GİRİŞ
 
Ülkelerin ülkücüleri olması, o ülkeler için büyük bir umut ışığıdır. Çünkü ülküsüz ülkelerde, oportünizm ülküye dönüşür ve insanlar eyyamperest olurlar.
Türk milleti tarih boyunca nice ülkücüler yetiştirmiş ve tarihin sayfalarına altın harflerle geçmişlerdir.
Ancak cumhuriyet tarihinin son 60-70 yılında milli ülkülerimize iktidar sahiplerinin diş bilediğine şahit olmaktayız. Ve bunun sonucunda;
Türk Milleti, horlanmış, ikinci sınıf vatandaş durumuna düşürülmeye çalışılmıştır.
Türk Milleti, tarihine küstürülmüş, Cemil Meriç’in ifadesi ile; “Kendi tarihine, kendi geçmişine küfrettirilmiş” mazi-ati köprüsü kurulamadığı için geçmişinden şüphe eden, geleceğine güven duyamayan bir topluluk oluşturulmuştur.
Türk Milleti, midesinden esarete mahkum edilirken beyni idealsizliğe programlanmışlardır.
Türk Milleti, yokluğun, yoksulluğun, yolsuzluğun, açlığın, çaresizliğin pençesine düşürülmüştür.
Türk Milleti,, sevgisizliğe, vatan, millet duygusundan uzak bir hayata adeta şuuru yok edilmiş bir mankurtluğa itilmiştir.
 
Özellikle son 8 yılda kimlik üzerinde yapılan, yaptırılan tartışmalar milletimizi psikolojik bir buhrana itmiş ve dengesiz bir saldırı ile milli değerler yok edilme tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır.
 
 Nihayetinde Milletin değerlerine yabancı olan, ona garez duyguları besleyen, onu bölmeye çalışan anlayışların sorunlarımıza getireceği bakış ve çözümler yeni problemler türetmektedir. Taşeron fikirler ve bizi biz yapan değerlere karşı tavır içinde olanların düşünceleri fitneye sebep olmuş, ayrıştırıcı ve bölücü akımları yüreklendirmiştir.
 Mevcut iktidar, küreselleşme adı altında milli kimlikleri ve manevi değerleri görmezden gelmeye çalışsa da şu gerçek göz ardı edilemez.
Dün, “kim” olduğunu bilenlerin olmuştur. Bugün de kimlikleri yok etmeye çalışan küresel güç “kim” olduğunu iyi bilmektedir. Yarın da “kim” olduğunu bilenlerin olacaktır.
Kimlikleri ve kim oldukları konusunda kafası karışık olanların hatta kim olduklarına karar vermemiş olanların yarınlarına da karar vermeleri mümkün değildir.
Maalesef günümüzün devşirme aydınları dün olduğu gibi bugün de Türk kimliğini tartışmaya açmış ve onu yozlaştırma gayreti içine girmiştir.
Türk milleti yaşadığı toprağa ait değil, diyen ve Kürdistan Telai Cemiyeti’nin fikir babalığını yapan devrin kalemşoru ile Avrupa’yı yeni kıble olarak sunup “bir milyon Ermeni ile otuz bin Kürt’ü katlettiğimizi” söyleyen yanaşmacı zihniyet arasında bir fark yoktur.
Dün Yunanlıların İzmir’i işgal etmesini “medeniyet gelecek” naraları ile alkışlayan aydıncıklar ile bugün “21. yüzyılda milli kimlik mi olurmuş?” diyen zihniyet aynı kafanın ürünüdür.
Bizim İngilizlerle birlik olmaktan başka çıkarımız yok diyen devrin edebiyatçısı ile “AB yolundan dönmemiz mümkün değildir, çünkü orası bizim kurtuluş yolumuzdur” diyen günümüz şakşakçısı arasında hiçbir fark yoktur.
Bütün bunlar kültürel bir devşirme yaşandığının ve bunun da kimliğimizi zedelediğinin göstergesidir. Bunalımın ürünü olarak dayatılan felsefeler Erzurum’u Brüksel’den, Diyarbakır’ı Kopenhag’dan kurtarmaya kalkmıştır.
Yani Türkiye’de ki kimlik bunalımının müsebbipleri, kökü ve damarları Türk toplumuna aykırı bir yapılanmanın içinde olan iktidar ve onların beslemesi sözde aydınlardır.
 
