Müslüman ülkelerin kimi açlık ve kuraklığın, kimi kör cehaletin, kimi de eli kanlı diktatörlerin yönetimleri altında inim inim inlemektedir. Bu ülkelerin bugünlerinin önündeki en büyük engel ise dünleridir daha doğrusu geçmişleridir. Yüzlerce yıl süren sömürge yönetimler, bu ülkelerde yaşayan insanların kendi geleceklerini düşünme ve yönetme yeteneklerinin gelişmesine engel olmuştur. İslam ülkeleri bugün de sahip oldukları yeraltı, yer üstü ve beşeri kaynakları kendi insanlarının ihtiyaçları için kullanamamaktadır. Çok açıktır ki bu ülkelerin bugün sıkıntı çekmelerinin nedenlerinden birisi, belki de en önemlisi bu ülkelerin sömürgeci geçmişleridir. Somali’de insanların birlik ve beraberlik duygusunun yok edilmesinin tarihi de sömürge dönemiyle yakından ilişkilidir.
Kabileler arasına fitne sokmak ve onları birbirine düşürerek, ülkeleri güçten düşürmek sömürgecilerin uyguladığı “böl yönet” stratejisiydi. Bugün Somali’de bir yanda yokluk, kuraklık ve açlık öbür yanda kötü yönetim, kabile arası mücadele, iç savaş, korsanlık, yağma ve katliamın kol gezmesi sömürge dönemine ait mirastır.
Nüfusunun tamamına yakını Müslüman bir ülke olan Somali’de kuraklığın neden olduğu açlık ve iç çatışmalar dolayısıyla tam anlamıyla bir insanlık dramı yaşanıyor. Somali’de açlıktan her altı dakikada bir çocuk ölüyor!
Daha özeti, Somali’de açlıktan çocuklar, yokluktan anneler, bakımsızlıktan yaşlılar kısaca insanlık ölüyor.
Bu konu Batılı ülkelerin ilgi alanına zaten girmiyor. İslam ülkelerinin Somali’de kuraklığın ve açlığın neden olduğu ölümleri yok edecek yetenekleri fazlasıyla vardır. Ancak varlıklı İslam ülkelerinin yönetimleri her zamanki gibi egoist, vurdumduymaz, sorumsuz ve ilgisiz tavırlarını sürdürüyor.
Türkiye’nin inisiyatifi ile İstanbul’da toplanan İslam Ülkeleri ancak Somali’ye 350 milyon dolar yardım taahhüdünde bulunmuşlardır. Bunun yarısından fazlasını da Türkiye taahhüt etmiştir. O petrol zengini İslam ülkeleri -adı lazım değil- insanlık ve Müslümanlar söz konusu olunca Mollier’in “Cimri” eserinin kahramanına yakışan bir tavır sergilemişlerdir.
Ümmet algısından en fazla söz eden İslam ülkelerinin Ümmet-i Muhammed’e yardım söz konusu olunca zevahiri kurtarmanın ötesine geçememeleri ilginçtir. Birbiriyle savaşan ve ABD şirketlerinden silah alımına milyarlarca dolar ayıranların Somali’deki açlık ve ölümler için çerez parası sayılabilecek bir katkı bile yapmamaları üzerinde durulması gereken önemli bir husustur.
Müslümanların kaderini, BM yardımlarına terk etmenin de mantığı yoktur. Zira Somali’deki açlık ve kuraklıkla ilgili olarak BM’nin tutumu hiç de iç açıcı değildir. BM adına Somali’ye gönderilen yardımların dağıtılmasında bile sorun yaşandığı söyleniyor. Mogadişu’daki depo sorumlusu, geçenlerde yardımların 3 aydır bekletildiğini ancak dağıtım için BM’den bir türlü emir gelmediğinden yakınmıştı.
Dünya, Somali’yi ancak denizde ticari gemilerine yönelik korsan saldırıları söz konusu olunca hatırlıyor. Türkçede “El, elin eşeğini türkü çağıra çağıra ararmış” diye bir söz var. Bu durumda iş Müslüman ülkelere düşüyor. İslam ülkeleri arasında gerçek ve samimi bir işbirliğine olan ihtiyaç her zamankinden daha fazla önem arz ediyor.