TUALE RESİM EDİLEN ŞURA 13. AYETİ KELİMELERLE SATIRLARA DÖKTÜK
YAŞAMADIĞINIZ DİNİ ANLATAMAZSINIZ;
Gerçek olan dini insanlara anlatabilmek için illa arapça bilmek şart değildir. Anlatda gerçek olan Allaha teslim olmak dinini nasıl anlatırsan anlat, insanların hidayetine ve takva sahibi olmasına vesile ol.
Şura 13. Ayeti ile Hac 78. Ayetlerini resim ile ayetleri anlatmak istemesi güzel birşey. Anlattığın ilim iki açıdan önemli.
1- Anlattığın ilimi herşeyden önce kendin yaşıyormusun ?
2- Anlatmak istediğin ilminin ulaştığı insanlar, hidayeti ve takvayı öğretmek üzere mi ifade edilmiş ?
Resimde Şura 13. den bahsedilmişse anlamı bu olmalı ki sadra şifa versin;
ŞURA-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh'a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm'e, Hz. Musa'ya ve Hz. İsa'ya vasiyet ettiğimiz şeyi sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah'a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).
Şura-13. Ayette Allah Hz Nuh AS dan başlamıştır ve digger Nebilere de (Hz.İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammede) farz kılınmış. Yani butün nebi resuller aynı şeriatı getirmiş.
Peki neden Hz. Nuh AS dan başlamış; çünkü nuh ikinci Adem AS gibidir. Allah insanları onun ile taşımış ve müşrikleri (hidayete ermeyenleri) helak etmiştir. Müşrikler Allah davete icabet etmeyenlerdir; kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah'a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi.( şura-13).
Demek ki Nebi Resuller insanları allaha davet edereler. Kabul etmeyenler müşriktir.
HAC-67: Li kulli ummetin cealnâ menseken hum nâsikûhu fe lâ yunâziunneke fîl emri ved’u ilâ rabbik(rabbike), inneke le alâ huden mustekîm(mustekîmin).Ve Biz, bütün ümmetler için mensek (tek bir şeriat) tayin ettik. Onlar, onunla (o şeriatle) amel ederler (etsinler). Öyleyse emrim konusunda seninle niza etmesinler (çekişmesinler). Sen, Rabbine davet et. Muhakkak ki sen, mutlaka mustakîm (Allah’ a doğru istikametlenmiş) olan hidayet üzeresin.
Hz. Muhammed SAV Efendimize aşık olmanız, onun için gözyaşları dökmeniz birşey ifade etmez. Nebiler sultanı sizi; Allaha davet ediyor; davete icabet ettiyseniz hidayettesiniz. İcabet etmediyseniz Müşriksiniz. Çünkü din hidayet dinidir ve hidayet üzere olmayan Kuran-ı Kerimden nasibi yoktur.
BAKARA-2: Zâlikel kitâbu lâ reybe fîh(fîhi), huden lil muttekîn(muttekîne).İşte bu Kitap; O'nda hiç(bir açıdan) şüphe yoktur. Takva sahipleri için bir hidayettir.
Hidayete eren kişiler ancak kurtuluşa ulaşır.
BAKARA-5: Ulâike alâ huden min rabbihim ve ulâike humul muflihûn (muflihûne). İşte onlar, Rab'lerinden bir hidayet üzeredirler. Ve işte onlar, muflihundurlar (felâha, kurtuluşa erenlerdir).
Hidayet üzere olmayanlar takva sahibi değildir. 
ZUMER-57: Ev tekûle lev ennallâhe hedânî le kuntu minel muttekîn(muttekîne). Veya: "Muhakkak ki eğer Allah beni hidayete erdirseydi, ben mutlaka takva sahiplerinden olurdum." diyenlerden (olmayın).
Sadece Şura-13. Ayete bakarak; Nebi Resulün insanları Allaha davet etmesi sonucu Allah, kalben isteyerek Allaha yönelen kişileri kendi hidayete ( kendisine ulaştırıyor) erdiriyor. allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb (yunîbu) Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).( Şura-13). Resulün Allaha daveti sonucu, Allaha ulaşmayı kalben dileyen herkez hidayete erer ve takva sahibidirler.
RUM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne). O'na (Allah'a) yönelin (Allah'a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.
