Terörü “kuralsız şiddet” olarak tanımlayanlar vardır. Aslında yalnız şiddetin değil kuralsız olan her tavrın terörle ilgili bir yanı vardır. Teröristler açısından yapılan konuşmaların, verilen sözlerin, varılan mutabakatların, atılan adımların yahut edinilen yeminlerin hiçbiri kurala tabi değildir.
Teröristi bağlayan hiçbir etik, estetik, insani, hukuki ve dini kural yoktur. Bu nedenle de ’oyunu kuralına göre oynamadı’ diye teröriste kızılmaz. Aksine teröristten her an her türlü kalleşlik, kahpelik, alçaklık, döneklik, zalimlik, canilik ve hainlik beklenir. Zaten kan dökmeden, can yakmadan, kalleşlik yapmadan ve şiddet uygulamadan terör yapılamaz.
Bu bakımdan Oslo’da terörist elebaşlılarıyla MİT arasında yapıldığı iddia edilen görüşmelerin sızdırılması çok fazla yadırganacak bir şey değildir. Bu görüşmeleri, gizli kalacağı ve sızmayacağını sanarak yapanlar terörist stratejiler konusunda yeterli donanıma sahip olmayanlardır.
Ancak MİT ve PKK’lı terör organizatörleri arasında yapıldığı iddia edilen görüşmeleri kimlerin organize ettiği, bu toplantılara PKK ve MİT mensupları dışında (arabulucu olarak) kimlerin katıldığı önemlidir. Orada yapılan konuşmalar, üslup, Öcalan’ın akıl ve sağlık durumuyla ilgili olarak ifade edilenler de önemlidir. Dikkat edilirse (sızan bilgiler doğruysa) MİT Müsteşar yardımcısı Öcalan’ın durumuyla ilgili olarak terör organizatörlerine rapor ve adeta teminat veriyor!
Diğer yandan bu durum bu ülkenin bir gerçeğini de gözler önüne seriyor: O da MİT Müsteşarının (o zaman yardımcıydı), Genelkurmay Başkanı’nın yaptığı konuşma ya da toplantıların birileri tarafından biliniyor, dinleniyor, kayıt altına alınıyor ve yeri geldiğinde de servis ediliyor olmasıdır. Bu durum ülke güvenliğinin ve geleceğinin ne hale geldiğinin, istihbarat faaliyetlerini bizzat yetkililerin ağızlarına burunlarına bulaştırdıklarının göstergesidir. Kendi istihbarat ve güvenliğini sağlayamayan kurumların ülkenin istihbarat ve güvenliğini nasıl sağlayacağını varsın, vatandaşlar düşünsün! Olanı biteni teknolojinin geldiği aşama ya da Wikileaks örneği ile açıklamak ise konuyu saptırmaktır.
Diğer yandan sızdırılan konuşmalar doğruysa terör örgütüyle gizli temasların İmralı’dan ibaret olmadığı, muhtemelen Kandil’de  silahlı militanlarla (gazeteciler aracılığıyla), Oslo (Avrupa) ile Finansal (mevcut görüşmeler bağlamında), Erbil ve Bağdat ile siyasi içerikli olarak el altı görüşmeler yürütülmüş olmalıdır. Nitekim  “eylemsizlik kararı”  ile ilgili olarak terörist başının İmralı’dan dağa yazdığı mektubun Avrupa üzerinden devlet yetkililerinin denetim ve gözetimi altında gönderildiği bir süre önce medyaya düşmüştü.
Çok açıktır ki görüşmelerin henüz bir kısmı ortaya çıkmıştır. Önümüzdeki günler içinde benzer birçok görüşme, temas ya da konuşmaların da kaseti ve görüntüleri de işportaya dökülürse şaşmamak gerekir.
Ayrıca üzerinde durulması gereken bir husus da bu görüşmelerin sızdırılmasının zamanlamasıdır. Başbakan Erdoğan’ın henüz Mısır’da iken İsrail’e yönelttiği ağır eleştiriler ve Filistin devleti için yaptığı çağrı bu sızdırılmada etkili olmuş mudur? Veya İçişleri Bakanı’nın  “Kandil’e yönelik her an bir kara harekâtının başlayabileceği”  açıklaması ve bu bağlamda yapılan hazırlıkların bu sızdırmada rolü var mıdır? Yoksa her iki mahfilin çıkarlarının kesişmesi mi bu sızdırmayı sağlamıştır?
Bu sızdırma kimin tarafından hangi amacı hasıl etmek için yapılmış olursa olsun önemlidir. Gizli görüşmelerin sızması, olup-biteni kamuoyunun bilmesi ve yapılanları görmesi açısından önemli bir işlev görmüştür. Olan biten, oyunun kuralının başkaları tarafından konulduğunun da kanıtıdır.
Açılım deyip  “açılım” yaptılar, silahla olmaz deyip,  “gizli görüşme” yaptılar, analar ağlamasın deyip operasyonları sınırladılar. Gelinen aşama sınır ötesi kara harekâtı!