İnsanın diğer varlıklardan ayrıldığı en önemli yönlerden biri de okumak ve okuduğu şeyler üzerinde düşünmektir. Ne okumalıyız? Veya öncelikli olarak neler okumalıyız? Bizim için, kişiliğimizi bulmamız için hayati değerde olan bu soruların doğru cevabını bulmak gerekir.
 Dünyada, her gün milyonlarca kitap yayımlanmaktadır. Gönül ister ki bu kitapların hepsini okuyalım ve üzerinde düşünerek gerekli değerlendirmeleri yapalım. Bu mümkün değildir. Sınırlı bir ömre ve zamana sahibiz. Onun için bu kitaplar içinde, bizi her iki dünyada da doğruluğa, iyiliğe, güzelliğe ve mutluluğa ulaştıracak kitapları seçmek durumundayız.
 Nasıl ki, tabiatta birçok ot, mantar ve bitki çeşidi var. Bunların bazıları insan sağlığına zararlı ve zehirlidir. Bazıları ise hayatımızı sürdürmemiz için değerli besin kaynağı ve şifadır. Okuyacağımız kitapların da bizim için yararlı olanları olduğu gibi zehirli olanları da vardır.
 Belirli bir tecrübeye ve düşünce seviyesine ulaşmış bir insan hangi kitabı okursa okusun ona zarar vermez. Ama daha hayatın başında olan çocuklarımız ve gençlerimiz okudukları kitaplar nedeniyle doğru yola ulaşabileceği gibi yanlış yollara da girebilirler. Onun için onlara okutacağımız kitaplar üzerinde durmamız şarttır.
 Bugün maalesef ortalıkta insana hiçbir yarar ve ideal vermeyen özellikle laf edebiyatıyla dolu popüler nitelik kazanmış binlerce kitap vardır. Ve gençlerimiz bu kitapların cazibesine kapılarak zamanlarını boşa geçirmekte ve yanlış düşüncelere ve yanlış yollara girmektedir. Peygamber Efendimiz bir sözünde: “Faydasız ilimden Allah’a sığınırım.” buyurmuştur.
 Yukarıda da belirttiğimiz gibi anlamadığımız ve üzerinde düşünmeye yönlendirmeyen kitapları okumanın da bir anlamı yoktur.
 Başta Allah’ın Kitabını, Peygamberimizin sözlerinden oluşan Hadis kitaplarını ve büyük âlimlerin kitaplarını okumalı, üzerinde düşünmeli ve günlük yaşantımızda da uygulamalıyız.
 Yine çağımızın büyük mütefekkiri ve yazarı Sezai Karakoç’un kitapları, okumamız ve gençlere okutmamız gereken kitapların başında gelmektedir. Hemen her alanda eser veren bu yazarımız, aynı zamanda yazdıklarını yaşayan yazarlarımızdan biridir.
 Sezai Karakoç’u yeni okumaya başlayacaklar için tavsiyem: Önce, Sütun, Sur, Gün Saati ve Farklar isimli günlük yazılardan oluşan kitapları okunmalı. Daha sonra, Yunus Emre, Mehmet Akif, Mevlana üzerine yazılmış inceme kitapları okunmalı. Daha sonra, Ruhun Dirilişi, Yitik Cennet, Kıyamet Aşısı, İslam, İslamın Dirilişi vb. kitapları okunmalı, şiir kitapları ise en son okunmalıdır.
Üstad bize hangi tür kitapları okumamız gerektiği hakkında yol gösteriyor ve “Kitaplar ve Kitabeler” başlıklı yazısında şunları söylüyor:
 “ ‘Best-seller’ denilen kitle avcısı kitaplara aldanmayınız. Gerçekte, bunlar, kitap değil, kitap-benzeri, kitapsılardır. Bunlar, kitap değil, kitaplara kitabelerdir.
 Doğar doğmaz ölmüşlerdir bunlar. Bunun için, kitabeler kadar ünlü olabilirler!
 Üstlerinde yazarlarının adları, mezartaşlarına kazınmış adlardan farksızdır…
 Kitap nerededir? Çağları kucaklayan kitap, genellikle bunların arasında gözükmez ve kaybolur.
 …
 Aydın, gerçek aydın, “kitab”ın peşindedir, kitap kılıklı kitabelere takılıp kalan değil.
 “Peygamber değildir, fakat kitap sahibidir” demişti Molla Cami, Mevlana için. Çünkü: Mesnevi, kitap, Kutsal Kitabın saf ve diri, yeni ve capcanlı bir yorumuydu. Kitaplığını, KİTAP’tan alıyordu Mesnevi.
 Bütün gerçek kitaplar, KİTAP’tan ışık alırlar, özlerini O’ndan alan diriliş mayalarıdır. Kitabe tipi kitaplarsa, yüzlerini ölüme çevirmişlerdir.” (S. Karakoç, Çağ ve İlham ll, s.183)