Ancak bütün bu meseleler çözümsüz değildir. Eğer, “aç hürler, tok köleler” yerine sırtı pek, karnı tok beyni ve vicdanı hür bir topluluk; içte ve dışta devletler muvazenesindeki yerini almış bir ülkeye kavuşmak istiyorsak elimize geçen fırsatı kaçırmama adına Türk Milliyetçilerine büyük bir görev düşmüştür.
 
Elimize geçen fırsatı değerlendirmek için gecemizi gündüzümüze katmalıyız. Ulaşamadığımız bir insan bile kalmamalıdır. Çünkü Türkiye’den Türk dünyasına, koca bir insanlık ülkücülerin iktidarını beklemektedir.
 
TÜRKİYE’NİN MESELELERİNE GENEL BİR BAKIŞ
 
A)    KİMLİK SORUNU VE SEBEPLERİ
 
1.      İç Sebepler:
Laik-anti-laik çatışması
Millet ve ümmet rekabeti
Milliyetçilikle ırkçılığın karıştırılması
Osmanlı-Cumhuriyet çekişmesi
Hümanist kültür anlayış
Aydın ve bürokratların Türkiye karşısındaki tarafsızlığı
Fertçi, faydacı ve maddeci insan tipinin ortaya çıkması
Grup, birey menfaatinin öne çıkması
Aşırı sol ideoloji
Kimlik dayatıldığı iddiaları
Eğitim ve öğretimde bilgilendirme yetersizliği
 
2.      Dış sebepler
Küreselleşme
AB Türkiye ilişkileri
Irak’ın Kuzeyindeki gelişmeler
Terör örgütünün siyasallaştırılması
 
B)    AB, ABD DAYATMALARI SONUCU, HÜKÜMETİN UYGULAMALARI İLE ORTAYA ÇIKAN SORUNLAR
 
Lozan’ın yeniden yorumlanması isteği
 Kopenhag kriterlerine uygun bir anayasa isteği
 AİHM doğrudan geçerli olması,
 Uluslar arası sözleşmelerdeki çekincelerimizin ortadan kaldırılması,
Dini topluluklara tüzel kişilikler verilmesi,
Rahiplerin Türk vatandaşı olma mecburiyetinin ortadan kaldırılması,
Patriğin ekümenliğinin tanınması,
Ruhban Okulu’nun açılması,
Alevi vatandaşlarımızı Müslüman azınlık olarak kabul edilmesi
Ana dillerde yayın ve eğitim yapılması,
Türkçe dışında yeni resmi dillere de imkan verilmesi,
Güneydoğu sorununa siyasi çözüm bulunması,
 Teröristlere şartsız genel af çıkarılması,
Kıbrıs’ın Rum devleti sıfatı ile AB üyeliğinin tanınması,
Ermeni soykırımının kabul edilmesi
Ermeni sınırının açılması,
Bölgesel özerkliklere sıcak bakılması,
Dicle ve Fırat nehrinin içinde İsrail’in de bulunduğu bir heyet tarafından yönetilmesi,
Ege Denizi’nde Türk-Yunan ihtilafının çözülmesi
Federal devlet modelinin benimsenmesi
 
 
C) DOĞU VE GÜNEY DOĞU SORUNU
 
Doğu Anadolu topyekun Anadolu’nun vatan yapıldığı büyük tarihi sürecin ön sözüdür.
Buralarda yaşananlar temel olarak bir etnik sorunun çok ötersindedir. Meseleleri altı ana başlıkta toplayabiliriz:
 
1.      Ekonomik boyut
2.      Eğitim boyutu
3.      Kültürel boyut
4.      Güvenlik boyutu
5.      Devlet politikası
6.       Dış etkenler
Dünyanın her yerinde olduğu gibi insanları aç bırakırsanız tabi bir süreç olarak etkileşimlere açık olur. Hali ile maddi açmazlar içinde kalan bölge kendisine ekmek verenlerin kılıcını sallar duruma gelmiştir. Bu yapıyı çözen batılı ülkeler ve Ortadoğu’da hesabı olanlar oportünist bir yaklaşımla bölgede kaosa sebep olmaktadır.
Doğu Anadolu özellikle de Güney Doğu Anadolu Bölgesi tarihin her döneminde önemini muhafaza etmiştir. Gerek dinler tarihi açısından, gerek Mezopotamya Medeniyeti açısından veya Nil’den Fırat’a vaat edilmiş kutsal Topraklar felsefesi açısından bakılacak olursa bölgenin her dönem niye karıştığı biraz daha net görülebilir.
Ayrıca Orta Doğu’yu elinde tutan bir coğrafi özelliğe sahip olmasının yanında hem su hem de petrol açısından gizli bir hazine niteliği taşıması da “Anadolu, Türklere bırakılmayacak kadar değerlidir” anlayışı ile birleşince Küresel emperyalistlerin hayalindeki Yeni Dünya Düzeni mimarları elbette bu toprakları karıştıracaktır.
 
