Yaşamın farklı yönleri var. İnsan için var olan dünya diğer canlılarında mekânı. Onların varlıklarını anlamak tanımak ve onlarla aynı dünyayı paylaştığımızın farkına varmak gerekir.
 İnsan için özellikle dünde hayvanların ayrı bir önemi vardı.
 Çok evde at merkep inek, koyun  ve tavuklar olağandı. Kiminde su birikintilerinde kazlar ördekler gezer ya da deve ile yaylacılar pazara gelir giderdi.
 Motorlu araçlar yaşama girdi. Taşımada hayvanlar yok oldu. Ardından inek koyun tavuk apartmanlar ile kent merkezlerinden çekildi.
Kala kala kediler köpekler sokaklarda kaldı.
Anadolu insanı için at ve köpeğin hep ayrı bir yeri olmuştu.
 Köpek özellikle köylerde koruyucu ama aynı zamanda yol arkadaşıdır.
 Koyun sürülerinde çoban köpekleri önemi büyüktü.
Evlerde köpek beslemek dünde olağandı. Sokak köpekleri sınırlı idi.
Çünkü dünde köpeklerine sahip çıkanlar onları sokağa bırakamayacak kadar da bağ kurarlardı.  Hatta köpek için cana kıyacak kadar önemseyenlerde vardı.
Bağda, bahçede, tarlada, sürüde en iyi arkadaşlık kurulan köpekti. Çocuklarda büyüklerde köpeklerle iç içe yaşardı.
Günümüzde kentleşme farklılaşma yarattı.
 Çocukluğumuzda hayvanlara eziyet vardı en azından günümüzde  bu durum yok denecek noktaya erdi.
 Sokak hayvanlarının  seveni var ama sahipsizliğinde dert yananlarda oluyor
Özellikle çocuklar için kimi zaman tehlikeli olabiliyorlar.
 Kiminde de köpekler mevsimlik alınıp sokağa bırakılıyor. Sonuçta sokak hayvanları kentler içinde sıkıntının bir nedeni gibi görülmeye de başladı.
Sokak köpeklerini sahiplenenler kadar sokakta toplanıp alınmasını isteyenler de var. Bu iki yaklaşımda aynı anda aynı bölgede yaşıyorlar. Hal böyle olunca da her sorunda olduğu gibi iş dönüp dolaşıp kurumlar  bu işi çözmeli noktasına eriyor.
 Köpek barınakları yapılıyor. Belediyeler  kimi zaman tepki olunca  bu konuya ciddi yaklaşıyorlar tepki azaldığında  sorun yeniden başlıyor.
 Çocuğuna köpek saldırdığı için tepkili aile ile “köpeklere eziyet ediliyor” diye mücadele eden hayvan hakları savunanlar aynı dünyada, ayrı yaklaşım içindeler.
Köpeklere zarar verenler  yanında köpekleri sevenler var. Kısaca aynı canlı üzerinden farklı bir bakışın görünmeyen mücadelesi devam ediyor.   “Sokakta dolaşamıyoruz. Toplayın köpekleri” diyende “köpeklere eziyet var. Köpeklere gereken sahiplenme yok” diyenden olumsuzlukta suçlayacak bir kurum buluyor.
Şimdilerde Merkezi Hükümet Hayvan Hakları ile ilgili bir yasa düzenlemesi var.
Ne var ki hayvan toplama kampları gibi yerler yerine hayvanların daha özgür yaşayacağı alanları artık merkezi hükümetler belirlemeli ve o alanları bu bağlamda kullanmalıdır.
 Kentlerdeki sahipsiz hayvanlar için barınaklar yerine yaşam alanları oluşturup onların özgür ama kontrollü alanlarda yaşamlarına devam etmelerini sağlanması çözüm için doğru bir yoldur.
O anlamda yasa yaklaşımının nasıl sonuçlanacağı da önemlidir.
Yasa hayvanları yok etmek için değil, hayvanların da yaşama hakkını da esas alacak bir biçimde çıkmalıdır. Çünkü bir hayvanı besleyen ve onun özellikleri ile tanıyanlar için hayvan ayrı bir önem kazanıyor.
 Onun Hayvan tanımından öte bir yol arkadaşı olacak kadar da insan için var oldukları unutulmamalıdır.  Şüphesiz bu yolda merkezi hükümete önemli sorumluluk düşmektedir.
 Yasa ülke genelinde hayvan hakları ile onların yaşam alanlarını doğru belirleme adına bir an önce çıkması doğru olandır.