Soma’da Gerçekleşen Kaza Değil Katliamdır. Yas Değil, Eylem Zamanıdır!    
 
 
Manisa’nın Soma İlçesi’nde meydana gelen iş katliamında, bu satırların yazıldığı anda 205’i aşkıncanımızı kaybettiğimiz haberleri resmi olarak bildiriliyordu. 80 yaralı maden işçisinden en az 20 sinin hayatı tehlikede olduğu ve en vahimi en az 200 madenciye ise henüz ulaşılamadığı yetkili ağızlardan açıklanıyordu.


     Öncelikle yaşamını yitirenlere rahmet, ailelerine başsağlığı ve sabır, yaralı madenci işçi kardeşlerime acil şifalar dilerken daha fazla kâr uğruna emekçilerin yaşamlarını önemsemeyen bu insanlık dışı sömürü sistemine ve çalışma koşullarına artık yeter diyorum.


 Her ay, karnını doyurabileceği, kredi borçlarını ödeyebileceği bir gelir için çabalayan emekçilerin “kaza” denilerek canı alınıyor. Bugün Türkiye’de her ay ortalama 100-120 işçi ve emekçi hayatını üretim sürecinde yitiriyor. Türkiye iş cinayetleri konusunda Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü durumdadır.  An itibarıyla maden sektöründe can kayıplıen büyük “kaza” rekorunu da Soma ile kırdık!


Maliyetleri düşürüp, karlarını arttırmak için insan canından beslenen sermayeye ve buna göz yuman devlete artık yeter denmelidir. Soma madenlerinde kayıt dışı çalıştırılanların bulunduğu;( 15 yaşında çocukların olduğu iddia ediliyor) Bakanlık denetimlerinin göstermelik yapıldığı biliniyor. Buna rağmen Çalışma Bakanlığı’nın, daha cenazelerin madenden çıkarılmadığı saatlerde, pişkince denetimin yeni yapıldığını açıklaması insanlık dışıdır ve suçun itirafıdır. 

İşçi sınıfının mücadele aracı olmak yerine sermayeyle ve siyasi iktidarla işbirliği yapan, insanlık dışı koşullarda çalışılmasına göz yuman sendikalara da onların yönetim koltuklarına oturan sendikal oligarklara da lanet olsun.
Yaşamını eğitim işçiliğinden kazanmış biri olarak; emekçilerin canlarını tehlikeye atmadan insanca çalışabilmeleri ve iş cinayetlerinin önlenmesi için, başta taşeron sistemi olmak üzere düşük ücretli, güvencesiz ve esnek çalışma düzeninin durdurulması için sayısını hatırlayamayacağım kadar çok bu köşelerden yazılar yazdım, iş cinayetlerinin her düzeydeki sorumlularının derhal yargılanmasını için yüzlerce eyleme katılıp sokakları sloganlarla çınlattım çınlattık lakin iş cinayetlerini önünü kesemedik.

Sendikaları, meslek örgütlerini, demokratik kitle örgütlerini, yurttaş girişimlerini, vicdan sahibi her insanı bu duruma daha fazla boyun eğilmeyeceğini alanlara çıkarak tepkilerini daha örgütlü ve ortak koyacaklarını umut ediyorum.


Tüm üretenler, insanlık dışı bu çalışma düzenine karşı üretimden gelen güçlerini kullanmadığı müddetçe, yas için genel grev genel direnişler tüm ülke sathında örgütlemediği müddetçe   üniversitelerde ve okullarda derslerin boykot edilerek tepkilerin gösterilmemesi durumunda,, esnafın susup “dükkanında” oturması halinde  iş cinayetleri sür git artarak devam edecektir.

15 Mayıs 2014 Perşembe günübu ülkede yaşayanlar olarak bu iş katliamı karşısında hep birlikte tepkimizi alanlarda göstermez isek maden işçileri başta olmak üzere çocuklarımızın yüzlerine bakamayız.

İş cinayetlerinin sürmesinin, Soma madenlerinde toplu bir katliam yaşanmasının siyasal sorumluluğu AKPartisi Hükümeti’nindir. İşçi ve emekçilerin çalışma koşullarını insanileştirmek için gerekli yasal düzenlemeleri yapmayan; işyeri denetimlerinin gerektiği gibi gerçekleştirilmesini sağlamayan, tüm siyasi ve bürokrat sorumsuz sorumluları istifaya çağırmalı en demokratik tepkimizi sokaklara çıkarak göstermeliyiz.

Soma’daki madenci katliamını, sorumlularını unutmayacağız, unutturmayacağız şiarıyla maden işçilerinin yasını tutmak için alanlara çıkma zamanıdır. Durmak,  sokağa çıkmamak için bahaneler üretmek iş cinayetlerine ortaklık anlamındadır.

    Soma da yaşamını yitiren kardeşlerimize bir kez daha rahmet, acılı ailelerine sabır, yaralılarımıza acil şifalar dileklerimi iletirken sokağa, eyleme, direnişe çağrımı da yineliyorum….!