 
D) EĞİTİM SORUNU
 
1. Eğitimdeki en büyük problem, heyecansızlık ve vurdumduymazlıktır.
2. İdari olarak güven problemi yaşanmaktadır.
3. Eğitimciler arasında diyalog eksikliği var.
4. İllerin kendi coğrafi ve kültürel yapısına uygun bir eğitim politikası yok.
5. Üniversite- Milli Eğitim bağlantısı oldukça zayıftır.
6. Basın ve eğitim ilişkisi yok denecek boyuttadır.
7. Öğretmenler fedakarlık kavramına oldukça yabancıdır
8. Yöneticiler ödül ve teşvik konusunda yanlı davranmaktadır
9. Veli-okul-öğrenci bağı çok yetersizdir
10. Okullar arası iletişim hiç yok.
11. Öğretmen atamaları ve görevlendirmeleri zamanında yapılmamaktadır.
12. Çocuklarımız milli değerlerden uzak bir müfredat ile yetiştirilmektedir.
13. Sürekli değişen eğitim programları eğitimcileri de öğrencileri de şaşkına çevirmekte milli bir eğitim politikası uygulanamamaktadır.
 
 
 
TÜRKİYE’NİN MESELELERİNE AKADEMİK BİR SIRALAMA
 
 
Ø      Sadece biyolojik gerçeklerden hareket ederek etnik bölünmeyi meşrulaştırıcı akımlara kapı aralamak ve bu bağlamda milliyet ile etnisiteyi birbirine karıştırmak.
Ø      Bazı fert ve grupların ırkçı yaklaşımlarla kendilerini ötekileştirmeleri ve milli bütünlüğü zedelemeleri.
Ø      Küreselleşmenin, çok kültürlülük tezi ışığında; parça ile bütünün, mahalli ile millinin çatıştırılması, farklılıkların bölücülük olarak algılattırılması, coğrafyanın kendisinden getirdiği kutsal değerlerinin göz ardı edilmesi.
Ø      Sosyal bütünleşmenin sadece mekan birliği olarak algılanıp bu anlayışın da çözüm olarak deklare edilmesi ile ortaya çıkan ruhsuz birlikteliğin yeni problemleri doğurması.
Ø      Grup çıkarlarından etnik önceliklere uzanan bir anlayışı özgürlük olarak sunup milli birlikteliğin görmezden gelinmesi.
Ø      Bireyi toplumdan soyutlayıp adına bireysel özgürlük diyerek sosyal hayatın yok edilmesi.
Ø      Türkçenin öne çıkarılması yerine yabancı dillere daha fazla ağırlık verilmesi.
Ø      İşsizliğin ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin vatandaşlık ve mensubiyet şuurunu zayıflatması.
Ø      Yolsuzluk, adam kayırma ve yabancılaştırma şekline dönen bazı özelleştirmelerin geleceğe olan güveni sarsması, milli duyarlılığın ve manevi değerlerin kaale alınmaması.
Ø      Siyasi merkezli krizlerin sebep olduğu toplumsal bunalımların birlikte hareket etmeyi güçleştirmesi ve Türkiye’nin yabancı şirketlerin ucuz açık pazarı haline gelmesi.
Ø      Ekonomik krizlerin doğurduğu dış borç, iç borç ve cari açıklar neticesinde milletin devlete olan güveninin sarsılması ve borçluluğun getirdiği psikolojik çöküntü ile dışa bağımlılığın artması karşısında milli reflekslerin zayıflaması.
Ø      Gelir grupları ve yöreler arasında ekonomik dengesizliklerin bulunması, sanayicinin ithalata özendirilip, üretim toplumundan tüketim toplumuna dönüşülmesi.
Ø      Devletin kendini tüccar, vatandaşı da müşteri gibi görmesi ve devlet geleneğinin sarsılması.
Ø      Bölgecilik ve hemşericilik duygularının öne çıkarılarak milli birliğin etnik tehlike ile baş başa bırakılması.
Ø      Laik-anti laik ve kılık kıyafet tartışmaları ile toplumun suni bir tartışmanın içine çekilmesi.
Ø      Milli ve manevi ne kadar mukaddes değer varsa sulandırılması ve bu anlayışların günümüz dünyasında bir anlam ifade etmediği yaklaşımının topluma dikte edilmesi.
Ø      AB-Türkiye ilişkilerinde AB’nin haysiyet kırıcı yaklaşımlarına gereken tavrın sergilenememesi.
