Komşumuz Yunanistan’da bu gün (25 Ocak)’ yapılacak erken genel seçimlerde radikal Sol Blok Syriza en yakın rakibine 3-4 puan fark atarak ipi göğüsleyecek gibi görünüyor. Syriza ilk elde, Yunanistan’ın dış borcunu ödemek için 2010’dan beri bütün hükümetlerin sürdürmekte olduğu ağır kemer sıkma programına son vereceğini, halka yitirdiği haklarını ve olanaklarını iade ederken ekonomiyi son yıllarda yığılımlı olarak yüzde 25’e ulaşan küçülmeden kurtararak yeniden büyüme yoluna sokacağını iddia ediyor.
 
      Syriza’nın hükümet olma olasılığıyla birlikte büsbütün geri çektiği program ve vaatlerine karşın seçimleri kazanırsa Avrupa’da “sol rüzgar”ın yeniden canlanacağına dair beklenti içinde olanlar az değil. Syriza tarihine kısa bir göz atmakta yarar var. Syriza “Radikal Sol Koalisyon”un kısaltması. Kilit bileşeni, kendisi de Yunanistan solunun bir şemsiye örgütü olan Synaspismos Partisi.
 
      Synaspismos kuruluşunun ardından Küreselleşme Karşıtı Hareket ile etkileşime geçerek bir yükseliş ivmesi yakalamayı başardı. Kendisi de benzer çeşitlilik içeren anti küreselleşmeci hareket tarzı bir platform olarak muhaliflerin bir şemsiye örgütü haline geldi. Syriza, 2007 seçimlerinde oylarını %3,3’ten %5,6’ya yükseltti ve 14 milletvekili çıkardı. Syrizanın asıl dinamiği Yunanistan’daki şiddetli kriz ve saldırılara karşı sokak kabarışı ve direnişleri oldu. 8 Aralık 2008’de patlak veren ekonomik çatırtı ve çöküntüler sonrası sokaklar yangın yerine döndü. 15 yaşındaki Alexis’in polis tarafından öldürülmesi, gençliği kapsayan ilk isyan dalgasını ortaya çıkardı. Haftalara yayılan sokak isyanları, barikat çatışmaları, başka bir alternatifin yokluğu ve işçi sınıfının ana gövdesinin bloke edilmişliği koşullarında, esnek, heterojen, hareketli Syriza’ya olan ilgiyi artırdı. Syriza Yunanisyan günlerinde kendini buldu dersek abartı olmaz.
 
       Tarihsel ve güçlü bir siyasal mücadele ve antifaşist geleneğin olduğu Yunanistan’da, Syriza’nın kemer sıkma, polis baskıları, göçmenlere karşı ırkçı saldırılar ve faşist Altın Şafak’ın yükselişine karşı daha net ve ajitasyonal bir duruş göstermesi, gençlik ve kitle eylemlerine sahip çıkması, hareketlenen gençlik ve kitle kesimlerinde belli bir zemin buldu.
       2012 seçimlerinde Syriza oylarını artırmayı sürdürdü. Syriza, solcuların, ilericilerin, antifaşistlerin yanısıra, sözde “komünist”, özde bürokratik-pasifist KKE ve bağlı sendikalardan ayrışmaya başlayan muhalif sendikalı işçilerin de oylarını alarak 52 milletvekili çıkardı. Son anketlerde oy oranındaki artışın sürdüğü görünüyor. Tek başına hükümet olamayacağı, ama seçimlerden ilk seçenek olarak çıkabileceği değerlendirmeleri yapılıyor.
   
      Yunanistan’daki ekonomik kriz ve çöküntünün görünen sivri ucu olan dev çaplı dış borç prangası karşısında,”borçları ödemeyeceğiz, fiilen sileceğiz” çıkışı, kitlelerde AB mali oligarşisi-troyka (AB Komisyonu, AB merkez bankası, İMF) ve yıkım programlarına karşı büyüyen tepkiyle birlikte büyük bir sempati toplaması, yükselen sokak eylemlerinin en önünde olması  demokratik muhalefetin koçbaşı durumuna gelmesini kolaylaştırdı.
 
      Syriza’nın yükselişinin Yunanistan’da sınıfsal-toplumsal sarsıntılar, kutuplaşma ve güç dengelerinde nisbi bir farklılaşmanın olduğu gerçekliği kadar, onun kapitalizm ve mali oligarşisine, parlamentarist düzeyde dahi olsa geri adım attıra bileceğini, demokratik kazanımların ve mevzilerin tahkim edilmesi açısından önemli gelişmeleri yaşayarak göreceğiz.
 
      Syriza seçimleri bu günün sonunda kazanırsa 40 yıl aradan sonra komşuda en geniş anlamıyla “solcular” iktidara gelecek. Tabi AB demokrasisi izin verirse iktidarını devam ettirecek Avrupa ve Türkiye açısından bir “sol dalga”etkisi yaratacak mı? Doğru yazmak gerekirse pek ümit dar değilim. “Komşuda pişer bize de düşer” Polyana’cısı hiç değilim. Lakin çeşitli inançlardan ve milletlerden oluşan Yunan toplumunu emek sermaye çelişkisi etrafında toplayıp tüm demokratik muhalefetin şemsiyesini oluşturan Syriza Şili örneğinde olduğu gibi Yunanistan da seçimlerle tek başına iktidara gelirse mutlaka tüm Avrupa’ya ve ülkemizde yansımaları olacaktır.
 
   25 Ocak Yunanistan seçimleri kendi özgün dinamikleri üzerinden “radikal solcuları” iktidara doğru götürmekte. 7 Haziran Türkiye seçimleri de umar ve ümit ederim ki Halkların Demokratik Partisini tek başına iktidara taşır.