“Unutmak iyidir”
 
Çocukken…

Bor Endüstri Meslek Lisesi ve Kenan Evren Mahallesindeki öğrenci yurdunun Erbakan tarafından temeli atılıyor.

50. Yıl sitesi altındaki “Ergenokon Çay Ocağı” önünden geçiyorum.

Askeri yeşil parkalı gençler…

Pol-Bir binasına bomba atılmış…

Ecevit Bor’da  taşlanıyor… Bir tepecikten seyrediyorum…

Demirel Niğde’den Bor’a geliyor… Mahallede durduruluyor… Kurban kesiliyor…

Kerpiç evimizin dış duvarında kocaman Ulubatlı Hasan posteri… Oturma odamızda hezenlerinin altında Kıbrıs haritasının üzerinde Rum Makarios’un kafasını ezen Türk askeri tablosu…

Bor’a sık sık siyasi içerikli  tiyatro geliyor…

İletişim aracı olarak seçim sonuçları eski hamamın duvarına siyah yağlı boya ile tablo halinde yazılıyor… (halen kalıntıları var…) AP, CHP, MSP, MHP ve koyun partisi dediğimiz CGP. ‘nin aldığı oylar.
 
Duvarlarda gelişi güzel yazılmış “Ülkü Yolu, ÜGD, CHP, Tek yol devrim, Kanımız aksa da zafer İslamın” sloganları…

Babamın işyerinde arkadaşları ile konuştukları ve benim kulak misafiri olduğum “ne olacak bu memleketin hali” sohbetleri.

12 Eylül öncesi MHP Genel Başkan yardımcısı Gün Sazak Bey’in şehit edilmesi ve ardından Bor’da da adeta Orta Anadolu’nun en büyük protesto yürüyüşü… Henüz orta okula gidiyor ve yürüyüşe katıl!-mıştım. Fizyolojik olarak solağım ve refleks olarak sol kolumu kaldırmamak için  çaba sarf ediyorum.

Ve 12 Eylül 1980 günü, Sokağa çıkan büyüklerimize askerler  “Askeri darbe oldu, evinize gidin" diyorlar… Mahallede bilye oynuyoruz… Bize dokunan yok… Çocuğuz…
...
… birkaç bunlar gibi çok sıradan olaylar daha…

Seçim akşamı sonuçları öğrendikten sonra benim çocukluğumdaki siyaset filminden hafızamda kalan şeritleri sadece bu kadar. Bütün bu basit konular  bir film şeridi gibi geçti… Unutmuştum… Hatırladım…

Televizyon açık…“ Yüzde 13… Kasetler… Genel Merkez… Genel Başkan, Başarısız İl-İlçe Teşkilat yöneticileri… Adaylar… Seçilenler… Seçilemeyenler… Mukayeseler… Türkiye haritası… Yorumlar… Yorumcular… Umut… Umudu yok olanlar… Başı öne eğilenler, Neden?... Sebep?...

Fazla dayanamadım… Zaten seyretmiyormuşum… Kapat!...

Yarım kalan kitabımı okuyayım dedim… Onu da canım çekmedi, bu güne uygun değildi… Kitaplığımda yıllar önce okuduğum Haluk Kırcı’nın “Kalemimi Asamazlar”, Alişan Satılmış’ın “ Savaşı Türküleştirdik biz” Remzi Çayır’ın “ Adım Yeşil” kitaplarını elime aldım…

Kitapların sayfalarını bile açmaya korktum…

Sadece Remzi Çayır’ın kitabının arka kapağındaki önsöz niteliğindeki şu paragrafı okuyabildim.