Ø      Yabancıların iç işlerimize karışmasının, insan hakları, evrensel değerler gibi anlayışlarla meşrulaştırılması.
Ø      Kavramlara küresel mantık doğrultusunda, içi boş manalar yüklenerek bunun popüler kültür haline getirilmesi.
Ø      Aile yapımızı zedeleyen, kökünden sarsan televizyon ve yazılı basının dimağları zorlayacak ölçüde yayın yapması, ahlaki değerlerin bu yolla tahrip edilmesi.
Ø      Ahlaki değerlerde yaşanan tahripler ve ekonomik açmazlar neticesinde intiharların artması, boşanmalar ve evlilik dışı hayatın meşrulaştırılması.
Ø      Alkol ve uyuşturucu terörünün toplumda onmaz yaralar açması.
Ø      Geleneksel sanat değerlerimiz ve bize ait edebi eserlerimiz yerine yabancı kültürlü sanat ve edebiyat eserlerinin yaygınlaştırılması.
Ø      Türkçenin yozlaştırılıp nesiller arasında uçurumlar oluşturulması.
Ø      Büyük bir geleneğin mimarı olan Türk mutfağının yabancılaştırılması.
Ø      Genel meselelerde imar edici, geliştirici ve yenileştirici bir yaklaşım yerine sil baştan tutumu ile var olanın yok edilmesi.
Ø      Türk tarihini bir bütün olarak görmeyip suni bir tarih oluşturmaya çalışılması. Özellikle de Osmanlıyı karalayıp geçmişin reddedilmesi.
Ø      Ümmet ve millet kavramlarını birbiri ile çatıştırıp birinin umumi diğerinin hususi bir anlayış ifade ettiğinin gizlenmesi
Ø      Eğitim ve öğretim politikalarının milli, ahlaki, gelişimci olmasından ziyade ruhsuz, köksüz sadece meslek edindirmeye yönelik bir yapılanma ile üstelikte bir istikamete oturtulamadan idare edilmesi.
Ø      Yeraltı ve yer üstü zenginlikleri işlemek yerine yabancılara ihale ederek ekonomik bağımlılığın artması.
Ø      Bölgemizdeki gelişmelere kendi çıkarlarımızdan ziyade küresel güçlerin politikalarına göre yaklaşılması
Ø      Türk dünyası ile ortak atılımlar ve kültürel birliktelikler oluşturamamak ve onlara doğru rehberlik yapamayıp büyük Orta Doğu ve Yeni Dünya Düzeni adı verilen politikaların transferi gibi bir tutum içinde olunması.
 
 
 
 
 
 
 
TÜRK MİLLİYETÇİLERİNİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
 
 
DOĞU VE  GÜNEY DOĞU MESELESİNE BAKIŞ
 
Bölgede eğitim politikamız iflas etmiş ve içi boşaltılmış, manevi değerlerin göz ardı edildiği ve bütünleştirici kazanımların görülmezden gelindiği bir anlayışla beraberlik gerçekleştirilememiştir.
Devlet güvenliği ihmal edemez. Teröriste şüphesiz ki anladığı dilden terörle mücadele ölçütlerinde konuşacaktır. Ama masum vatandaşa şefkatini göstermekten de imtina etmemelidir.
Sivrisineklerle uğraşmaktan ziyade bataklığı kurutmaya çalışmak, terörün dış kaynaklarını, destekçilerini, susturmak en önemli adım olacaktır.
Devlet, bölgede terörle mi teröristle mi mücadele ediyor belli değil. Daha doğrusu yıllarca verilen mücadelenin adı pek de net değil.
Hele hele kültürel haklar mantığı ile ayrımcılığı körükleyecek her türlü söylem kabuk bağlamış yaraları yeniden kanatacak ve fitne ateşini körüklemekten öteye gitmeyecektir.
Türkiye doğudan batıya her ferdi ile kutsal, her yeri ile değerlidir. Biz Doğu Anadolu’da yaşanan meseleleri bir Kürt sorunu olarak değerlendirmiyoruz. Bu meseleye böyle bir ad koyanlar unutmamalı ki; “Her doğulu Kürt değildir, her Kürt de PKK’lı değildir.”, ayrıca bugün doğumuzda yaşanan bu meseleyi siyasi olarak değerlendirenlerin pek çoğunun Kürt olmadığı ve maaşlarını Amerika’dan aldıkları bilinen bir gerçektir. Yani her Kürt Kürtçü değil, her Kürtçü de Kürt değildir.
 
