Tarihi binaları gezerken bizleri cezbeden faktör, o yerde,  zamanın öğüten dişlileri arasında kimler yaşadı; neler yaptı, bu yerler nelere, kimlere ve hangi olaylara tanık oldu sorusunun gizemli halleri yatar herhalde.

    Her ne kadar tarihi olmasa da Niğde Valiliğinin merdivenlerinden, Gazeteciler Birliğinin, Vali Sayın Peynircioğlu’na hoş geldin ziyareti için çıkarken,  bu merdivenleri birçok Valinin görev süreleri içerisinde çıkmış biri olarak, Niğde’nin yakın tarihinde yer almış onca hatıra, gözümün önünden bir film şeridi gibi geçiveriyordu.

    Sayın Refik Aslan Öztürk’ten sonraki dönemlerde Sayın Sabahattin Öztürk’e,  Sayın Alim Barut’tan,  Sayın Necmettin Kılıç’a kadar bir çok Valinin göreve geliş ve ayrılışlarında hep farklı heyecanlar vardı. Göreve başlarken ki tanıma çabaları zamanla devletteki devamlılığın esas olmasıyla karşılıklı saygı çerçevesine otururken, ayrılma zamanlarında ise yerini buruk hüzünlere bırakan, meltemler estiriyordu kişisel benliğimde.

     Ziyaretimiz zarfında gerek kamu yönetim sistemimizde gerekse de vatandaşın gönlünde farklı bir yeri olan Valilik makamının önemine değinen Sayın Peynircioğlu; Niğde’ye atandığınızda neler hissettiniz sorusuna, her şeyden önce bu durumun bir görev değişikliği olduğunu belirtirken, bunun da ciddi bir sorumluluk getirdiğini ve artan sorumluluğun beraberinde daha çok insana hitap etmeyi ortaya çıkarırken, kendi yüklerinin daha da arttığını hissettiğini ifade ediyordu.

     Vatandaşın haber alması ve aydınlanması anlamında basının işini kolaylaştıracak şekilde ilgili kurumlar gerekli açıklamaları yapabilecek ve kamuoyunun bilgilendirilmesi noktasında herhangi bir kısıtlamanın olmayacağının altı çizilirken, böylece kurumların kendi çalışmalarını tanıtmalarının kolaylaşacağını ve yetkili ağızlardan alınan bilgiyle, olası dedikodu şeklindeki söylemlerinde önüne geçilebileceği, kendilerince paylaşılıyordu.

    Tabii ki tüm kurum ve kuruluşlar arasındaki koordinasyon sağlanacaktı…

    Tabii ki ilin kalkınmasına yönelik çabalar sergilenecekti…

    Tabii ki tespit edilen sorunların üzerine gidilecekti…

    Tabii ki il ve ilçelerdeki kurumlar ziyaret edilip, ihtiyaçlar yerinde gözlenip belirlenecekti…

    Tabii ki kentin yatırım, imkan ve kabiliyetleri, ilgili birim ve paydaşlarla ele alınıp, daha iyi tahlil edilecekti…

    Uzun süreli ve kapsamlı olarak çalışılarak bitme aşamasından baskı aşamasına geçen İl Gelişim Planının hazırlanmasında emeği geçen herkese de teşekkür eden Sayın Vali, henüz inceleme fırsatı bulamasa da böylesine bir çalışmadan mutlaka faydalanacaklarını ve bu çalışmanın kentin gelişiminde  bir yön haritası olabileceğinin şahsi kanaatini, samimiyeti eşliğinde bizlerle paylaşıyordu.

    Bir şehre atanıp, o şehrin en üst mülki idari amiri sıfatıyla iş başı yapmak gerçekten kolay değil.

    Bulunduğunuz yeri tanıyıp, ihtiyaçlar bağlamında öncelikleri belirlemek için bile olsa belli bir zaman ve belli bir çalışma eyleminin ortaya konması, zaten başlı başına bir emek.

    İşin mahareti de bu bol emekli süreçte başlamayacak mı zaten?

    Kente bir şeyler kazandırılsın çabasında olan gerçekten yürekli insanlarla, benim çıkarım dışında bir şey olmasın düşüncesinden asla taviz vermeyen minik krallıklar arasında o dengeyi kurup, kolektif bilinç etrafında toparlayabilecek, hem devletin kentteki en üst mülki amiri hem de halkın benimsediği ağabeyi olabilme sürecini özveriyle yürütebilmekte bitecek, o maharet.

    Onun içindir ki; geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize, bütünleştirmek kendilerine…

    Güceniklik, suçlama, anlaşmazlık bize, katlanmak ve gönül almak kendilerine…

    Evet Şeyh Edebali…

    Şeyh Edebalinin  nasihatları  eşliğinde yönetmek ve durmamak, gelişme ve büyümeye bire bir aç olan kentimiz için olmazsa olmaz bir felsefe.

    Nitekim “ Bizim için önemli olan yetkiden ziyade sorumluluktur” diyen Sayın Peynircioğlu, bu nasihatlerin bir uygulayıcısı olabileceğinin de ilk sinyallerini veriyordu.

   Şahsım adına ise kendilerine başarı dileyip, bu başarının hizmet ve ortak bilinç olarak, Niğde ve civarında yaşayan herkese dönmesini dilemek düşüyordu.