Yaşadığımız çağa bir isim vermemiz gerekirse eğer bu çağın adı bilişim ve hız çağı olurdu. Zihinsel algı kalıplarının değiştiği ve yepyeni paradigmaların hâkim olduğu çağımızda bilim ve tekniğin baş döndürücü hızına yetişmek kolay olmasa gerek.  Dünyayı küçük bir köye çeviren iletişim araçları ve bunların etkileri olumlu olduğu kadar olumsuz yansımalarıyla tartışılmaya başlanmıştır. Sosyal medya araçlarının etkileri toplumsal yapıları dönüştürecek düzeye gelmiştir.

Sosyal medya tüm tarifleri içine alacak bir tarifle toplumun her kesimini bir gazeteciye bir muhabire çevirmiştir. İnsanlar arasında ki etkileşimi artırarak zaman ve mekân kalıbını kırmıştır. Bu ise değişmez sanılan birçok şeyin değişmesine yol açmıştır.

İnternet vasıtasıyla daha önce çok uzun zaman alan ve birçok bürokratik engelle karşılan işler çok kısa zamanda çözümlenmektedir. Bu ise devletin işleyişini hızlandırmış ve hizmetlerin hızını artırmıştır.

Her şeyin aşırısı gibi internetin de olumsuz yansımaları toplumsal anlamda büyük problemlere yol açmıştır. Sosyal medya sanal ilişkileri çoğaltarak birçok kişiyi gerçeklikten koparmaktadır. Yüz yüze iletişim yerini internetten iletişim almıştır.
Ülkemiz bu hızlı değişimlerden payını alarak yepyeni yatırımlarla ve teknolojik altyapı hizmetleriyle hızla ilerlemekte ve dünya ülkeleriyle rekabet edebilir düzeye gelmektedir.

Fakat tüm bunların ötesinde gizli bir gündem ile dünyayı dizayn etmeye çalışan güçler sosyal medyanın iplerini elinde tutmaktadırlar. Bize sundukları bu büyük akvaryumda sesimizi ve rengimizi çaldırmaktan ötede bir şey elimizden gelmemektedir. Yukarda bahsettiğimiz olumlu gibi görünen çoğu husus sadece bir yanılgıdan ve sanıştan ibarettir. Aslında bilişim teknolojisinde ki hızlı gelişmeler küreselleşmenin ve tekelleşmenin çoğalmasına yaramıştır.

Bu duruma şöyle bir dışardan baktığımız da;  Hepimiz kendi elimizle reklam şirketlerinin sunağında kendimizi kurban ediyor hepimiz kendi elimizle zaaflarımızı ve yaralarımızı dosta düşmana göstermeyi marifet zannediyoruz. Bu sağlıklı bir ruh halinin yansıması olamaz. Gösteriş ve bencilliğinin at koşturduğu sosyal medya hesaplarında yapmacık sevgilere kimsenin ihtiyacı yok. Bizi gerçeklikten koparmaktan başka bir şey yapmayan bu sanal dünya ömrümüzün hırsızı değil de nedir?

Sosyal medya masum bir mecra olmayıp başta zamanımızı çalan büyük bir tuzaktır. Aslında insanlar sosyalleştiğini zannederken asosyalleşmektedirler. Bu ise tedavi olduğunu zanneden bir hastanın hastalığının daha çok artmasından farklı bir durum değildir.

Mahremiyetin tüketildiği ve farklılıkların budandığı bilgisayar ekranlarında solan bir dünya ile karşı karşıyayız. Ya kendi içimize dönüp var oluş sebebimizi idrak edeceğiz. Ya da bu küresel cehennemde yanıp tutuşmaya devam edeceğiz.