Bize göre bu bölgemizdeki meselelerin çözümü bir zamanlar 1990’lı yıllarda açıklanmıştı. Ve halen geçerliliğini devam ettirmektedir. Doğu Anadolu’ya 100 bin kişilik bir kalıcı ordu götürmeliyiz. Ama bu ordu askerden ibaret değildir. Yüzlerce mühendis, yüzlerce eğitimci, yüzlerce doktor, yüzlerce sosyolog vb. ile o bölgemiz kalıcı mamur etme çalışmasına tabi tutulmalıdır.
 
Devlet vatandaşına dilini öğretmekten aciz olamaz. Bölgeye gönüllü ve tecrübeli eğitimciler gönderilmelidir.
 
Bölge yaptığı yüz kızartıcı suçtan dolayı sürgüne gönderilenlerin değil, işinin ehli vatan memleket sevdalısı, inançlı memur ve amirlerin iskan edildiği yerler olmalıdır
 
 
Radikal bir ifade ile; İmralı susturulmalı, Kandil söndürülmeli, dış bağlantılar koparılmalıdır.
 
AYRICA:
 
Türk milliyetçileri bölgenin önde gelen insanlarına ulaşmalı ve onlara düşüncelerimizi aktarıp istişarelerde bulunmalıdır.
Doğuda gidilmedik hiçbir il kalmamalı, oralarda her ilde mitingden ziyade meselelere hakim kişiler, en az bir ay alan çalışması yapmalı, köy muhtarlarını, aşiretlerin önde gelen isimlerini, kanaat önderlerini ziyaret etmelidir.
 
 
TÜRK DÜNYASI ve TÜRK MİLLİYETÇİLERİ
Milliyetçi taban, Türk dünyasına yönelik projeler beklemekte ve arzulamaktadır.
Mesela,
Türk Dünyası Bakanlığı
Ortak bir Türk Tarihi ders kitabı
Ortak bir Türk Edebiyatı kitabı
Türk Dünyasına ait ortak bir sinema çizgi film ve oyun kurulumunun hayata geçirilmesi Yüksek miktarda öğrenci mübadelesi
 Siyasi birlikteliklerin oluşturulması,
 Ekonomik iş birliği
 Askeri stratejilerde işbirliği gibi atılımlar köprüleri sağlamlaştıracaktır.
 
 
EĞİTİM MESELELERİNE TÜRK MİLLİYETÇİLERİNİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

. En yetkili amirlerce bütün illerde "Eğitimde Kalite" seferberliği başlatılmalı
. Üniversiteden ve ilgililerden "İllerin Eğitim Haritası" ile ilgili bir araştırma istenmeli, konu milli eğitim tarafından koordine edilmelidir
. Yerel ve ulusal televizyonlarda haftalık "Eğitim Dünyamız" programları başlatılmalıdır.
. Gazetelerde "Eğitimde İyi Örnekler" kampanyası düzenlenmelidir
. Okullarda gönüllülük esas alınarak "Başarıyı Arttırıcı Yöntemler" toplantıları tertiplenmeli.
. Her okulun velilerine bilgilendirme toplantıları, ev toplantıları, anketler, broşürler hazırlanmalıdır
. Dersaneler ve eğitim kuruluşları ile irtibat halinde olarak düzenli Sbs ve YGS değerlendirme çalışmaları yapılmalıdır
. Okumaya yönelik ciddi projeler uygulanmalıdır
. Başarılı illerin çalışma metotları araştırılarak uygulanılabilirliği tetkik edilmelidir.
Çocuklarımıza mutlaka milli ve manevi değerler seviyelerine uygun bir şekilde aktarılmalı, çizgi film ve tiyatro etkinlikleri ile onlara bu değerler verilebilmelidir.
 
