Türk Ocağı Niğde şubesinin, 101. Kuruluş yılına münhasıran tertiplediği programın konuşmacısı Türk Ocakları genel başkanı Sayın Prof. Dr. Mehmet Öz Beyefendi idi.
Türk Ocaklarında başkanlığı yaptığım dönemde teşriki mesai yaptığımız değerli gönül dostları  Fahri Atasoy ağabey ve Bülent Aksoy ile birlikte programa katılan genel başkan, kendi tabiri ile verdiği mini konferansta katılımcılara “iyi ki bu ocaklar kurulmuş” dedirtecek güzellikte bir değerlendirmede bulundu.

                Sayın genel başkanımız, Türk milliyetçilerinin talip olduğu medeniyet algınsa vurgu yaparken verdiği örneklerle Türklüğün bu medeniyet algısındaki tarihi misyonunu bir kez daha hatırlattı.

Dündar Taşer’in, üç kıtadaki Türk hakimiyetinin bir iman mücadelesi olduğundan, Osman Turan’ın milliyetçiliği bir İslami, milli ve insani bir değer olarak tanımladığından bahsetti.

Özellikle, Türk Ocakları’nın Söğüt buluşmalarının tarihi bir sorumluluktan kaynaklandığını ve bu tip faaliyetlerin şu karanlık algılarla kuşatılan günümüzde bizleri umutsuzluğa düşürmemesi gerektiğinin altını çizen genel başkan, Türk milliyetçiliğinin ötekileştirmeyen, birleştiren; ayrıştırmayan kucaklayan milli ve imani bir hareket olduğunu ifade etti.

Türk Ocaklarının yüklendiği tarihi misyon gereği anayasa ile ilgili meclisteki bütün milletvekillerine “ Türk” kavramının vatandaşlık tanımında bulunmasının ırkçılığın tam tersine birleştiriciliğin adı olacağını ifade eden bilgilendirici bir mektup gönderdiklerini anlatan Mehmet Öz başkanım bizlere, yeni bir şevk kazandırdı.

Ve en önemlisi Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgesindeki Türk milliyetçileri ile kapsamlı bir çalışma planladıklarını belirten genel başkan aslında Türklüğün milletimize kattığı şuuru bir kez daha hatırlattı.

Bütün bunlardan sonra diyorum ki, evet; elbette ki 75 milyon insanımızın birini diğerinden ayırmadan insani, İslami refahını istiyoruz.
Tabi ki  insanlar  analarının dilini konuşacak.

Ama bin yıldır bu topraklar Türk yurdu. Bin yıldır bu milletin resmi dili Türkçe.

Bin yıldır bu topraklarda hüküm süren medeniyet Türk-İslam medeniyeti. Ve bu medeniyette hiç ırkçılık olmamış, mezhep kavgası medeniyetin inşasını oluşturmamış, etnik ayrılılardan yola çıkılmamış.

Satuk Buğra Hanın kaygısı, Alpaslan’ın Sarı Hoca’nın çadırındaki ülküsü,  Söğüt’te Osman Gazi’nin rüyası o medeniyetin temellerine sarsılmaz bir iman şuuru katmıştır.

Bu dün böyleydi, bugün böyle, yarın da böyle olacaktır.

Değerli kardeşim Mehmet Akif Okur’un dediği gibi:

Allah var, gam yok!