekillerinin "boykot" tavrının yakın gelecekte sönümleneceği sinyalleri kuvvetli ancak Meclis çalışmalarına yemin ederek katıldıkları bir durum da bile kendilerinin Hatip Dicle'yi "diyet" olarak vermeleri gerçekliliğini nasıl içselleştirecekler bekleyip gözlemleyeceğiz.