Sonuç:
TÜRK MİLLİYETÇİLERİNİN MİLLİYETÇİ İRADEDEN BEKLENTİLERİ
 
 
1.      Genel ve lokal olarak “Türkiye’nin Meseleleri ve Çözüm Yolları, Bölgemizin Meselelerine Türk milliyetçilerinin Çözümleri, İlimiz milliyetçilerle Gelişiyor” mantalitesinde görsel ağırlıklı dergi bülten çalışmaları yapılmalıdır..
Bu dergilerde yerelden genele özellikle işsizliğe, yoksulluğa ve bölgesel meselelere çözümler yer almalı, kahvehane, berber, lokal, otogar gibi toplumsal yoğunluğun olduğu yerlere ulaşması temin edilmelidir.
 
 
2.      Yerel ve genel bütün çalışmalar sanal ortamdan grup adreslerine ulaştırılabilmelidir Ayrıca sms, mail ve mektup uygulamaları mutlaka halka ulaşacak şekilde düzenlenmelidir.
 
 
3.      Milliyetçi iradece uygulanacak bir mektup uygulaması psikolojik manada ve fikirlerimizin doğru olarak ulaştırılabilmesi adına büyük etki göstereceği muhakkaktır. Mektuplar Türkiye’nin her yerine basın, posta, mail, afiş vb. yöntemlerle herkese ulaştırılmalıdır.
 
4.      Gazetelerde (yerel ve ulusal) projeler, faaliyetler, yoğun bir köşe yazıları ve haber kampanyalarının topluma ulaşma adına önemi göz ardı edilmemelidir. Televizyonlarda savunma ve eleştirme psikolojisinden ziyade ülke meselelerine yönelik çözüm önerileri, akıcı üslup sahibi ve donanımlı ocaklı, gönüllü, milliyetçi aydın, eğitimci, gazeteci tarafından aktarılmalıdır.
 
 
5.      Ülke meselelerinin (güvenlik, işsizlik, ekonomi, eğitim, sağlık, tarım) ana başlıklarına MİLLİ çözümleri ihtiva eden kısa filmlerin televizyonlarda (fon müziğinin etkisi ve görsellerdeki sloganlar oldukça etkili olması) gösterilmesi kamuoyunun bakışına olumlu katkı sağlayacaktır.
 
6.      Toplumsal bir beklentiye dönüşen anayasa konusunda Türk millerinin hazırladığı bir anayasa kitapçığının yaşanan süreçte elde olması bu konuda Türk milliyetçilerinin neler düşündüğünü ortaya koyma babından önem arz etmektedir.
 
7.      Milliyetçi yöneticilerinin profesyonel olması ve gerekirse teşkilatların profesyonel şirketlerce denetlenmesi gerçekçi yaklaşımları da beraberinde getirecektir.
 
Doğu ve Güney Doğu’dan mutlaka hatırı sayılır bir duyarlı kitle oluşturulmalıdır. Bunun için oralarda milli duyarlılığa sahip sivil toplum örgütleri ve sivil inisiyatiflerle çalışmalar yapılmalı.
 
 
 
8.      Türkiye, Türk milliyetçiliği adına mutlaka çok güçlü bir vizyon, misyon ve ianlayışla harekete geçirilmeli.
 
9.      Gönüllü ekipler kurularak belde belde, il il ülkenin içinde bulunduğu durum ve bu duruma Türk Milliyetçilerinin çözümleri anlatmalıdır.
 
Netice olarak Türk milletinin bin yılı aşan kardeşliğinin nice bin yıllara ulaşması için ilim-iman-ahlak-ülkü şuurunda büyük bir milliyetçi şuura Allah rızası ve memleketin bekası için ihtiyacı olduğu göz ardı edilmeden mesuliyet duygusu ile çalışmak gerektiği aşikardır.
 
Gazi KARABULUT
1993 Amasya Ülkü Ocakları Başkanı
1994-1998 Ağrı-Doğubayazıt Ülkü Ocakları Başkanı
1999-2001 Muş Korkut Ülkü Ocakları Başkanı
2004 Niğde Çiftlik Ülkü Ocakları Başkanı
Niğde Türk Ocağı Başkanı
Eğitim 2023 Derneği Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı