Tayyip Erdoğan bu defa, “Biz terörle masaya oturmayız. Terörle müzakere etmeyiz. Devletin kurumlarının devletin elinde olan İmralı’daki teröristbaşıyla konuşması, asla masaya oturmak da değildir, müzakere de değildir. Bu çözüm sürecinde bir imkanın değerlendirilmesidir. Bundan kim niye rahatsız oluyor? Bunu kim niye masaya oturmak olarak sunuyor? Hangi tavizi verdiğimizi açıklamayan müfteridir, namerttir” dedi.
***
Tayyip Erdoğan’a sorulacak çok konu var ama sadece bu ifadesiyle ilgili sorularımı yöneltiyorum..
Birinci soru: Oslo’da yapılan neydi. “Koordinatör ülke”nin davetiyle masaya oturmak değil miydi?
İkinci soru: Koordinatör ülke temsilcisi, Oslo’daki müzakereleri başlatırken, “Bu sadece bizim fikrimizdi. Ne Türk tarafından ne de Kürt tarafından olumlu yönde herhangi bir teklif aldık. İki tarafın değil, bizim sorumluluğumuz altında girişilen bir inisiyatiftir. Abdullah Öcalan tarafından üretilen kendi fikirleri parlamentoda yasa çıkaracakları zaman dikkate alınacaktır. Kendisinin parlamento için ürettiği öneriler dikkate alınacaktır” demedi mi? Ana dilde savunma ve dördüncü yargı paketi de bu önerilerden değil midir?
Üçüncü soru: Yeni Anayasa talebi, Türkiye’nin “özerklik” temelinde bir federasyona dönüştürülmesi için doğrudan PKK’dan gelmedi mi? MİT-PKK görüşmesinde de karşı taraf özerklik temelinde yeni Anayasa talebini tekrarlamadı mı?
Dördüncü soru: Abdullah Gül, 2009’un Mart ayında “İyi şeyler olacak” dediği zaman bir ay sonra, yani Nisan’da, Oslo’da böyle bir toplantı yapılacağını biliyordu! “İyi şeyler” , David Philips tarafından organize edilen, MİT-PKK müzakereleri değil miydi?
Beşinci soru: 2011 seçimlerinden sonra PKK saldırıları yoğunlaşınca, Murat Karayılan, “demokratik özerklik konusunda mutabakata vardık ama hükümet, seçimden sonra buna uymadı” demedi mi?
Altıncı soru: PKK ile Abdullah Öcalan’ın ev hapsi ve demokratik özerklik konularında uzlaşmaya varıldığı, yine KCK eylemlerinde MİT görevlilerinin de kullanıldığı anlaşılıp MİT Müsteşarı hakkında soruşturma başlatılınca hasta yatağından kanun değiştirip süreci durduran kimdir?
Yedinci soru: Oslo’da PKK terör örgütü ile konuşan şimdiki MİT Müsteşarı, PKK temsilcilerine “Ben Başbakan adına yetkiliyim” dememiş miydi? “Şerefsiz” tartışmaları sonunda Tayyip Erdoğan da “Evet benim talimatımla gittiler. Görüştüler” dememiş miydi?
Sekizinci soru: Açılım sürecinde, CIA’nın da danışmanı olan Prof. Dr. Vamık Volkan’ın toplumsal psikanalizm ve seçilmiş travma yöntemlerini kullanarak, Dersim, Menemen ve 31 Mart travmalarını, halkın algısında, cumhuriyet aleyhinde güncelleyen, yani Türk halkı üzerinde psikolojik operasyon uygulayan kimdir?
***
Dokuzuncu soru: Habertürk televizyonunda konuşan emekli tuğgeneral Haldun Solmaztürk, “Oslo’da, İngilizlerin kontrolünde hükümet, PKK ile masaya oturmuştur. Üstelik bu görüşmelerde, açıklanan kayıtlara göre, hükümet görevlileri, Türk tarafını, PKK sözcüleri de Kürt tarafını temsil etmiştir. Türkiye, PKK’nın Kürt tarafının temsilcisi olduğunu kabul etmiştir. Üstelik AKP iktidarı, seçimden sonra PKK’ya verdiği sözlerden caymıştır. PKK da şimdi meydan okuyor. Bu şartlar altında terörle mücadele yapılır mı? Bölgede terörle mücadele eden Kürt kökenli insanlar; korucular ve aileleri ’Hükümet ne yapmak istiyor, açıklasın da biz de bilelim’ diye soruyor. Türkiye Şeyh Sait isyanından beri ilk defa bu kadar tehlikeli bir durum yaşıyor” diye uyarıda bulunmadı mı?
Yeniçağ