Her kenttin kendine özgü özellikleri ve folkloru var. Niğde bu bağlamda olanaklarını en az kullanabilen illerin başında geliyor. Doğru olarak sunulan kısa sürede markalaşıyor. Tyana Kalıntıları çok önemli olmasına karşın beklenen sonuçlara halende erilemedi. Kentlerini pazarlayan şehirler önemli ölçüde turizmden pay alıyor. Bu illerin başında Gaziantep, Mardin gibi iller Safranbolu  gibi ilçeler geliyor. Urfa, Diyarbakır atağa geçen iller olarak dikkat çekiyor. Urfa özellikle son dönemlerde bu bağlamda çok yol almış, müzeleri, anıtları, alanları, hanları, köprüleri ile kent içi dönüşüyor ama Urfa’da il genelinde çok önemli yerlerde var. Bunlardan başlıcası Harran.  Şanlı Urfa Harran’a Tarihi Kentler Birliği Urfa toplantısı vesilesi ile görme olanağım oldu. Etkileyici bir tarihi doku var. 
ŞanlıUrfa’ya 44 km uzaklıktaki Harran’a ulaştığımızda ilk olarak Şeyh Yahya Hayat El Harrani Türbesine uğradık. 1185 yılında vefat etmiş. 1195 tarihinde yapıldığı belirtilen türbe ve makam sağlam bir yapı.  Buradan doğruca sur içine girdik. Harran’ın kuruluşunu İslam Tarihçileri Nuh Peygamberin torunlarından ”Kaynan”a ve İbrahim Peygamberin kardeşi ”Aran’a bağladıkları ve Hz. İbrahim’inde  burada doğduğu ifade ediliyor. ,Asur ve Babil dönemlerinde gök cisimlerinin kutsal sayıldığı Pagan dininde merkezi Harran imiş. Hitit buluntularında yer bulan Harran II Mervan,744 yılında Emevi Devletine başkentlikte etmiş. Abbasi Hükümdarı Harun Reşit döneminde Harran Üniversitesi kurulmuş. Bu üniversiteni kalıntıları dahi dönemin uygarlığının göstergesi. Çevrede kazılar yapılıyor. Surlar onarılıyor ama daha yapılacak çok iş var. Çok geniş bir alanda yapılacak bilimsel çalışmamalarda ortaya çıkacak çok yer olduğu yüzeydeki kalıntılardan da anlaşılıyor. Eyübüler, Selçuklularda Harran2da yerleşmişler. 1272’de Moğollar kenti yakıp yıkarak önemli zarar vermişler. Elips şeklinde Harran şehri, 6 adet kapısı,187 adet burcu olan, kesme taşlardan inşa edilmiş müstahkem b,ir sur ile çevrili imiş. Şimdi bu surların önemli bölümünde kurtarma çalışmaları devam ediyor. Kalesi, Ulu Camisi ile kalıntılarının ihtişamı Harran’da tarihin dündeki görkemini yansıtıyor. Tarihi zenginliğinin yanında Harran’ı farklı kılan bir özelliğinde halen yaşam sürülen evleri. 150-200 yıl aralığında  “konik kubbeli evler” yapımına başlanmış ve o gün bugundur bölgede halk mimarisi olarak kullanıla geldiği gibi de bölgeye ayrı bir görünüm katıyor. Bölge iklimine uyumlu, yazın serin kışın sıcak olan bu evlerden birine girdik. Satış yeri olarakta işlev gören ev avlusu çeşitli odalara açılıyor. Ev sahibi otantik dokuya uygun düzenleme yapmış bir yerel müze özelliğinde ev bölümleri gezdik.  “Tarihin altın şehri” adıyla da anılan Harran evleri gerçektende ilginç ve dikkat çekici, özellikle yerel giysiler herkesin ilgini çektiğinden resimler içinde veriliyor ve bir yerde yörenin bilinmesi adına güzel bir yerel tanıtım çalışması gerçekleştiriliyor. Harran birkaç gün gezilecek kadar ayrıntıları olan bir yer ama görüp geçmek isteyen için birkaç saatte de tükenebilir. Ne varki çevresi ile Harranı tanımak isteyen  Harran kapsamlı bir gezi noktası. Genelde ilçe olması ile yapılanma artmış o nedenle keşke köy olarak kalsa idi diyende var ama Harran halkı herhalde elindeki altın yumurtlayan tavuğu kesmez.