30 Mart Mahalli İdareler seçimleri yaklaşıyor. Kamuoyu araştırma şirketleri halkın tercihinin ne yönde olduğunu tespit etmek üzere alan çalışmalarını sıklaştırdı. Seçimlere 20 küsur farklı parti girecekmişçesine yalınsama yaratarak halklarımızın kafasını karıştırmak üzere anket sonuçları yayımlıyorlar.
 
     Hâlbuki bu yerel seçimlerde halkımızın bence yapabileceği yalnızca iki tercih var! Nasıl mı? İktidar partisine yapılan eleştirilere yakından bakalım. 30 Mart yerel seçimlerinde iktidar partisine yönelen iki türlü eleştiri var.
 
     Birincisi CHP, MHP ve Cemaat’in yüzeysel, gerici ve sahte eleştirisidir.
 
     İkincisi ise HDP’nin köklü, içeriksel ve halkçı-demokratik eleştirisidir.
 
     “AKP’den kurtulalım da ne olursa olsun” diyenler, CHP, MHP ve Cemaat’ten medet umuyorlar. Dahası, halka gerçek bir alternatif sunamadıkları için nihayetinde AK Partinin ekmeğine yağ sürüyorlar.
 
      MHP, AK Partiyi katı milliyetçi ve imhacı görüş açısıyla eleştiriyor ve yıllardır söylediği “Türkiye bölünmenin eşiğinde” mavalıyla yığınları yedeklemeye çalışıyor. Müesses Nizamın tek dil- tek millet paradigmasını hiç esnemeden sürdürmeye çalışıyor. Şovenizmi, propagandasının temeline oturtuyor. Yerel seçimleri “müzakere sürecine” karşı bir çıkış haline getirmeye çalışıyor. Türkçü, milliyetçi hatta ırkçı propaganda ile güçleneceğini sanıyor. Fakat on yıllardır süren savaşın yükünde yılmış usanmış yığınların ilgisizliğiyle karşılaşıyor. Dahası, AK Partinin Türk milliyetçiliğini bin bir araçla pompalaması karşısında MHP’nin bu yollu eleştirileri uçup gidiyor.
 
      CHP ise AK Partiden ziyade Erdoğan’ı eleştiriyor ve 2002 döneminin AKP’sini örnek alıyor. 17 Aralık operasyonuyla Cemaatin, ABD desteğiyle açtığı kulvara yerleşmeye çalışıyor. Sistemin merkez sağ hükümet arayışını yanıtlamaya can atıyor.
 
     AKP’nin Kurulu düzen ve emperyalistler için gözde olmasına neden olan ne varsa hepsini -hatta fazlasını- yapmaya hazır olduğunu cümle aleme ilan ediyor. Kent rantını büyütmek mi, Avrupa Birliği sürecini ilerletmek mi, İsrail’le iyi ilişkiler kurmak mı, ne isteniyorsa yapmaya hazır.
 
      Washington’u ziyaret edip iktidar için vize koparmaya çalışıyorlar. IMF memuru Kemal Derviş’in başkanlığında ekonomi çalıştayı düzenliyorlar. AKP’nin ekonomi politikasını emekçi yoksul halkın çıkarları açısından değil, tersine ABD’nin, Almanya’nın, Türk bankalarının çıkarları açısından eleştiriyorlar. Mustafa Sarıgül, Mansur Yavaş, Lütfi Savaş gibi sağcı adaylar üzerinden Fethullah Gülen cemaatiyle ittifak yapmaya çalışıyorlar. ANAP’ın, DYP’nin, DP’nin süprüntülerini saflarında topluyor, MHP tabanıyla birleşmeye, kaynaşmaya çalışıyorlar.
 
      Haziran’da halk direnişiyle kitlelere mal olan isyan bilinci, CHP-Cemaat ittifakıyla saptırılmaya çalışılıyor. AKP gitsin de ne olursa olsun diyenler, Cemaat’in siyasi gündemine yedekleniyor.
 
      Dolayısıyla, AKP iktidarına yönelik CHP ve MHP eleştirilerinin tümüyle yüzeysel ve göstermeliktir. Gerçekte, AKP’yle ortaklıkları daha büyüktür. MHP, AKP’yle ırkçılık yarışında. CHP ise Amerikancılıkta AKP’yle yarışıyor. Her üçü de rantçı belediyecilik yapıyor. Her üçü de zenginlerin hizmetinde. Üçü de AVM’ci. Üçü de betoncu. Üçü de; suyun, elektriğin, ulaşımın paralı olmasını savunuyor. Üçü de; kenti atanmış valilerin yönetmesini savunuyor. Üçünün de adayları arasında kadınlar yok gibi. Kentin kadın dostu yapılmasıyla da ilgili değiller. Üçü de; belediyede taşeron çalışmayı savunuyor. Üçü de; Türk milliyetçisi, Türk milletinin diğer millet ve halklara üstünlüğünü savunuyor. Üçü de; devlet dini Sünni-İslam’ın diğer inançlara üstünlüğünü savunuyor.
 
       30 Mart yerel seçimlerinde AKP’ye yönelik köklü ve gerçek eleştiri, Halkların Demokratik Partisi saflarından yükseliyor. Bu eleştiri aynı zamanda diğer iki düzen partisini de kapsıyor.
 
Zira rantçı belediyeciliğin karşısında HDP halkçı demokratik belediyeciliği savunuyor.HDP kentleri Ankara’nın atadığı valilerinin değil, halkın yönetmesini savunuyor. Halk meclislerine dayanan bir demokratik kent yönetimini savunuyor. Valileri de halkın seçmesini talep ediyor.
HDP, ayağını kentin yoksul mahallelerine basıyor ve öncelikle yoksulların hizmetinde çalışacağını ilan ediyor. HDP, konut yıkımlarını durduracağını ve yerinde dönüşümü hayata geçireceğini ilan ediyor.
 
     HDP, doğayla barışık bir kenti savunuyor. Kapitalist kar hırsıyla ormanların talanını durduracağını ilan ediyor. HDP suyu, elektriği, ulaşımı temel insan hakkı sayıyor ve parasız bir hak olmasını savunuyor. HDP, eşbaşkanlık sistemiyle yüzlerce kadın başkan adayı çıkardığı gibi, belediye meclis üyesi adaylarının da toplamda %40′ı kadın. Kadını eve hapseden düzen partilerinin karşısında HDP, kadınları siyasete çekiyor. Kadın dostu kentler yaratmayı hedefliyor. LGBTİ’leri yerel yönetimlere katıyor, seçilebilecekleri yerlerden aday gösteriyor.
 
      HDP, belediyelerde taşeron çalışmaya son vereceğini söylüyor. HDP, bütün halkların ve inançların eşitliğinden yana olduğunu belirtiyor. Kısacası, AKP-CHP-MHP bir yanda, HDP diğer yanda. Gerçekte bu seçimlerde iki cephe vardır. Birisi, düzen partilerinin neoliberal-rantçı-zorba cephesi. Diğeri, HDP’nin demokratik-halkçı cephesi.
 
        Sözün özü özeti tercih sayısı ikidir.daha fazla değil!