“Dünlerim yok anne. Ninem yok… Mustafa yok, Ömer yok, Reis yok, Ercüment yok… Ramazan Turhan öldü. Remzi Kütükçü öbür tarafta. Hasan Hüseyin Sanlı’nın nişanlısı, şimdi başkasının yavuklusu. Mustafa Pehlivanoğlu’nun mektubunu okuduğu nişanlısı yitik… Nerede olduğunu bilemiyorum. Dursun Önkuzu’yu unuttu ülküdaşları. Mamak Mapushanesinde dayaktan ölen Bekir Bağ on yedisindeydi anne… On yedi yaşında, coplanarak öldürüldü. Duydun mu? Gece yarısı yatağından kaldırılıp Ankara Ulucanlar Kapalı Cezaevine götürülen Fikri’yi, Ali Bülent’i ben unutmasam da, hep birlikte unutuverdik anne…
Unutmak iyidir, diyen psikiyatrin sözü doğru mu? Anne…

“Unutmak iyidir”

Unutmamış olsaydım… Çocukluğumdan bu güne kadar “Unutmamış” olsaydım.
Bu gün Bor Kenan Evren İlköğretim okulunun adı Şehit Dursun Önkuzu İlköğretim Okulu olurdu.

“Unutmak iyidir”

Unutmamış olsaydık… Mustafa Pehlivanoğlu’nun ailesine yazdığı mektubu, Başbakan Tayyip Erdoğan kürsüden okuyamazdı, hatırlatamazdı.

“Unutmak iyidir”

Unutmamış olsaydık… Milliyetçiliğin… Ülkücülüğün… Yaşlıların koluna girmeyi.. Çocukla çocuk olmayı… Yetimi öksüzü okutmayı, kollamayı. Boşa akan bir çeşmeyi kapatmak olduğunu… Unutturmasaydık…. Bu gün meydanlarda “biz kafatasçı değiliz” naraları atılamazdı.

“Unutmak iyidir”

Unutmamış olsaydık… Davamızı… Korkusuzca ölüme gitmeyi… 10 kere dayak yiyip 11.si için tekrar karşısına çıkmayı… Unutmamış olsaydık… Çakalla Bozkurt aynı cümlede kurulamazdı…

“Unutmak iyidir”

Unutmamış olsaydık… Önceki gün… 13 Haziran, Dündar Taşer’in ölüm yıldönümü olduğunu… Dünkü Türkçüler günü… Bugün Milliyetçiler günü olarak değiştirilemezdi…

“Unutmak iyidir”

Unutmamış olsaydık… Ziya Gökalp’in 1912 yılında Balkan Savaşı için yazdığı “Asker Duası” şiirini… Siirt’de değiştirerek okuyamazdı… Zamanın İstanbul Belediye Başkanı…

“Unutmak iyidir”

Unutmamış olsaydık… “Rehber Kur’an, Hedef Turan” mefkuresini… Bu gün cemaatler altımızı oyamazlar… Kafa tutamazlardı…

“Unutmak iyidir”

Unutmamış olsaydık… Gaspıralı İsmail’in “Dilde Fikirde İşte Birlik” deyişini… Bu gün için;   Ben, Benim, Ben varım, Ben yaptım, Ben bilirim, Benimkisi doğru, Benden sonra tufan… diyen… düşünen kimse olmazdı.

“Unutmak iyidir”

Unutmamış olsaydık… Tarihimizi… Davamızı… Ülkümüzü… Her şeyin eskisi olur, ama “eski ülkücü” olmazdı.

“Unutmak iyidir”

Unutmamış olsaydık… Hacı Bektaşi Veli’nin “Eline beline diline hakim ol!” sözü ile…   Necip Fazıl’ın “ Paranın hakim olduğu değil, paraya hakim olan adam ol” deyişini… Atimize… Kirli bir Mazi bırakmazdık…

“Unutmak iyidir”

Unutmamış olsaydık… Geçmişle “Hesaplaşma”yı… Bu günün hesabını vermek zorunda kalmazdık.

“Unutmak iyidir”

Unutmamış olsaydık… “Özür dilemeyi… Helalleşmeyi… “ 
İşken
ce ile şehit olan Bleda Aybars Tekin ve  dört arkadaşını,  Mamak C5 lerde şehit olan Hüseyin Kurumahmutoğlu ve dava arkadaşlarını, Niğdeli Dursun İnce’yi, Urfalı Ahmet Çevik’i 16 yaşında Taner Kalkancı’yı, Adanalı tekstil işçisi Ayşe Çetinkaya’yı  ve ayrı ayrı acı hikayesi olan birlerce ülkü devlerini….
Unutmamış olsaydık….

“Unutmak iyidir”




Not: Borhaber.net ailesine katılmaktan…  Onlara omuz vermekten mutluyum… Yazılarım devam edecek…