İngiltere ve ABD 1860’larda ki senaryoyu tekrar uygulamaya koydular. Bugüne kadar Türklere yönelik yüzün üzerinde stratejiyi uygulamaya koyan kısmen de başarılı olan batılılar bu kez aradıkları iktidarı buldular. Makam, zenginlik, şöhret zaaflarıyla malul kişileri seçtiler, iktidara getirdiler ve istediklerini yaptırmaya devam ediyorlar..
 
Dikensiz gül bahçesi içinde muhalifleri bir yolla etkisiz bırakıp, potansiyel tehlike olanları da yine bir yolla susturdular, sindirdiler. İş dünyasında sermaye el değişimi yapılırken, gazeteler-televizyonlar alınarak kamuoyu oluşturma süreci ile istenilen yolda ilerleniyor.
 
Bakın tarihsel süreçte bazı hatırlatmalar yapalım. Amerikan ihtilalcilerinin 1776’daki 4 Temmuz Bağımsızlık Bildirisi ve bunun tetiklediği 1789 Fransız Devriminin Özgürlük/Eşitlik,Milliyetçilik/Bağımsızlık akımları, Avrupa’daki İmparatorlukları sarsmaya başlayınca, Osmanlı Devletini de kısa zamanda etkisi altına aldı.
 
1683 Viyana bozgunundan sonra sürekli gerileyen ve kan kaybeden İmparatorluk, bu sarsıntıyı atlatabilmek için Osmanlıcılık ideolojisine sarıldı. Ancak, bunun bir yararı olmadı. Önce Rusya ve Fransa’nın, sonra da İngiltere’nin teşvik ve destekleriyle; Sırp, Eflak, Yunan, Bulgar ve Ermeni isyanları art arda patlak verdi. Yüz yıllık bir süreç sonunda (Ermeniler hariç) bütün gayrimüslimler, Osmanlı Devletinden toprak kopararak, bağımsızlığa kavuştu. Hatta, daha da ileri giderek, Anavatanımıza bile göz diktiler.
 
Osmanlı ideolojisi İmparatorluğu bir arada tutamayınca; bu kez Arapları ve Arnavutları elden kaçırmamak için, İslamcılık ideolojisi öne çıkarıldı. Bu konuda, Alman gizli servisinin de büyük gayretleri vardı. Çünkü, küresel paylaşım savaşında, Almanya’nın önünü tıkayan en güçlü devletler İngiltere ve Fransa idi. Alman İmparatoru Wilhelm,  çıkacak bir dünya savaşında İngiliz ve Fransız sömürgelerindeki Müslüman halkları ayaklandırarak, bu iki devletin askeri gücünü yıpratmayı planlıyordu.
 
Ne var ki, umulan olmadı. Birinci Dünya Savaşına girdiğimiz günlerde, 14 Kasım 1914 tarihinde, Osmanlı Başkentinde Hilafet Sancağı (Sancak-ı Şerif) açılarak, Müslümanlara Cihat çağrısı yapıldığı halde, sömürge halklarından biat eden olmadı. Aksine, bunlardan bazıları İngiliz ve Fransız komutası altında, Çanakkale Cephesi ve diğer cephelerde bizimle savaşa tutuştular. Yetmedi, Osmanlı uyruklu Araplar ihanet ederek, Mehmetçiği sırtından hançerledi.
 
Günümüzün üçüncü paylaşım savaşında; Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin petrol ve doğalgaz yatakları, geçen yüzyıldan bugüne, daha da büyük bir önem kazanmıştır. Petrol ve doğalgaz rezervleri gittikçe azalmakta iken, enerji ihtiyaçları olağanüstü bir şekilde artmaktadır. Emperyalizm günümüzde Karanlık Savaş taktikleri uygulamaktadır. Türkiye, tıpkı Birinci Dünya Savaşında olduğu gibi, bu iğrenç savaşta da hedef ülke konumundadır.
 
Son zamanlarda dahili ve harici bedhahlar; Yeni Osmanlı kışkırtmaları ile, Türk Milleti’ne Ortadoğu’da taşeron roller önermektedirler. Eğer, onların dolduruşu ile, ham hayallere kapılan bazı siyasetçilerimiz varsa; 1881’de ilan edilen Düyun-u Umumiye koşullarını ve Osmanlı Devletinin son 40 yılında yaşanan felaketleri, akıllarından çıkarmasınlar.
 
Bugün, 50 milyar dolara koşturan cari açık ve 500 milyar dolara yönlenmiş iç ve dış borç sarmalıyla Türkiye adeta ipotek altına sokulmuştur.
 
Sovyetler Birliğinin yıkılmasından sonra, dünyaya egemen olmak isteyen ABD-İngiltere-Fransa; Ortadoğu’yu Sıcak Savaş cehennemine sürüklemişlerdir. Ne var ki, emperyalist emellerini gerçekleştiremiyorlar.
 
Ortadoğu kamplaşmaya sürüklenirken, adres; yeni silahlar ve yeni savaşlar olacaktır.
 
Silah tüccarları belli olduğuna göre, Ortadoğu’da savaşacak yeni aktörler kimlerdir? ABD’nin sivil toplum mühendisi George Soros Sizin en değerli ihraç malınız askerinizdir, demişi? Başta Suudiler olmak üzere Ortadoğu’nun bir çok Sünni devleti, yıllarca bize sırt çevirdikten sonra, bugün boynumuza niçin sarılıyor?
 
Sözde müttefiklerimizin Ilımlı İslam Cumhuriyeti söylemlerinde gizlenen gaflet, dalalet ve ihanetler nelerdir?
 
Belli ki Yeni Osmanlı için batı lekeli partililer, ikna etmiş görülüyor.
Türkiye’nin; Bölgesel ve küresel güç için olması, gereken stratejilerin konuşulması gerekmiyor mu?.