Takva sahibi olan kişileri Allah cennetine alacaktır.
AL-İ İMRAN-15: Kul e unebbiukum bi hayrın min zâlikum, lillezînettekav inde rabbihim cennâtun tecrî min tahtıhel enhâru hâlidîne fîhâ ve ezvâcun mutahharatun ve rıdvânun minallâh(minallâhi), vallâhu basîrun bil ıbâd(ıbâdi). De ki: “Size bundan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takva sahibi olanlar için Rab'lerinin katında içinde devamlı kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler ve tertemiz eşler ve Allah ‘tan rıza (makamı) vardır.” Allah kullarını BASÎR'dir (görendir, görücüdür).
Tabiki genel bir ifade ile din adına bu bilgiler ile hüküm verilecekse. O zaman Hac 78. Ayetini de incelemek lazım;
HAC-78: Ve câhidû fillâhi hakka cihâdih(cihâdihî), huvectebâkum ve mâ ceale aleykum fid dîni min harac (haracin), millete ebîkum ibrâhîm(ibrâhîme), huve semmakumul muslimîne min kablu ve fî hâzâ li yekûner resûlu şehîden aleykum ve tekûnû şuhedâe alen nâs(nâsi), fe ekîmûs salâte ve âtuz zekâte va’tesımû billâh(billâhi), huve mevlâkum, fe ni’mel mevlâ ve ni’men nasîr(nasîru).Ve Allah'da hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti. Dînde sizin için bir zorluk kılmadı ki; o, babanız İbrâhîm (A.S)'ın dînidir. O, sizi daha önce de “müslümanlar” (Allah'a teslim olanlar) olarak isimlendirdi. Bunda da (Kur'ân-ı Kerim'de de), resûl size şahit olsun ve siz de insanlara şahitler olasınız diye. Öyleyse namazı ikame edin (kılın), zekâtı verin, Allah'a sarılın (Allah'ın Zat'ında yok olun). O, sizin Mevlâ'nız. (O), ne güzel Mevlâ (dost) ve ne güzel yardımcı.
Allahı hakkıyla cihat etmek gerçek müminlerin yapabileceği nefslerinin tezkiye ve tasviye olmasını ifade eden bir söylemdir.
HUCURAT-15: İnnemel mû’minûnellezîne âmenû billâhi ve resûlihî summe lem yertâbû ve câhedû bi emvâlihim ve enfusihim fî sebîlillâh(sebîlillâhi), ulâike humus sâdikûn (sâdikûne).Mü'minler ancak onlardır ki, Allah'a ve O'nun Resûlü'ne îmân ettiler. Sonra da şüpheye düşmediler. Ve malları ve canları ile Allah yolunda cihad edenler; işte onlar, onlar sadıklardır.
Bu ayette müminler Allah ve Resulüne iman ettiler ifadesi islamın beş şartını din olarak niteleyen insanların bizde iman ediyoruz demeleri doğru ifade değildir. Çok sevdiklerini söyledikleri Allah Resulüne iman etselerdi, Resulün Allaha davetine icabet ederlerdi. (ved’u ilâ rabb Sen, Rabbine davet et.( Hac-67))
Şüpheleri var ki davete icabet etmiyorlar ve müşrik olarak tanımlanıyorlar. (kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh (ileyhi) Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah'a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi.(Şura-13))
Cihad savaş anlamına da gelir ama esas savaş, insanın kendi nefsi ile olan savaştır ki; insanın nefsinin temizlenmesi ancak Allaha aittir ve bir insanın kalbim temiz demesi Allaha karşı yalan söylemesinden başka birşey değildir.
NİSA-49: E lem tere ilellezîne yuzekkûne enfusehum belillâhu yuzekkî men yeşâu ve lâ yuzlemûne fetîlâ(fetîlen). (Habibim), nefslerini tezkiye ettiklerini söyleyenleri görmedin mi? Hayır, öyle değil (nefsini tezkiye ettiğini söyledi diye kimsenin nefsi tezkiye olmaz). Ancak Allah, dilediği kişinin nefsini tezkiye eder. Ve onlar, hurma çekirdeğinin ince ipliği kadar bile zulüm olunmazlar.
İnsanın nefsinin temizlenmesi (tezkiyesi) bu kadar önemli mi? Sorusunun cevabı tabiki önemli; birkere nefs insana devamlı şeytanın füccurunu iletir yani kötülüğü emreder.
YUSUF-53: Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûı illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm (rahîmun). Ve ben, nefsimi ibra edemem (temize çıkaramam). Çünkü nefs, mutlaka sui olanı (şerri, kötülüğü) emreder. Rabbimin Rahîm esmasıyla tecelli ettiği (nefsler) hariç. Muhakkak ki Rabbim, mağfiret edendir (günahları sevaba çevirendir). Rahîm'dir (rahmet nurunu gönderen ve merhamet edendir).
Yaşamınız boyunca yaşam kalitenizi düşüren davranışlar içinde olacaksınız. Toplumla ve kendinizle barışık bir insan olamayacaksınız.
Kıyametten sonrada kurtuluşa ulaşanlardan olabilmeniz, nefsin tezkiyesine bağlıdır.
ŞEMS-7: Ve nefsin ve mâ sevvâhâ.Nefse ve onu (7 kademede ahsene dönüşecek şekilde) sevva edene (dizayn edene) (andolsun).
ŞEMS-8: Fe elhemehâ fucûrehâ ve takvâhâ.Sonra ona (nefse) fücurunu ve takvasını ilham etti.
ŞEMS-9: Kad efleha men zekkâhâ.Kim onu (nefsini) tezkiye etmişse felâha (kurtuluşa) ermiştir.
 
Hac-78. Ayetinde dinin zor olmadığını söylüyor; ve mâ ceale aleykum fid dîni min harac (haracin), millete ebîkum ibrâhîm (ibrâhîme), Dînde sizin için bir zorluk kılmadı ki; o, babanız İbrâhîm (A.S)'ın dînidir.(Hac-78). Gerçekten Resulün Allaha davet etmesinin sonucu kim Allaha kavuşmayı (ruhunu Allaha ulaştırmayı) kalben dilerse, mutlaka Allahın vaadi davete icabet eden kişiyi kendine ulaştırıp hidayete erdirecektir.
ANKEBUT-5: Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(leâtin), ve huves semîul alîm(alîmu).Kim Allah'a mülâki olmayı (hayattayken Allah'a ulaşmayı) dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah'ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayattayken Allah'a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir.
Allah da bir insanı kendine ulaştırmayı dilerse kim mani olabilir ki? Tabiki Allaha davete icabet etmeyen bir kişi hüsrandadır ve hidayete eremez.
YUNUS-45: Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yete ârefûne beynehum, kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn (muhtedîne).Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah'a mülâki olmayı (Allah'a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimse(ler) olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah'a ulaştıramadılar).
İnsanın Allaha davete icabet etmezse dalalette kalır.
AHKÂF-31: Yâ kavmenâ ecîbû dâiyallâhi ve âminû bihî yagfir lekum min zunûbikum ve yucirkum min azâbin elîm(elîmin).Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine icabet edin. Ve O'na îmân edin ki, sizin günahlarınızı bağışlasın ve mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve sizi elîm azaptan korusun.
AHKÂF-32: Ve men lâ yucib dâiyallâhi fe leyse bi mu’cizin fîl ardı ve leyse lehu min dûnihî evliyâu, ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin). Ve Allah'ın davetçisine icabet etmeyen kimse, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacak değildir. Ve onun Allah'tan başka dostları yoktur. İşte onlar apaçık dalâlet içindedirler.
Dinin sadece Allahın davetcisinin Allaha davet etmesi sonucu Allah tarafından insanlara yaşatılan bir mükemmellik ve kurtuluştur. Allah farz olan amelleri kendisine ulaştıracağı kişinin kalbine sevgi olarak verecek ve Allah için herşeyi severek yapacaktır, çünkü Allah yaptıracaktır. İşte davete icabet edilerek Allaha teslim olunan din Hz İbrahimin Hanif dinidir teslim olma anlamına gelen İslam dini ile aynı dindir.
AL-İ İMRAN-95: Kul sadakallâhu fettebiû millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne). De ki: “Allah doğru buyurdu. Öyle ise HANİF olarak İbrâhîm'in dînine tâbî olun. Ve (zaten o), müşriklerden değildi.”
Siz!  Şu anda Allaha davet edildiniz, davete icabet etmek sizin elinizde. Haberim yoktu deme şansınız artık yok.