Çıkardığı dergiler, gazeteler ve yazdığı kitaplarla 60 yıldır ülkemizin fikir, kültür ve sanat hayatına büyük katkılar sağlayan yazar, şair ve Yüce Diriliş Partisi Genel Başkanı Üstad Sezai Karakoç geçtiğimiz günlerde bir bildiri yayınladı.

http://yucedirilis.org.tr/ internet sitesinde yayınlan bu bildiri “Partilere siyasi Hayatımızı Drama Çevirmemeleri İçin Gerekli bir çağrı” başlığını taşıyor ve Cumhuriyet’in kuruluşundan günümüze kadar olan siyasi hayatı , partileri, kurulan hükümetleri ve darbeleri genel hatlarıyla değerlendiriyor.

 Yukarıdaki internet adresinden bu bildirinin tamamının okunmasını tavsiye ederim. Özellikle yaklaşan seçimler nedeniyle partilere nezaket üslubu, sağduyu ve gençlere kötü örnek olmamaları gerektiğini belirten bölümlerden bazı alıntılar aktarmak istiyorum:

“Ülkemizde, partiler, siyasî ortamın normal akışı içinde, tabii bir şekilde doğmamışlardır. Olağanüstü şartlarda vücut bulmuşlardır. Bu sebeple, normal bir siyasî hayatın olağan organları ve kurumları olarak fonksiyonlarını icra etmiyorlar. Birbirleriyle sürekli kavga halindedirler.

Siyaset adamlarımız, yeniden arka arkaya sürekli olarak gelmekte olan yeni nesillere örnek olacaklarını unutmuş bir şekilde, en ağır tarzda birbirini suçluyorlar, birbirilerine saldırıyorlar. Kısacası kötü örnek oluyorlar. Bu durumda gençler siyasetin mutlaka bu üslupla yapılacağını sanabilirler.

Partiler arasındaki bu sürekli gerginlik, yüksek tansiyon, siyasî hayatımızı zehirlemekte ve sonunda dönem dönem büyük çöküntülere sebep olmaktadır.


Şu anda seçim dolayısıyla yapılan siyasi polemikler, seçim sonrasına da olumsuz etkiler yapacak nitelikte görünmektedir.

Siyaset biliminde, anglosakson sistemini iki partili sistem, kara avrupa sistemini ise çok partili sistem olarak adlandırmışlardır. Bizse, bu iki sistemden birini bilinçli bir şekilde seçmek yolunu izlememiş, kendi özgün sistemimizi oluşturamamış, sonunda ikili kavganın adeta geleneksel ve yapısal hale gelmesi yüzünden iki partili bir sistem görüntüsüne mahkûm durumuna düşmüşüzdür.

İngiltere ve Amerika’daki iki partili sistem tarihlerinin sonucudur ve yüzyıllardır böyledir. Bizde durum böyle değildir ve yetmiş yıllık bir kavga düzeninin sonucu gibi görünmektedir. İktidarıyla muhalefetiyle partilerin kendilerine bir çeki düzen verip halkımıza gelecek için gerçek umut kaynağı olacak çok partili bir düzene geçmemiz için gereken bütün adımları atmaları, bu büyük milletin kaderinin onların önüne getirdiği büyük ve kaçınılmaz bir alınyazısı görevidir.

Bunu yapabilmek için partiler ve hepimiz, kendimizi hesaba çekerek, kendi öz medeniyetimizden ne kadar uzaklaşmışız ve ne şekilde ona dönebiliriz gibi derin tarihî-sosyolojik tahliller yapmak zorundayız. Bilincimizi ve biliçaltımızı yoklamalı ve yenilemeliyiz. Yani âdeta yeniden doğmalıyız.

Demek ki, siyaset adamlarımıza böyle kapsamlı bir çağrı yapmak zorundayız ve demeliyiz: Efendiler! kendinize geliniz ve gençlere kötü örnek olmayınız. Yeniden doğuşumuzun, dirilişimizin yolunu açınız.”