Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, Barzani’nin “bir fincan kahve içme” teklifini kabul edecek mi?
Bu can alıcı soruyu Genelkurmay Başkanlığında yetkili ve ilgili birime ilettim, cevap bekliyorum.
AKP iktidarının Barzani’ye dayanan açılımı için Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Murat Özçelik, MGK toplantısından sonra apar topar Erbil’e gitti. Özçelik, neredeyse Barzani’nin sülalesi ile görüştü.
Murat Özçelik Erbil’den nelerle dönecek?
Genelkurmay Başkanlığından, sorumuza cevap belki de Özçelik’in dönüşü ile gelir.
KDGM Müsteşarı’nın Erbil’den dönüşünü beklemeden biz kulağımıza gelen sağlam bilgileri aktaralım...
Başkentin AKP kulislerinde konuşulanlara göre;
Barzani, Kuzey Irak’ın Türkiye’ye bağlanması ve bunun için bir plebisit önerisi ile Ankara’ya gelmek istiyor. Önermek istediklerinin arasında serbest ticaret bölgesi de var. Barzani’nin en büyük sıkıntısı ise her zaman olduğu gibi Türk Silahlı Kuvvetleri. Barzani,  “güvence” yi birinci şart olarak öne sürüyor. Necdet Özel, kahve teklifini kabul ederse Barzani kendini güvence altına almış sayacak.
TSK’nın bugüne kadarki Barzani’ye karşı katı ve tavizsiz tutumu değişir mi?
Murat Özçelik belki başka formüllerle de Erbil’den dönmüş olabilir..
Stratejistler, Barzani’nin plebisit önerisini “Kuzey Irak’ın Türkiye’ye değil de, Güneydoğu’nun Barzani’ye bağlanması” olarak değerlendiriyorlar.
Kafayı kurcalayan sorular o kadar çok ki..
Tezgahların gerçek fotoğrafını görmek için yine biz hafızamızı tazeleyelim ve 2003 yılına gidelim.
1 Mart tezkeresinin harareti daha dinmemişken o zaman Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Sedat Ergin’in 20 Haziran 2003 tarihinde ABD Ankara Büyükelçisi Robert Pearson ile yapmış olduğu uzun söyleşiden aktaralım:
“Türk-ABD ilişkilerindeki fay hattı Kuzey Irak mı?
Olmamalı... Çünkü, Irak’ın kuzeyi üzerinde berrak bir perspektif paylaşmamız gerekir. Anadolu’nun güneyini, doğusunu ve Kuzey Irak’ı alırsanız, tek bir ekonomik bölge olduğunu görürsünüz. Bütün ulaşım yolları, haberleşme hatları, petrolün sevki, hep bu yönde gidiyor. Salt navlun maliyeti açısından baktığınızda diğer yollara kıyasla bu güzergahın daha cazip olduğunu görürsünüz. 
Gerçek şu ki, ortak bir yaklaşıma odaklanmamız gerekiyor. Bu odaklanma içinde, Irak’ın kuzeyinde Türk yatırımlarını, petrol ticaretini artırarak, yerel düzeyde ticareti teşvik ederek, sadece o bölgeye değil, aynı zamanda Güneydoğu ve Doğu Anadolu’ya da refah getirebilirsiniz. Kuzeyi, Irak’ın en istikrarlı bölgesidir. Sonuçta ayağınızı sağlam bastığınız bir yer edindiğinizde, ülkenin diğer bölümleri de istikrar kazandıkça, Türkiye de, Türk şirketleri de daha iyi bir konum elde edeceklerdir. Benim kaygım şu noktada: Eğer Türkiye ve ABD olarak Kuzey Irak’ın güvenliği konusunda farklı görüşlere sahip olursak, bu durum iki ülke ve iki bölge arasında ortak ticaret ve yatırım perspektifini de zedeler. Ama uzun döneme dönük paralel bir yaklaşım geliştirirsek, ekonomik güvenlik herkes için daha sağlam bir güvenlik anlamına gelir. Bu noktada biraz endişe taşıyorum. Ama bence Kuzey Irak, Türkiye ile ABD arasında bir fay hattı olmamalı.” 
Gördünüz mü tıkır tıkır işleyen ABD planını!..

Hatay’daki esrarengiz kamplar
James Bond filmlerine taş çıkaran haberler okuyoruz Hatay’daki esrarengiz Suriyeli kampları ile ilgili.
Öncelikle istihbarat ve güvenlik birimleri de Hatay’da Suriyelilerin barındırıldığı 5-6 kamp olduğunu ve bunlardan Apaydın ve Kuyubaşı’nın askeri nitelikte olduğunu belirtiyorlar. Ajan kaçırma filmlerini seyrederken TBMM İnsan Hakları Komisyonu ve CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz’ın, yaptığı incelemelerden sonra YENİÇAĞ’la paylaştığı izlenimlerini aktarayım:
 “Benim orada tespit ettiğim birkaç ilginç şey şu; Burada yerel gazetelerde bu kamplar oluşturulurken buraya İngiliz ve Amerikan elçilik temsilcilerinin gelip keşif, inceleme yaptığını duyduk. Yayladağ Kaymakamına ’doğru mu’ dedim. Bunu teyit etti. ’Niye geldiler’ dedim. Dedi ki, ’Suriye’deki vatandaşlarını nasıl tahliye edebiliriz diye geldiler’. ’Oraya gelmişler. Madem ki bunun için gelmişler. Yayladağı’ndan hiç ABD’li veya İngiliz vatandaşı tahliye oldu mu’dedim, ’yok’ dediler. Zaten onların hava ve deniz yoluyla Suriye’den tahliye olduğunu herkes biliyor. Yayladağı’ndan bunların gitmesi pek mantıklı değil. Bütün AKP’li komisyon üyeleri oradaydı sorduğum zaman. Teyit eden Yayladağ Kaymakamı. ’Evet’dedi. Buraya İngiliz ve Amerikan elçiliklerinden yetkililer geldi dedi.” 
Gördüğünüz gibi; rejisörler boş durmuyor!...